20 sene ceza alan üç kişi ayrı ayrı tek hücrelere koyulur. Üçünün de hücreleri yan yanadır. Hayat
onlar için belki de artık bitmiştir. 4 duvar arasında tek başına 20 sene durmak insanı nasıl bir
hale getireceğini düşünmek bile çok acı verici.
10 sene sonra
Gardiyan tek kişilik hücreleri gezmeye başlamıştır. Bu üç yan yana tutuklu olanların hücrelerine
gelir. Birinci hücredeki kişiye bakar. Elinde kalem kâğıt yazı yazmaktadır. Gardiyan “ ne
yazıyorsun” diye sorar. 1.hücredeki mahkûm, “ Vasiyetimi yazıyorum. Burada ancak vasiyet yazılır
çünkü” diye cevap verir. Gardiyan 2.hücreye gelir. Oradaki mahkûm da yazı yazmaktadır. Gardiyan “ne
yazdığını” sorar. 2.mahkûm “ buranın ne kadar berbat bir yer olduğunu, daha 10 sene bu dört duvar
arasında nasıl yaşanılacağını, düzgün yemek ne zaman verileceğini, gardiyanların ne zaman bizi
izlemekten vazgeçeceğini, kafamı sıyırmamak için neler gerektiğini yazıyorum “ diye cevap verir.
Gardiyan ürkmüş bir halde 3. hücreye gelir. Oradaki mahkûmda bir şeyler yazmaktadır. Ne yazdığını
sorar gardiyan. 3.mahkûm “ Burada mükemmel arkadaşlıklar edindiğimi, (önündeki duvarı göstererek)
Mehmet ile tanıştığımı, ( arkasındaki duvarı göstererek) Ahmet ile tanıştığımı,( Sağ ve sol
duvarları göstererek) Ali ve Hakan ile tanıştığımı, onlarla iyi arkadaş olduğumu, güzel sohbetler
ettiğimizi yazıyorum.( arkasındaki küçük pencereyi göstererek) Burada televizyonumuzda var. Her
dakika onu izleyerek geçiriyoruz. Bunları yazıyorum. “ der. Gardiyan çok şaşırır. Belki de hücrede
ayakta durmanın yolunu;” odadaki nesneleri kendi hayallimizle süslemekten geçiyordur” diye düşünür.
Ve gardiyan gezmesini bitirir.
5 sene sonra
5 sene sonra bir gün yine gardiyan olağan teftişini gerçekleştiriyordu. Bu 3 tek hücreli mahkûmların
oraya geldi. 1. mahkûma baktı. Ve mahkûm yerde hareketsiz duruyordu. Kapıyı açtı. İçeri girdi.
Mahkûm ölmüştü ve elinde de vasiyetimi yazıyorum dediği kâğıt vardı. Gardiyan kâğıdı aldı okudu. “
Vasiyetim yok. Vasiyetim yok. Vasiyetim yok…” diye gidiyordu kâğıt. Belki de binlerce sayfa aynı şey
yazıyordu. Gardiyan hemen görevlileri çağırdı ve bu ölü mahkûmu götürdüler. Gardiyanın en çok merak
ettiği 3.Mahkûmdu. Çünkü o hayal kurarak burada kalmanın neşesini çıkarıyordu. Hemen 3.Mahkûmun
hücresine geldi. 3.Mahkûm kanlar içinde yatıyordu. Hemen kapıyı açtı. İçeri girdi. 3.mahkûmun
kafasından kanlar akıyordu. Ölmüştü. Elindeki kâğıtlarda hafif kana bulaşmıştı. Gardiyan kâğıtları
aldı en son yazdıklarına baktı. “ Dün Mehmet, Ahmet, Ali, Hakan bana karşı cephe almışlardı. Ben
televizyonda maç izlemek istiyordum, onlar ise belgesel istiyorlardı. Bu yüzden biraz tartıştık. En
çok da Mehmet bu işe itiraz etmişti. Yarın O’nu öldüreceğim.” Diye yazıyordu. En son yazdığı buydu.
Gardiyan ön tarafındaki duvara baktı. Duvarın üstünde kanlar vardı. Anlamıştı ki 3.mahkûm, Mehmet’e
vuruyorum diye duvara kafa atmıştı. Duvarla kavga etmişti. Ve ölmüştü. Görevlileri çağırarak bu
mahkûmu da aldırdı. 2. hücredeki mahkûma bakmaya geldi. Yoksa bu da mı ölmüştü diye düşündü. Baktı,
2.mahkûm içerde duruyordu. Elinde kâğıt kalem yine yazıyordu. Gardiyan “bugün nasılsın, ne
yazıyorsun yine” diye sordu. 2.Mahkûm “ Buranın günden güne berbatlaştığını, ama sabrederek ayakta
kalacağımı, 5 sene sonra dışarı çıkacağımı, dört duvar arasında berbat bir yaşam olduğunu yazıyorum
“ dedi.
Gardiyan bugünkü gezmesini de tamamlamıştır. Bazı zamanlar hayal kurmanın geçerli olmadığını,
hayatla yüzleşmenin, gerçeklerle yüzleşmenin, zorluklara katlanmanın gerçekleri görerek olduğunu ve
böylece yaşamda ayakta kalacağını anlar…
onlar için belki de artık bitmiştir. 4 duvar arasında tek başına 20 sene durmak insanı nasıl bir
hale getireceğini düşünmek bile çok acı verici.
