Kayıt
2 Temmuz 2007
Mesajlar
894
Beğeniler
0
Şehir
>Beykoz<
Alexandre Dumas dan Monte Krısto Konto ve

Howard Pyle dan Robın Hood olursa sevinirim şimdiden teşekkürler
 

belirsizzzzz

Aileden
Kayıt
21 Aralık 2007
Mesajlar
7.580
Beğeniler
0
Şehir
Tokyo /Y.t
hmzsnmz demiş ki:
hmzsnmz demiş ki:
arama yapmadım varmı yokmu bilmiyorum forumda ;
çok acil ''ateşten gömlek'' ve '' mai ve siyah'' kitaplarının özetleri lazım
şimdiden tşk ederim
Ateşten Gömlek

Peyami, dışişleri mesleğini seçen bir gençtir. Bacaklarını kaybetmiştir. Hatıralarını yazdığı sıralarda, kafası da açılacak, içeride kaldığı sanılan bir kurşun aranacaktır.

Peyami'nin uzak akrabası olan Ayşe, İzmir'den, onunla evlendirmek üzere İstanbul'a davet edilmiş, ama Peyami istememiştir. Bunu üzerine, onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiç bir zaman Peyami'yle evlenmemeyi aklına koymuştur. Dolayısıyla bir başkasıyla evlenir. Ayşe'nin kardeşi Cemal de subay olan akrabadır. Harbiye Nezaretindeki Binbaşı İhsan ile Mütareke'nin ilk zamanlarından beri çok iyi anlaşmaktadırlar. O sırada hepsi İstanbul'da bulunmaktadırlar. Peyami'nin annesi, Şişli'deki salonuyla o günlerin kibar kadını, tanınmış kadını, söz geçiren bir kadınıdır. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare eder. İstanbul'da, çeşit çeşit inanç, türlü türlü çalışma vardır. Özellikle manda taraftarları, ülkeyi bir başka yabancı devletin boyunduruğu altına koymak isteyenler çok çalışmaktadırlar. Bir gün, İzmir'e Yunanlıların çıktığı haberi gelir. Ayşe'nin kocasını, küçük oğlunu, birçok suçsuz insanla birlikte süngülemişler, delik deşik etmişlerdir. Ayşe, İstanbul'a Peyamilere gelir.

Günün birinde, Sultanahmet meydanında büyük bir miting yapılır. Mitinge kadın erkek, çoluk çocuk katılmıştır. Asıl gelenler İstanbul'un arka mahalle insanlarıdır. Minarelerin arasında çok büyük, siyah bayraklar asılmıştır. Orada halk, ülke kurtuluncaya kadar dövüşmeye, sanki and içmeye gelmiştir.

İşte bu büyük toplantıdan sonra İhsan ile Cemal, Anadolu'ya geçerler. Şiddetli bir tifo geçirdikten sonra Peyami ile Ayşe de, bir kağnıya atlayıp Kandıra köylerinde İhsan'a kavuşurlar. Bir çete kurmuşlardır. Ulusal harekete karşı koymak isteyen köylüleri yola getirirler. Peyami'yi, dilbilgisinden yararlanmak üzere, mütercim olarak Milli Müdafaa'ya verirler. Ankara'ya gelir.

Ayşe hemşire olmuş, Eskişehir'e gitmiştir. İhsan, sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Hepsi Ayşe'nin, İzmir kızının peşinde, İzmir yolunda ölmeye söz vermişlerdir. Bu sıtmayla, sanki sırtlarına ateşten bir gömlek giymişlerdir. Peyami, büyük bir uğraştan sonra kendini İhsan'ın komutası altındaki birliğe verdirir. İhsan, bir akşam Peyami'ye, Ayşe'yi ne kadar çok sevdiğini anlatır. İkinci İnönü Savaşı'nda, alayının başında, başını kurşunlara uzatarak ölümü beklemiştir. Metristepe'de göğsünden bir kurşun yiyerek bayıldığı an her şeyin bittiğini düşünmüştür. Çok kan kaybetmiştir. Hastanede yer olmadığı için İhsan'ı bir otelde, küçük bir odaya yatırırlar. Ayşe sabahları gelir, yarasını gözden geçirir, çarşaflarını değiştirir, derecesini alır. İhsan, öğleye kadar hep bununla vakit geçirir. Bir akşam, Ayşe ile, İzmir'e inecekleri günü konuşurlar. İzmir'e ilk giren kendisi olmak şartıyla Ayşe'den kendisiyle evlenmesini ister. Ayşe bu sözü vermeden, mantosunu kapar, kaçmaya çalışır. İhsan, yarasını açarak intihara teşebbüs eder. Ayşe de ister istemez geri dönmek zorunda kalır.

