Kayıt
16 Nisan 2007
Mesajlar
4.158
Beğeniler
11
Şehir
Yeşilpınar
Server
Efes
Takımı
Fenerbahce
Kim bu Dracula, gerçekten var mıydı, yoksa bir efsane mi?.. Kaynağı, kökeni ne?.. Dracula gerçeğini araştırmak için Transilvanya’ya, Dracula’nın toprakları olan Braşov’a ve onun yaşadığı Bran Şatosu’na gittik. Bran Şatosu’nu uzaktan görmek bile ürkmek için yetiyor. Romenlerin milli kahraman haline getirdiği Dracula’nın gerçek hayat hikayesini öğrenince, abartılı bir korku—gerilim kahramanı ile karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Romenlerin haksızlara karşı mücadele edip, istikrar rejimi kurduğunu ileri sürdükleri Dracula’yı bir milli kahraman olarak sahiplenmelerine inanamıyorsunuz. En önemlisi filmlerde anlatılan Dracula ile gerçekler arasında uçurum var; Vampir Dracula masalı oldukça sanal. Gelelim Dracula ile ilgili öğrendiğimiz gerçeklere. Bran Şatosu 1377 yılında Baroşov halkı çalıştırılarak bölgenin hakimi Voyvodalar tarafından yaptırılmış. 1395—1427 yılları arasında bu şatoda yaşayan Kont Dracula’nın asıl adı Mircai (İhtiyar) Batrin. 9 köy kendisine bağlı olan bir derebeyi. Bu Dracula sakin tabiatlı, yani hırçın biri değil. Köylülere tapu dağıttığı için iyilikleriyle anılıyor. Ancak eşi cani. Genç kalabilmek arzusu ile bakire kızları şatoda keserek kanları ile banyo yapmış. Onun caniliği filmlere vampir olarak yansıtılmış. İşte bu cani kadının torunu gerçek Dracula; dede—babalarının unvanını devam ettirmiş. Fatih ile Dracula Filmlere konu olan Kont Dracula, Fatih Sultan Mehmet’le aynı dönemde Osmanlı sarayında yetişmiş. Osmanlı, bölgeye hakim olmaya başladıktan sonra Voyvodaların çocuklarını Enderun’da okutarak derebeylerini kendine bağlı kılmak istemiş. Onları din ve dillerinde, geleneklerinde, hatta vergi toplama metodlarında serbest bırakmış. Ancak yine de Balkanlarda Osmanlı akıncılarına kan kusturan güçlerin başında Sırplar ve Kont Dracula geliyor. Bran şatosu aynı zamanda ülkenin gümrük kapısı. 19. yüzyıla kadar bölgenin vergilerini bu şatoda oturan Voyvodalar toplamış. 1457—1504 yılları arasında hüküm süren Dracula, savaşlardan çok reformları ile tanınıyor. Zenginlere karşı fakirleri savunmuş ama Türk ve Alman tarih kitapları böyle demiyor. Alman tarihçi Hammer’e göre Romanya’da Dracula’nın da bağlı olduğu en büyük Voyvoda Büyük İstifan, “Ülkemizi başka bir güç idare edecekse bu adil bir idareye sahip Osmanlı olmalıdır” diye Dracula’ya vasiyet ediyor. Dracula’nın idare ettiği köylerden birinin adı, sıkı durun, Türkeş. Bran Şatosu’nun yanından akan nehrin adı ise Türk çayı. Dracula yaşıyor mu? Şato’yu ve Romanya’yı gezerken ülkeden Osmanlı ve Türk izlerinin silinme gayretini görüyorsunuz. Romenlerin tarih kitaplarında hiç yenilgi yok. ‘Bu topraklar 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde nasıl kaldı? sorumuza aydın kesimden Romenler cevap veremiyor. Ortada bir yanlışlık olduğunu anlıyorlar ama, böylesi işlerine geliyor. Romanya’nın 5 bölgesi 2. Beyazıt döneminde tamamen Osmanlı hakimiyetine girmiş. Romanya’da kimse Dracula’nın nasıl öldüğünü bilmek istemiyor. Bölge halkına kan kusturan Dracula’nın Osmanlılar tarafından İstanbul’da yargılandıktan sonra halkın huzurunda asıldığını, kellesinin diyar diyar dolaştırıldığını bir türlü kabullenememişler. Onun yerine ‘o ölmedi, ölemez ki’ filmlerini seyretmeyi tercih ediyorlar. Gizli geçit 1 Aralık 1920’de Şato 1866’da kurulan Romen Krallığı’na verilmiş. Kraliçe Elizabeth Şato’yu gezerken o tarihe kadar kimsenin fark edemediği bir keşifte bulunmuş. Şato’da gizli bir geçit var, ikinci kat ile üçüncü katı birleştiriyor. Bu ayrıntının önemi şu: Kont Dracula, malum hayalet hikayeleri ile halkı bu geçit sayesinde aldatmış. İkinci ve üçüncü katlarda ayrı toplantılar yapan