Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Yeni bir konu ile karşınızdayım.Herşey sizleri bilgilendirmek için. :think:

Yapmanız gereken tek şey bu konu altında biyografisini merak ettiğiniz kişilerin ismini söylemek.

Örneğin;

Mimar Sinan

Stephen King

Charlie Chaplin

Cristiano Ronaldo


gibi kişiler...


İlk olarak Örnek bir biyografiyi kendi isteğime göre yapacağım sizlerden istek gelmezse de kendi isteğime göre devam edeceğim. :sfff:


Biyografisi Verilmiş Kişiler

Biyografisi Verilmiş kişileri yanında yazan sayfaya gidip ctrl+f kısayolunu kullanıp ismini yazarak bulabilirsiniz.


1.Sayfa


Mustafa Kemal Atatürk :: viewtopic.php?f=316&t=69929

Neyzen Tevfik 1. Sayfa

Stephen King :: 1.Sayfa

Cristiano Ronaldo :: 1.Sayfa

2.Sayfa

Skid Row -> Sebastian Bach : 2.Sayfa

Condoleezza Rice 2.Sayfa

Jessica Alba :: 2.Sayfa

Sakıp Sabancı :: 2.Sayfa

3.Sayfa

Liv Tyler :: 3.Sayfa

Mariah Carey :: 3.Sayfa

4.Sayfa

Paris Hilton :: 4.Sayfa

Galileo Galilei :: 4.Sayfa

Hilary Duff :: 4.Sayfa

Brad Pitt :: 4.Sayfa

Angelina Jolie :: 4.Sayfa

Candan Erçetin :: 4.Sayfa

Adile Naşit :: 4.Sayfa

Adolf Hitler :: 4.Sayfa

Hakan Şükür :: 4.Sayfa

Cüneyt Arkın :: 4.Sayfa

Cem Yılmaz :: 4.Sayfa

Cem Karaca :: 4.Sayfa

Cameron Diaz :: 4.Sayfa

50 Cent :: 4.Sayfa

Matthew Fox :: 4.Sayfa

Deniz Seki - 4.Sayfa

Evangeline Lily - 4.Sayfa

5.Sayfa

Kadir İnanır - 5.Sayfa

Kıraç - 5.Sayfa

6.Sayfa

Adnan Polat - 6.Sayfa

Ali Kırca - 6.Sayfa

Al Pacino - 6.Sayfa

Ata Demirer - 6.Sayfa

Avril Lavigne - 6.Sayfa

Abdullah Gül - 6.Sayfa

Erol Günaydın - 6.Sayfa

Sagopa Kajmer - 6.Sayfa

Aşık Veysel Şatıroğlu - 6.Sayfa

7.Sayfa

Rihanna - 7.Sayfa

Madonna - 7.Sayfa

Marlyn Monroe - 7.Sayfa

Michael Ballack - 7.Sayfa

Michael Jackson - 7.Sayfa

Michelle Rodriguez - 7.Sayfa

Morgan Freeman - 7.Sayfa

8.Sayfa

IV.Murat - 8.Sayfa

Özgü Namal - 8.Sayfa

Pamela Spence - 8.Sayfa

Şükrü Saraçoğlu - 8.Sayfa

Roberto Carlos - 8.Sayfa

Kobe Bryant - 8.Sayfa

Zuhal Olcay - 8.Sayfa

Ceza - 8.Sayfa

9.Sayfa

Leonado Da Vinci

Britney Spears

Sophia Loren

Kayne West

Leah Dizon

Cahit Arf

10.Sayfa

İbrahim Tatlıses

Vin Diesel

Paul Walker

Orhan Veli Kanık

Felipe Massa

11.Sayfa

Tracy Mc Grady

Ashley Tisdale

Evangeline Lilly

Nev

Can Yücel

Hayki & Yas

12.Sayfa

Tuluyhan Uğurlu



Saygılar.


Quensis

exl2014-logo1.png
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Stephen King

- Resim Silinmiş.


