Aziz Yıldırım’ın yerine Ali Koç’un gelmesi için intihar girişiminde bulunan Rambo Okan, Fenerbahçe tribünlerinin en renkli simalarından. Son eylemi vesilesiyle tekrar gündeme oturan Rambo’nun portresi sizlerle.
Kadıköy’ün arnavut kaldırımlı sokaklarından Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na doğru heyecanla yürüyoruz. Stada yaklaşmış olmamıza rağmen normal maç günü gürültüsünü duymamamız tuhaf. Migros tribününe doğru gidince olan biten anlaşılıyor. Yaklaşık 2 bin Fenerbahçeli maç kuyruğundan çıkmış, hazırol vaziyetine geçmiş, demir parmaklıkların tepesindeki “komando”ya, nam-ı diğer Rambo’ya bakıyorlar. Rambo önce ses veriyor, sonra İstiklâl Marşı okutuyor.
Şu günlerde yapılması en kolay işin 2 bin kişiye İstiklâl Marşı okutmak olduğunu Rambo bile anlamış. “Rambo bile” derken zat-ı şahanelerini hakir gördüğümüzden değil; kendisi esasen bin akıllının aklının almadığı işleri hemen kavrayabilen bir tribün neferidir.
Hasan Özdemir’in emniyet müdürlüğü döneminde tüm tribün terörünün kaynağı olarak Rambo tespit edilip içeri alınacak olmuş, fakat aklî dengesinin bozukluğundan dolayı hastaneye yatırılmıştı. Sanıldığının aksine hastanede olmaktan çok mutluydu Rambo. Tepesinde çatısı, boğazından geçecek lokması mevcuttu çünkü. Ama Kadıköy’de oynanacak Galatasaray derbisini kaçırması diye bir şey söz konusu olamazdı, nitekim olmadı. Sabah odaları kontrol eden görevliler “maça gittim, gelicem” notu bırakıp firar ettiğini anladıklarında çoktan Kadıköy vapuruna binmişti bile. Akşam geri de döndü hakikaten.
Gerçek bir Uche hayranıdır Rambo. Uche’ye tapar adeta. 1990’lı yılların Fenerbahçe maçlarına sahaya atlayıp Uche’nin bacağına yapışırdı. Bir olur, iki olur derken Uche de Rambo’ya alıştı. Maçın ortasında sahaya atlayan bir hayranının olması, ciddi görünümlü Uche’yi defalarca güldürmüştür.
Çıkardığı arızalar yüzünden sık sık düştüğü mahkemelerde hakimlerle girdiği diyaloglar kahkaha attıracak cinstendir. Babasının evini yakma suçundan çıktığı mahkemedeki şu diyalog bunun en güzel örneklerinden biri:
Hakim: Evladım, babanın evini neden yaktın?
Rambo: Hakim bey, benim anam da Fener, babam da Fener, ben babamın evini yakmadım.
Hakim: Oğlum laf kalabalığı yapma!
Rambo: Hakim bey bak! Benim için hayatta üç baba vardır. Bir; Uche, iki; Atatürk, üç; Cengiz Kurtoğlu.
Bağdat Caddesi’nde bir atm’nin camlarını kırdığı için çıktığı mahkemede kadın hakimin “Ne iş yaparsın” sorusuna da “Çok güzel okey oynarım, başka da bir şey bilmem” demiş, mahkeme heyetine okey oynamayı teklif etmişti.
Rambo’nun bir de bayrak dikme öyküsü vardır. 1995-96 sezonunda Galatasaray teknik direktörü Souness’ın Fenerbahçe Stadı’nın santra noktasına bayrak dikmesi en çok Rambo’ya dokunmuş olsa gerek, bir gece vakti Ali Sami Yen Stadı’na girmişti. Geceyi saha kenarı panolarının arasında elinde ekmek bıçağı ve Fenerbahçe bayrağıyla geçiren Rambo, Galatasaray-Samsunspor maçına kadar oradan çıkmadı. Maç saati geldiğinde uyandı, panoların altından çıktı ve elindeki rengi solmuş, küçük Fenerbahçe bayrağıyla santraya koşup bayrağı dikti. O günden sonra artık Rambo rahat uyuyacaktır.