Rastlantılar İhsan'a fena bir oyun oynar. Hava değişimi için Ankara'ya gönderilir. Orada, İhsan'ın isteğine aykırı olarak, bir amca kızını onunla evlendirmeye kalkarlar. İhsan bunu kabul etmez, ama dönüşte, trene binerken amcasının kızına, onu öperek veda eder. İşte kötü rastlantı burada olur; Ayşe, bu olayı görmüştür. İzmir'in kızı, o günden sonra İzmir'den başka hiçbir şey düşünmez olur. İhsan'da yırtıcı bir savaş başlamıştır; dışından düşmanlarla içinden kendi kendisiyle savaşmaktadır. İhsan, bir saldırı sırasında, tırmandığı tepenin en yüksek noktasında bir makineli ateşiyle vurulur, Peyami'nin kolları arasında hayatını kaybeder. Hemşire Ayşe de bu saldırıda vurulanlar arasındadır. Peyami, bir sedye içinde, bir asker kaputu altında onu bulur. Hemşire gömleği kana bulanmıştır. Sol kaşın üstünden iri bir yara almıştır. Ayşe'nin şehit oluşu üzücüdür: Sıhhiye Bölüğünde çalışırken komutanın şehit düştüğü haberi gelir. Bunu duyar duymaz fırlar, en ileri hatta kadar koşar, yakalayamazlar. Bir top mermisi parçasının isabetiyle, işte bu sırada vurulur.

Peyami, Ayşe'yi de, İhsan'ı da Gökçepınar'da yan yana gömdürür. Niyeti İzmir'e en önce girip, bunu Gökçepınar'da yatan Ayşe'ye anlatmaktır. Çünkü, Peyami'ye göre Ayşe hiç kimseyi sevmemiştir. Onun seveceği insan, İzmir'e ilk gelecek olan insandır.

Peyami'nin hatıra defteri böyle biter. Ameliyattan sonra, Cebeci hastanesinin iki doktoru bu konuda konuşurlar. Yedek asteğmen Peyami Efendi'nin kağıtları incelenmiştir. Ne İhsan isminde bir alay komutanı bulunmuştur, ne de Ayşe adında bir hemşire. Peyami'nin akrabası da bulunmamıştır. Bunun üzerine iki doktor, hatıra defterindeki olayların, kafasına kurşun girmesinden ileri gelme hayaller olduğuna karar verirler



mai ve siyah

1.KİTABIN KONUSU:Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.

2.KİTABIN ÖZETİ: Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda kalır.Bunun için elinden fazla birşey de gelmemektedir.Çünkü yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey yoktur.Ona kalsa,bütün çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar.

Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır . Bir yandan , Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi�nin kızkardeşi Lamia�yı sever.Tek kaygısı onunla evlenmek,ona layık bir yuva kurabilmektir.Fakat bu mümkün olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder.

Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler geçirir.Evlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalır.Ekmeğini kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir . Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun derisini yüzerler.Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur.

Ahmet Cemil, günün birinde �Mirat-I Şuun� adlı gazetede çalışmaya başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil�in kız kardeşi İkbal�le evlenir. O zaman Süleymaniye�de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen , küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz .Gülle dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal�I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil, çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip�in dükkanına kendini atar. Ali Şekip�e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden kurtarmak gerekmektedir.Hiçbir önlem zavallı İkbal�i ölümün pençesinden kurtaramaz.

Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir. Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil�e başka bir haber daha verir. Lamia�yı evlendiriyorlardır.O zaman Ahmet Cemil Lamia�ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunlar, Lamia�nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar.Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür.Ama yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da vazgeçer.

Önce kardeşi, sonra Lamia� Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir anlamı kalmamıştır artık.

Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi o da Anadolu�da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul�dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık, gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf simsiyahtı. Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir.



3.KİTABIN ANAFİKRİ: İnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:

AHMET CEMİL: Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlar.Amacı şiire başka bir yön vermek iken babasının ölümü her şeyi alt üst eder.Hayalleri olan bir gençtir.Babasının ardından kızkardeşi İkbal�in ölümü,son olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi�nin kızkardeşi Lamia�nın evlenmesiyle tüm hayalleri yıkılır.