(1947 - .... )




"Korku-gerilim türünün en çok satan yazarı" unvanına sahip olan yazar Stephen King, 1947'de ABD / Portland'da dünyaya geldi. Annesi ve babası ayrıldıktan sonra, ağabeyi David ile annesinin yanında büyüdü. 1970'lerden bu yana 60 adet kitabı yayımlanan ve kırk milyonun üzerinde hayranı olan Stephen King, ilk hikayelerini 1963'te henüz 16 yaşındayken yazdı ama bunları ancak 20 yaşındayken yayımladığı "Startling Mystery Stories" adlı toplama kitabında kullanabildi. Zamanla kısa öykülerden romanlar yazmaya başladı. Ardından da senaryo çalışmalarına yöneldi ve senaryosunu yazdığı bazı filmlerde oyunculuk ve yönetmenlik de yaptı. 1971 yılının Ocak ayında kendisi de bir yazar olan Tabitha King ile evlendi.

1973 yılı baharında "Göz" adlı romanını yayınlayan King, 1974'te Colorado'ya taşındı ve burada "Medyum" adlı kitabını yazdı. 1975 yazında yeniden Maine'e dönen King, aynı yıl içinde "Mahşer" adlı yapıtını kaleme aldı. Kariyeri boyunca "Kujo", "Hayvan Mezarlığı", "Christine" ve "Sadist" gibi ülkemizde de büyük hayran kitlesi oluşturan birçok korku romanına imza attı. King'in ayrıca, masalsı bir fantezi kitabı olan "Ejderha'nın Gözü" ve "Kara Kule" serisi de en sevilen eserleri arasında yeralıyor. "Esaretin Bedeli" ve "Yeşil Yol" gibi başyapıt denilebilecek güzellikteki sinema filmlerinin yazarı olan King'in, belki de en büyük başarısı "sinematografik roman" tarzını uygulamaktaki başarısı oldu.

Yazarın ilk sinema uyarlaması Brian De Palma tarafından, 1976 yılında çekilen "Carrie''oldu. O zamandan beri sinema sektörü ve TV dizileri için bitmez tükenmez bir kaynak oldu ve bu sayede de en zengin yazarlar arasına girdi. King, 1981'de yazdığı ve Amerikan edebiyat ve sinemasında korku öğesinin nasıl işlendiği ile ilgili ayrıntılı ve karşılaştırmalı analizleri içeren ancak henüz dilimize çevrilmeyen inceleme kitabı "Dance Macabre" ile Hugo B.N. Ödülü'nü, 1999'da da "Bag of Bones" adlı romanıyla Bram Stoker Ödülü'nü aldı.

- Resim Silinmiş.

Stephen King'in roman ve filmlerini çekici kılan, orta sınıftan saygın insanların sakin, sessiz dünyasını, merkeze uzak kasabalardaki pastoral hayatı, inançlı muhterem kişileri, doğanın olanca renklerini, kimi zaman insana en yakın canlı türlerini gerçekçi ayrıntıları ihmal etmeden kullanması oluyor. Üstelik korku klasiklerine göndermeler yapmayı, metnini aşırılıklardan korkmadan ama apaçık ve tamamlanmamış bir biçimde kurmayı da ihmal etmiyor. Estetik ile gündelik yaşam arasındaki uzaklığı yok ederek çağdaş ABD toplumunun kalbine ulaşıyor King, kapitalist toplumlarda yaşayan orta sınıfların evrensel endişelerini yakaladığı için etkilediği coğrafya genişliyor, bize kadar ulaşıyor.

Türkiye'de yayınlanmış romanları

* Göz (Carrie)
* Korku Ağı (Salem's Lot)
* Medyum (The Shining)
* Mahşer (The Stand)
* Çağrı (The Dead Zone)
* Tepki (Firestarter)
* Kujo (Cujo)
* Christine
* Hayvan Mezarlığı (Pet Sematary)
* Tılsım (The Talisman) (Peter Straub ile) ISBN 975-100-299-0
* O(It)
* Ejderhanın Gözleri (The Eyes of the Dragon) ISBN 975-100-002-5
* Sadist (Misery)
* Şeffaf (The Tommyknockers)
* Hayatı Emen Karanlık (The Dark Half)
* Ruhlar Dükkanı (Needful Things)
* Oyun (Gerald's Game)
* Dolores Claiborn (Dolores Claiborne)
* Uykusuzluk (Insomnia)
* Falcı (Thinner)
* Çılgınlığın Ötesi (Rose Madder)
* Yeşil Yol (The Green Mile)
* Yaratık (Desperation)
* Kemik Torbası (Bag Of Bones)
* Maça Kızı (Heart In Atlantis)
* Yüzyılın Fırtınası (Storm Of The Century)
* Tom Gordon'u Seven Kız (The Girl Who Loved Tom Gordon)
* Rüya Avcısı (The Dreamcatcher)
* Kara Ev (Black House) (Peter Straub ile) ISBN 975-210-264-6
* Buick 8 (From A Buick 8)
* Cep (Cell)
* Bir Aşk Hikayesi (Lisey’s Story)
* Oyun (game)
* Duma Adası (duma key)
* Düzenleyiciler
* Yazma Sanatı (On Writing)