Kadıköy’ün arnavut kaldırımlı sokaklarından Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na doğru heyecanla yürüyoruz. Stada yaklaşmış olmamıza rağmen normal maç günü gürültüsünü duymamamız tuhaf. Migros tribününe doğru gidince olan biten anlaşılıyor. Yaklaşık 2 bin Fenerbahçeli maç kuyruğundan çıkmış, hazırol vaziyetine geçmiş, demir parmaklıkların tepesindeki “komando”ya, nam-ı diğer Rambo’ya bakıyorlar. Rambo önce ses veriyor, sonra İstiklâl Marşı okutuyor.
Şu günlerde yapılması en kolay işin 2 bin kişiye İstiklâl Marşı okutmak olduğunu Rambo bile anlamış. “Rambo bile” derken zat-ı şahanelerini hakir gördüğümüzden değil; kendisi esasen bin akıllının aklının almadığı işleri hemen kavrayabilen bir tribün neferidir.
Hasan Özdemir’in emniyet müdürlüğü döneminde tüm tribün terörünün kaynağı olarak Rambo tespit edilip içeri alınacak olmuş, fakat aklî dengesinin bozukluğundan dolayı hastaneye yatırılmıştı. Sanıldığının aksine hastanede olmaktan çok mutluydu Rambo. Tepesinde çatısı, boğazından geçecek lokması mevcuttu çünkü. Ama Kadıköy’de oynanacak Galatasaray derbisini kaçırması diye bir şey söz konusu olamazdı, nitekim olmadı. Sabah odaları kontrol eden görevliler “maça gittim, gelicem” notu bırakıp firar ettiğini anladıklarında çoktan Kadıköy vapuruna binmişti bile. Akşam geri de döndü hakikaten.
Gerçek bir Uche hayranıdır Rambo. Uche’ye tapar adeta. 1990’lı yılların Fenerbahçe maçlarına sahaya atlayıp Uche’nin bacağına yapışırdı. Bir olur, iki olur derken Uche de Rambo’ya alıştı. Maçın ortasında sahaya atlayan bir hayranının olması, ciddi görünümlü Uche’yi defalarca güldürmüştür.
Çıkardığı arızalar yüzünden sık sık düştüğü mahkemelerde hakimlerle girdiği diyaloglar kahkaha attıracak cinstendir. Babasının evini yakma suçundan çıktığı mahkemedeki şu diyalog bunun en güzel örneklerinden biri:
Hakim: Evladım, babanın evini neden yaktın?
Rambo: Hakim bey, benim anam da Fener, babam da Fener, ben babamın evini yakmadım.
Hakim: Oğlum laf kalabalığı yapma!
Rambo: Hakim bey bak! Benim için hayatta üç baba vardır. Bir; Uche, iki; Atatürk, üç; Cengiz Kurtoğlu.
Bağdat Caddesi’nde bir atm’nin camlarını kırdığı için çıktığı mahkemede kadın hakimin “Ne iş yaparsın” sorusuna da “Çok güzel okey oynarım, başka da bir şey bilmem” demiş, mahkeme heyetine okey oynamayı teklif etmişti.
Rambo’nun bir de bayrak dikme öyküsü vardır. 1995-96 sezonunda Galatasaray teknik direktörü Souness’ın Fenerbahçe Stadı’nın santra noktasına bayrak dikmesi en çok Rambo’ya dokunmuş olsa gerek, bir gece vakti Ali Sami Yen Stadı’na girmişti. Geceyi saha kenarı panolarının arasında elinde ekmek bıçağı ve Fenerbahçe bayrağıyla geçiren Rambo, Galatasaray-Samsunspor maçına kadar oradan çıkmadı. Maç saati geldiğinde uyandı, panoların altından çıktı ve elindeki rengi solmuş, küçük Fenerbahçe bayrağıyla santraya koşup bayrağı dikti. O günden sonra artık Rambo rahat uyuyacaktır.