Kayıt
10 Mayıs 2009
Mesajlar
65
Beğeniler
0
Şehir
Dünyanın Döndüğü Her Yerdeyim :)
GALATASARAY

toplumun farklı sosyal ve ekonomik katmanlarından gelen, farklı
eğitimler, farkli terbiyeler almış, olayları ve gerçekleri
değerlendiriş biçimi birbirinden farklı milyonlarca insanın tuttuğu
takımın, milyonlarca farklı insanın bir araya getirerek oluşturduğu
camianın karakterinden bahsetmek boştur. asılsız ve temelsizdir,
havaya sallanan genellemelerdir. aslında bütün futbol kulüpleri
aynıdır. mıdır?

adını hatırlamadığım bir yazar abinin çok iyi hatırladığım bir sözü
var: objektif olacaksam niye takım tutuyorum?

80'lerde doğmuş bir çocuğum. türkiye'ye beş yaşındayken gelmişim.
etrafımda takım tutan bir tane bile erkek yok. babam futbolsever, ama
o kadar. etraftaki çocukların hepsinin tuttuğu bir takımı var ama.
zaten gazetelerin arka sayfalarında, televizyonda, ailece avrupa
yakası'na kapalıçarşı'ya gittiğimizde yoldan geçen abilerin
boyunlarında, hep ikili renkler var. kırmızıyla sarı mesela, yanyana
gelince ateşi hatırlatıyor, bi sıcaklık var, canlılığı var. bi
güzelliği var ama ne? yuvadaki el işlerini sarı-kırmızı yapıyorum, çok
güzel oluyor.

sonra 6 yaşındayım. babam hala takım tutmuyo, ama haberlerden sonra
spor haberlerini de izliyoruz beraber: galatasaray yenilmiş, hakan
yine gol atamamış. o gece yatmadan önce hakan şükür çok üzülmüş müdür
acaba diyorum. (hakan'ı seviyorum, bizim gibi salak espiriler yapıyo,
mutlu bi adam sanki) yenildiler diye kimse galatasaray'ı sevmezse ne
kadar kötü olur diye düşünüyorum ve kendimce hiç kaçamayayım diye,
çark edemeyeyim diye işi garantiye alıyorum: o gece ölene kadar
galatasaraylı kalmaya yemin ediyorum.

çok yıllar maçlara gidemiyorum, beni götürecek kimse yok. ben annem ve
kardeşimle şehir dışındayken gazetelerden galatasaray haberlerini
kesip saklaması için görevlendirdiğim babamda bir sarı-kırmızı
sempatisi uyanıyor ama yavaştan, döndüğümüzde feldkamp çok iyi gidiyor
(feldkamp gazetede karikatürü olan kocaman kafalı beyaz saçlı adam
biliyorum), galatasaray şampiyon olucak diyor.

galatasaray şampiyon oluyor. ben şampiyon takımın taraftarı oluyorum.
futbolda gol, pas ve kaleci dışında birşey bilmiyorum ama övüncümün
haddi hesabı yok. çünkü ben haklı çıktım, ben bırakıp gitmedim, ben
geleceği gördüm. ben hepsinden güzel olanı tutuyorum.

büyüdükçe diğerlerini gözlemliyorum, o sarı lacivertliçocuğa
bakıyorum, gıcık oluyorum ona. bir maç kazandılar diye hemen
şişiniyor, hemen etrafına laf atmaya başlıyor, yükseklerden atmaya
başlıyor. ben pek birşey diyemiyorum. hem zaten biliyorum, arada ne
olursa olsun en sonunda ben haklı çıkıcam, çünkü ben hepsinden güzel
olanı tutuyorum.

benim takımım alçakgönüllü. çok güzel oynayınca çok gurur duyar, başı
dik gezer. şansı yaver gittiği için ezildiği maçtan 1-0 galip
ayrılınca bununla övünmez, çok daha iyi oynayan karşı tarafın
şanssızlığıyla yıllarca dalga geçmez; benim takımım için bu küçük
düşürücü olur. çünkü benim takımım içi boş büyük lafların değil büyük
icraatların takımıdır. önce çalışır, hakeder, yapar, sonra hak
ettiğiyle övünür. o yüzden önce konuşup sonra başaramayınca maruz
kaldığı tepkilerden ne yapacağını şaşırmış duruma gelmez.