10 sene sonra
Gardiyan tek kişilik hücreleri gezmeye başlamıştır. Bu üç yan yana tutuklu olanların hücrelerine
gelir. Birinci hücredeki kişiye bakar. Elinde kalem kâğıt yazı yazmaktadır. Gardiyan “ ne
yazıyorsun” diye sorar. 1.hücredeki mahkûm, “ Vasiyetimi yazıyorum. Burada ancak vasiyet yazılır
çünkü” diye cevap verir. Gardiyan 2.hücreye gelir. Oradaki mahkûm da yazı yazmaktadır. Gardiyan “ne
yazdığını” sorar. 2.mahkûm “ buranın ne kadar berbat bir yer olduğunu, daha 10 sene bu dört duvar
arasında nasıl yaşanılacağını, düzgün yemek ne zaman verileceğini, gardiyanların ne zaman bizi
izlemekten vazgeçeceğini, kafamı sıyırmamak için neler gerektiğini yazıyorum “ diye cevap verir.
Gardiyan ürkmüş bir halde 3. hücreye gelir. Oradaki mahkûmda bir şeyler yazmaktadır. Ne yazdığını
sorar gardiyan. 3.mahkûm “ Burada mükemmel arkadaşlıklar edindiğimi, (önündeki duvarı göstererek)
Mehmet ile tanıştığımı, ( arkasındaki duvarı göstererek) Ahmet ile tanıştığımı,( Sağ ve sol
duvarları göstererek) Ali ve Hakan ile tanıştığımı, onlarla iyi arkadaş olduğumu, güzel sohbetler
ettiğimizi yazıyorum.( arkasındaki küçük pencereyi göstererek) Burada televizyonumuzda var. Her
dakika onu izleyerek geçiriyoruz. Bunları yazıyorum. “ der. Gardiyan çok şaşırır. Belki de hücrede
ayakta durmanın yolunu;” odadaki nesneleri kendi hayallimizle süslemekten geçiyordur” diye düşünür.
Ve gardiyan gezmesini bitirir.
5 sene sonra
5 sene sonra bir gün yine gardiyan olağan teftişini gerçekleştiriyordu. Bu 3 tek hücreli mahkûmların
oraya geldi. 1. mahkûma baktı. Ve mahkûm yerde hareketsiz duruyordu. Kapıyı açtı. İçeri girdi.
Mahkûm ölmüştü ve elinde de vasiyetimi yazıyorum dediği kâğıt vardı. Gardiyan kâğıdı aldı okudu. “
Vasiyetim yok. Vasiyetim yok. Vasiyetim yok…” diye gidiyordu kâğıt. Belki de binlerce sayfa aynı şey
yazıyordu. Gardiyan hemen görevlileri çağırdı ve bu ölü mahkûmu götürdüler. Gardiyanın en çok merak
ettiği 3.Mahkûmdu. Çünkü o hayal kurarak burada kalmanın neşesini çıkarıyordu. Hemen 3.Mahkûmun
hücresine geldi. 3.Mahkûm kanlar içinde yatıyordu. Hemen kapıyı açtı. İçeri girdi. 3.mahkûmun
kafasından kanlar akıyordu. Ölmüştü. Elindeki kâğıtlarda hafif kana bulaşmıştı. Gardiyan kâğıtları
aldı en son yazdıklarına baktı. “ Dün Mehmet, Ahmet, Ali, Hakan bana karşı cephe almışlardı. Ben
televizyonda maç izlemek istiyordum, onlar ise belgesel istiyorlardı. Bu yüzden biraz tartıştık. En
çok da Mehmet bu işe itiraz etmişti. Yarın O’nu öldüreceğim.” Diye yazıyordu. En son yazdığı buydu.
Gardiyan ön tarafındaki duvara baktı. Duvarın üstünde kanlar vardı. Anlamıştı ki 3.mahkûm, Mehmet’e
vuruyorum diye duvara kafa atmıştı. Duvarla kavga etmişti. Ve ölmüştü. Görevlileri çağırarak bu
mahkûmu da aldırdı. 2. hücredeki mahkûma bakmaya geldi. Yoksa bu da mı ölmüştü diye düşündü. Baktı,
2.mahkûm içerde duruyordu. Elinde kâğıt kalem yine yazıyordu. Gardiyan “bugün nasılsın, ne
yazıyorsun yine” diye sordu. 2.Mahkûm “ Buranın günden güne berbatlaştığını, ama sabrederek ayakta
kalacağımı, 5 sene sonra dışarı çıkacağımı, dört duvar arasında berbat bir yaşam olduğunu yazıyorum
“ dedi.
Gardiyan bugünkü gezmesini de tamamlamıştır. Bazı zamanlar hayal kurmanın geçerli olmadığını,
hayatla yüzleşmenin, gerçeklerle yüzleşmenin, zorluklara katlanmanın gerçekleri görerek olduğunu ve
böylece yaşamda ayakta kalacağını anlar…