
Dün gece izlediğimiz tartışmanın mağlubu ne Kılıçdaroğlu oldu ne Gökçek ne de Dündar…
Tarafı olmadığımız tartışmanın tek kaybedeni biz olduk.
Tartışmayı kaybettik çünkü hangi seviyede olursa olsun siyasetçilerin bizi yolunacak kaz olarak gördüğü ortaya çıktı.
Karayalçın saatleri yüzde bilmem kaç karla vatandaşa satmış, Gökçek ise yüzde bilmem kaç ile…
Peki başkanlar bu saatlerin üzerine kar oranı koymak zorunda mı diye soran yok…
Melih Gökçek aldığı saatler sayesinde vatandaştan parayı peşin aldığını ve biriken meblağı kullandığını anlatıyor…
Parayı kullanmak ne kelime,Ankara Büyükşehir’in BOTAŞ’tan alıp parasını ödemediği gazın faturası 850 milyon doları buldu.
BOTAŞ bu zararı her seferinde bize fatura etti.
Parası ödenmeyen gazın hangi saatle ölçüldüğü kimin umurunda….
En vahim olan ise Enerji Piyasası Üst Kurulu’nun 150 dolardan fazlaya satamazsınız dediği saatin bize kaç dolara satıldığı…
Ankara’da 300 dolar olan fiyat CHP’li belediyenin olduğu İzmir’de de 180 dolara satılmış….
Bunlar “zavallı biz” kavramının içini doldurmaya yetmiyor aslında…
Su tartışılırken partiler birbirlerini seninki benimkinden daha zehirli diye suçluyorlar…
Kardeşim,hepinizin görevi bize sağlıklı su içirmek değil mi?
Yolsuzluk tartışılırken senin partin daha fazla benimki daha az hırsız tadında tartışmalar yaşanıyor.
İyi de yolsuzluğun azı makbul çoğu zararlı diye bir kavram yok ki…
Tuzdan değil yolsuzluktan bahsediyoruz ve az ile çok arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz.
Dün gece kaybeden bizdik,bu kafayla yarın,gelecek yıl ve sonraki yıllarda da durum değişmeyecek…
Tek fark,kaybeden biz değil bu kez çocuklarımız olacak….