sonra galatasaray taraftarının paylaştığı, zaten istese de kimseye
açıklayamayacağı bir sır vardır. avrupa'da kupa almanın yaşattığı
gurur değildir bizimkisi, bunu kimse anlayamaz. bizim gururumuz
senelerce her takımın kullandığı 'avrupa avrupa duy sesimizi işte bu
türklerin ayak sesleri' tezahüratını en son kullanan olmaktır. levent
özçelik 'korkunç bir şey' diye sayıklarken fatih terim'in yere çöküp
ağladığı sahnedir. çünkü bizim başarımız o zamanın 'korkunç
birşey'idir, bir rüyanın gerçek olmasıdır. 14 sene şampiyon olamadığı
halde bir takımdan vazgeçmeyen taraftarın ödülünü haketmiş olmaktan
duyduğu haklı gururdur. ilk olmaktır. bugün türk takımları için
avrupa'da başarı değil başarısızlık anormalse bunun sebebi olmaktır. o
kupayı da, daha iyilerini de başka türk takımları inşallah defalarca
alacaklar, ama kimse ilk olmayacak. galatasaray ilkti, bizi
sevincimizden gözlerimizde yaş kalmayana kadar, hüngür hüngür ağlatan
takımdı.

uefa kupası'ndan sonra dayanamayan babam beni ilk kez maça götürdü.
ben ortama anında ayak uydurup zıplarken o şaşkın şaşkın etrafına
bakındı, bir stadın hep bir ağızdan şarkı söylemesine güldü,
beceriksizce eşlik etmeye çalıştı. galatasaray o maçı da kazandı, hem
de iyi oynayarak. biz gururumuz hiç bitmeyecek sandık.

haklıymışız zaten, hiç bitmedi: hiç utandırmadı bizi galatasaray,
sadece üzdüğü ya da kızdırdığı, isyan ettirdiği zamanlar oldu. ezeli
rakibimiz fenerbahçe bizi 1-0 yendi. onların tek kale oynanmış maçla
sevinçten çıldırdığını görüp gurur duyduk. hasan şaş real madrid'e
daha ilk yarı iki sıfır yenikken maçı bırakmadı, golünü attı
lucescu'ya sarıldı, hagi roberto carlos'a bir öyle bir çalım attı ki,
gurur duyduk.

hagi'yi çok sevdik, bir de bülent korkmaz'ı. arif'e düzenbaz diyenlere
göz yumabilirdik ama hagi'yle kaptan'a söz edenler gözümüzden
düşerlerdi. onların özverisini örnek aldık. hagi'nin gollerden sonraki
gülümsemesi, kaptan'ın sakat koluyla maça devam etmesi gözümüzün
önünden hiç gitmeyecekti.

her takımın inişleri çıkışları olur. ben galatasaray'ın iniş(ler)inde
komik duruma düştüğünü hiç görmedim, gollerin zincir gibi geldiği
6-0lık maçın 5. golünde dayanamayıp kalkıp gitsem de galatasaray'dan o
maçta bile utanmadım çünkü galatasaray 6 gol yiyecek kadar kötü
değildi, fener 6 tane atacak kadar iyiydi. futbolcularımızın
dövüldüğünü hiç görmedim, maçlarda küfür gidince susturan abileri
gördüm. tezekler, çürük yumurtalar ve sidik torbalarıyla
karşılandığımız stadtan sonra buna karşılık vermeyen taraftarı,
boynunu eğmediği için küçük düşürülmeye çalışılan futbolcuları gördüm.
hagi'nin 'giderken' verdiği basın toplantısını net göremedim, gözlerim
ıslaktı.

benim tuttuğum camiada taraftarların babaları, kardeşleri gibi
sevdikleri, en yakın dostu gibi inandıkları şeyi emanet
edebilecekleri, samimiyetinden şüphe etmeyecekleri, her şeyden önce
saygı duydukları futbolcular, teknik direktörler, yöneticiler vardı.
her maç bi umut vardı, çünkü karakter vardı. her maçta galatasaray'ı
yeni baştan sevmek, ona yeniden bağlanmak güzeldi.

galatasaray belki bu yıl, belki seneye, eninde sonunda yine şampiyon
olacak, tüm diğer rakipleri gibi. o şampiyonluklar, arada kalan sürede
galatasaray'a verdiğimiz emeğin karşılığı olacak, hatırladınız mı
'sevgi emekti'. biz, sapına kadar sübjektif, sapına kadar mantıksız,
sapına kadar kör, sonuna kadar galatasaray'ın tarafında duracaklar
biliriz ki, en güzeli galatasaray'ı üzgünken sevmektir. bir dostun en
yakınında olmak, ona destek olmak, derdini paylaşmak derdi azaltır,
sizi gerçek dostlar yapar ya, biz galatasaray bizi her gülümsettiğinde
kupaların, ünvanların değil, emeğimizin karşılığını almanın
mutluluğunu yaşarız. bu bizim sırrımızdır.
 
Yukarı Alt