HÜSEYİN NAZMİ:Ahmet Cemil�in en yakın dostudur.O da Ahmet Cemil gibi şiire düşkündür.İlbal�in ağabeyidir.

İKBAL:Ahmet Cemil�in kızkardeşidir.Özellikle babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır.

LAMİA:Hüseyin Nazmi�nin kızkardeşidir.Güzel ve alımlı bir genç kızdır.Ahmet cemil�in kendisine olan aşkından hebersizdir.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı hissedilmektedir.Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade edilmektedir.Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

İstanbul�da doğdu.İstanbul�da başladıgı öğrenimini İzmir�de tamamladı. Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına 1884�te atıldı..Geniş bir kültüre ve bilgiye sahipti.Servet-i Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi oldu.Türk edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul edildi.Romanlarındaki konularda çoğunlukla aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın yaşayışını konu olarak seçmiştir.
 
Kayıt
18 Ağustos 2007
Mesajlar
4.875
Beğeniler
0
YILKI ATI (Abbas Sayar) Kitap Özeti

YILKI ATI

Kitap İbrahim adlı köylünün hayalleri ve yakınmalarıyla başlıyor. İbrahim; çok zengin olduğunu, arsalar aldığını, diğer köylülerin gözünde büyük bir yeri olduğunu, kervansaraylar yaptırdığını ve insanların bu kervansaraylarda dinlenmek için seve seve kaldıklarını hayal ediyor. Bir yandan da havaya, çeşmeye, insanlara söyleniyor.(1. Bölümün Özeti)

Daha sonra İbrahim evine gidiyor. Karısına ve kızına bağırıp çağırdıktan sonra Dorukısrak adlı atını yılkıya göndermek istediğini oğullarına söylüyor. Mustafa ve Hasan Dorukısrağı alıp tepeye götürüyorlar ve kısrağı orada bırakıyorlar. Ancak kısrak köye geri dönüyor. Ahır kapısına yaslanıyor ama kapıyı açamıyor. Bu yüzden geceyi bir evin otluğunda geçiriyor. Sabah tekrar ahıra gidiyor, kapıyı açmayı deniyor ama kapı açılmıyor. Tam o sırada İbrahim’in karısı kapıyı açınca Dorukısrağı karşısında görüyor. İbrahim kısrağı içeri almıyor, oğullarıyla tekrar tepeye yollatıyor. Kısrak tekrar köye dönüyor. Ahırın kapısına yaslanıyor ama kapı açılmıyor. İbrahim kısrağı görüyor ve köye geldiği için ona dayak atıyor. Kısrak geceyi yine bir evin otluğunda geçiriyor, İbrahim onu dövdü diye çok hırslanıyor. Yazar daha sonra Dorukısrağın hikayesini anlatıyor: Dorukısrak belirsiz bir babanın çocuğu oluyor. Oluyor olmasına ama köyün en güçlü, en hızlı atı da oluyor. Yarışlarda ödüller kazanıyor; bazıları kısrağı satın almak istiyor ama İbrahim satmıyor. Doru 12 yaşındayken Al tay doğuyor. Gün geçtikçe kısrak yoruluyor, güçsüzleşiyor. Böylelikle İbrahim ona bir koşum atıymış gibi muamele ediyor. Yani İbrahim işine geldiği bir durumda attan faydalanıyor; işine gelmeyince onu unutuveriyor.(2. Bölümün Özeti)

Kaşifinoğlu’nun Devrik köyünde bir işi çıkıyor. Tombak Emmi Kaşifinoğlu’na Devrik’e Doru ile gitmesini söylüyor. Kaşifinoğlu kısrağı alıp köye gidiyor. Kısrağı da geri yolluyor. Kısrak köye döndüğünde yağmur yağıyor. Kapıyı açmayı tekrar deniyor ama nafile... Köylüler kısrağa acıyorlar, yardım etmek istiyorlar ama İbrahim’den çekiniyorlar. Doru İbrahim’den nefret ettiği için artık köyde kalmak istemiyor ve dolaşmaya başlıyor. Çok yalnız olduğunu hissediyor ve acı acı kişniyor. Bir anda cevap alıyor, başka bir at da ona kişniyor. Bu atın adı da Çılkır Kırat. Çılkır ve Doru çok mutlu oluyorlar. (3. Bölümün Özeti)