Dracula iki toplantıyı da idare ederek hayalet olduğunu ıspatlamış. Kont Dracula’nın diğer taktiği ise 10 km uzaklıktaki diğer şatosu Risnov’a bir benzerini koyması. Böylece halk Dracula’nın gerçekten uçtuğuna inanmış. Şato’da insanı ürküten figürlerin bulunması Dracula’nın büyük oyununu perdeliyor. Ürküten ayı postu, kurukafalar, gıcırdayan tahta döşemeler insanın iliklerini donduruyor. Hırıstiyanlığa ait unsurlar da dikkatleri çekiyor. Şato’nun asırlardır çürümeyen tahta mobilyaları, Dracula’nın tahta tahtı ve toplantı masası oldukça nostaljik izlenim uyandırıyor. Şato, 1956 yılında komünist yönetim tarafından müze haline getirilmiş. Romenler Dracula’yı yaşadığı dönemde tüm suçluları kazığa oturtup ülkede istikrarı sağladığı için kahraman olarak benimsemişler. Öyle ki, rivayetlere göre çeşme başlarındaki altın kupaları bile halk çalmaya korkar hale gelmiş. Bran Şatosu’nun etrafı Dracula sembolünü işleyen hediyelik eşya satanlarla dolu. Dracula, bir turizm aksesuarı haline gelmiş. Ülkede Dracula adına gazete bile var. Geçtiğimiz günlerde ‘Yolsuzluğa Karşı Mücadele Derneği’ kurulmuş. Derneğin amblemi ve ilham kaynağı Dracula. Bran Şatosu’nun yer aldığı kasabanın bugünkü nüfusu 100 bin civarında. 80 km ötede Bistrison adlı başka bir Dracula şatosu daha var. Ama bu şato aslında turistik amaçlarla, ilgi çeksin diye Dracula şatosu ilan edilmiş; gercek şato Bran Şatosu. Dracula’nın hatıra defterini imzalarken Romenlere kendilerine kötü değil iyi huylu kahramanlar bulmalarını tavsiye ediyoruz. Gerçi Dracula’yı kan içen vampir sıfatı ile sinemacıların gündemine sokan Romenler değil İngilizler. Bir İngiliz yazarın romanından esinlenen beyaz perde ustaları çektikleri yüzlerce versiyon Dracula filminde tarihi gerçeklerden oldukça uzakta seyrediyorlar. Daha sonra yazılan Dracula roman ve hikayeleri hep o ilk kitabın ütopik masalını referans almış. Nedense Osmanlı’yı, Dracula’nın yetiştiği Enderun mektebini unutmuşlar. Dracula’nın gerçek sonu Dracula’nın veya nam—ı diğer Kazıklı Voyvoda’nın bizdeki kaynaklarda geçen serüveni ise kısaca şöyle: Yıldırım Beyazıt zamanında vergiye bağlanan Eflâk Prensliği’nin başına Fatih Sultan Mehmet tarafından sınıf arkadaşı Vlad (Kazıklı Voyvoda) getirilmişti(1456). Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden gizliye düşmanlık ediyordu. Vlad’ın, Fatih’in elçilerini kazığa oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflâk’a bir sefer düzenledi. Boğdan’dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri Voyvodayı uzun süre takip etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vlad’ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih Voyvodalığa Radul’u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi. 1455’ten itibaren Osmanlı hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği’nin Kefe’nin fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri 1476’da Boğdan’a girdi. Fatih’in bizzat başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oluyordu. Özetle, Kazıklı Voyvoda Romenler için iyi şöhretini ve Batı tarafından sevimli kötü kahraman ilan edilme özelliğini sırf bir kaç Osmanlı elçisini haince öldürmesine borçlu. Romenler bu durumu elçilerin maksadı aşan tavırlarından kaynaklandığı savunmasını yapıyorlar. Dikkatlerden kaçan önemli bir husus, Romenlerin övündüğü şahsiyet Dracula’nın bile Enderun mektebinde Osmanlılar tarafından yetiştirilmiş olması. Bu gerçeklerden sonra Dracula’dan ve vampirden korkanlar, boş yere ürktükleri için hayıflanabilirler.

 

DnA

rank8
Kayıt
15 Nisan 2007
Mesajlar
232
Beğeniler
0
güzel paylaşım

@ _UuR_ gs li olan imzanı komple okudum güzel yapmışsın yada yaptırmışsın yapanın ellerine sağlık bi beşiktaşlı olarka ben beğendiysem güzeldir extrabeer
 
Yukarı Alt