Çılkır, Doru ile birlikte Demirkır Aygır’ın yanına gidiyor. Demirkır bedeni ile gücü temsil ediyor. Çılkır’ın zulümlü hayatı anlatılıyor. Doru ve Çılkır birlikteler ve yalnızlıklarını unutuyorlar. Doru mutluluğundan İbrahim’i bağışlıyor. Çılkır ve Demirkır Doru için kavga ediyorlar. Çılkır yaralanıyor. Daha sonra Demirkır; Çılkır’a acıyor, Doru’yu da küçümsüyor. Tüm atlar kışa karşı mücadele veriyorlar. Aniden kurtlar geliyor, ancak Demirkır kurtları yeniyor. Kurt yediği çiftenin etkisiyle yorgun düşüyor ve ölüyor.(4. Bölümün Özeti)

İbrahim’in karısı yine Doru’yu düşünüyor. İbrahim ise yaptıklarının usul olduğunu söylüyor ve karısının düşüncelerine karşı çıkıyor. Herkes İbrahim’e kısrağı yılkıya yolladığı için çok kızıyor.(5. Bölümün Özeti)

Tüm atlar kışın etkisiyle aç kalıyorlar, yorgun düşüyorlar ve sağlıklarını kaybediyorlar. Atlar yılkının hayatın bir parçası olduğunu kabullenmiş duruma geliyorlar. Doru çok durgunlaşıyor; cansız, sağlıksız ve kendinde değil. Çılkır Doru’nun bu haline çok üzülüyor. Doru bir gün dolaşırken tekerlek izleri görüyor. Eski anıları; güçten düşünce nasıl da arabaya koşulduğunu hatırlıyor. Bu anılar ona güç veriyor ve kısrak köye iniyor. Ahır kapısına başıyla vuruyor, vuruyor... ama kapı asla açılmıyor. O da her zamanki evin otluğuna gidiyor. Köylüler kısrağın harap olmuş halini görünce eti senin, kemiği benim diye paylaşıyorlar atı. Ancak Hıdır Emmi, kısrağa bakmayı istediği için kısrağı o alıyor ve ahırına koyuyor.(6. Bölümün Özeti)

Tepede kurtlar yine beliriyorlar. Kurtlar bu kez çok hırslanıyorlar ve Çılkır’a saldırıyorlar. Çılkır ölüyor ve Aygır üzüntüsünü gizleyemiyor.(7. Bölümün Özeti)

Bu arada Doru köyde bayağı iyileşiyor. Güneşli bir günde Hıdır Emmi kısrağı salıyor ve herkes Hıdır Emmi’ye övgüler yağdırıyor. Doru tepeye gidiyor ancak Kısrağı Çılkır değil Demirkır karşılıyor. Kısrak Çılkır’ı bulamıyor ve yine yalnız kaldığı düşüncesine kapılıyor. Çünkü eşi olarak benimsediği kırat artık yanında değil.(8. Bölümün Özeti)

Bahar geliyor. Nisan’da atların terhis emirleri çıkıyor ve atlar satılıyor. Alıcılar Aygır ile Doru’yu seçiyorlar. Atlar satılıyor(9. Bölümün Özeti)

Bahar çok verimli geçiyor. İbrahim’in aklına Dorukısrak geliyor. Bir köylü ile haber getirtiyor. Mustafa ve İbrahim Al tayı da yanlarına alarak Doru’yu yakalamaya gidiyorlar. Tayı Doru’nun yanına salıyorlar. Mustafa Doru’yu tam yakalayacakken Doru Yulardan kurtuluyor, Tayı ile birlikte kaçıyorlar. Mevsim yaz olduğu için atlar geri dönmüyorlar, atlar geri dönmediği için de İbrahim onlara bela yağdırıyor.(10. Bölümün Özeti)

Kahramanlar:
Dorukısrak
Çılkır Kırat
İbrahim
Mustafa
Hasan
Demirkır
Tombak Emmi (önemsiz)
Hıdır Emmi
Kaşifinoğlu (önemsiz)

Anafikir: Menfaat sağlamak üzere,bir çıkar beklentisi içinde olup,ahlaki ve insani değerlerden uzaklaşılması insanların elindekilerini de kaybetmesine neden olabilir.
 
Kayıt
2 Mayıs 2008
Mesajlar
405
Beğeniler
0
Şehir
İzmir
Yaa bana Cengiz Aytmotav-Toprak Ana adli romanın özetini bulaursanız sevinirim 1-2 safya yeter.Sınıfta hocaya sunucam :)
 
Yukarı Alt