Türkiye'de yayınlanmış hikaye derlemeleri

Hayvan Mezarlığı
- Resim Silinmiş.

Kara Kule Serisi

- Resim Silinmiş.

* 1982 Kara Kule 1: Silahşör (The Gunslinger) ISBN 975-405-151-8
* 1987 Kara Kule 2: Üçün Çekilişi (The Drawing of the Three) ISBN 975-210-437-1
* 1991 Kara Kule 3: Çorak Topraklar (The Waste Lands)
* 1997 Kara Kule 4: Büyücü ve Cam Küre (Wizard & Glass) ISBN 975-405-876-8
* 2003 Kara Kule 5: Calla'nın Kurtları (Wolves of the Calla) ISBN 975-210-454-1
* 2004 Kara Kule 6: Susannah'nın Şarkısı (Song of Susannah) ISBN 975-210-507-6
* 2005 Kara Kule 7: Kule (The Dark Tower)
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:

V.I.P

Old School
Kayıt
27 Ağustos 2007
Mesajlar
4.563
Beğeniler
1
Şehir
Ankara
Takımı
Fenerbahce
İyi olabilicek bir konu okulların başlaması ile dahada canlanabilir ilgi görüceğini sanıyorum.Ayrıca Cristiano Ronaldo nun merak ettim yazarsan sevinirim.
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
BrendiBelle demiş ki:
Güzel bi konu olmuş berkaycım
al sana seni zorluycak bi konu BrandiBelle nin biyografisi :P :mrgreen:
Onu da bulurum ama +18 kaçar azcık.Neyse ben araştırıp birşeyler koyarım. :mrgreen:

V.I.P demiş ki:
İyi olabilicek bir konu okulların başlaması ile dahada canlanabilir ilgi görüceğini sanıyorum.Ayrıca Cristiano Ronaldo nun merak ettim yazarsan sevinirim.
Hemen hallediyorum. :thumbsup:
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Cristiano Ronaldo

5 Şubat 1985


- Resim Silinmiş.

Gerçek adı Cristiano Ronaldo Dos Santos Aveiro olan 1985 portekiz doğumlu dünyanın en ünlü ve yakışıklı futbolcusudur. Şu anda İngilterede Manchester United takımında oynamaktadır. Dünya kupasında yaşanan olaylardan sonra takımından ayrılmayı planlamaktadır. Ancak M.United onu bırakamaz ve de bırakmadı. Cristiano Ronaldo M.United için David Beckham takımdan gittikten sonra David Beckham'ın yerini doldurmak için alınmıştır. Yerini doldurmak futbolsal anlamda değil bir süper star anlamındadır. Gerçekten de Cristiano Ronaldo dünyada en çok hayranı olan yıldız futbolculardandır.


Gerçek Adı: Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro
Doğum Tarihi: 5 Şubat 1985 (Pazartesi)
Doğum Yeri: Funchal, Portekiz
Boy: 184cm
En sevdiği film: The Sixth Sense
En sevdiği oyuncu: Angelina Jolie
Sevdiği renkler: Beyaz ve Kırmızı
Uğurlu sayısı: 7
En sevdiği kola: Coca Cola
Saç Rengi / Göz Rengi: Açık Kahve / Kahverengi
Din : Hristiyan - Katolik
Anne Adı : Maria Dolores dos Santos Aveiro
Baba Adı : Jose Diniz Aveiro
Erkek kardeş : Hugo Aveiro
Kız kardeş : Elma Aveiro et Katia Aveiro
Amcası : Alex Aveiro
Kullanığı Cep Telefonu : Nokia 6230 - Siyah :mrgreen:





Sporting Lisbon'dan Manchester United'a 12.24 Milyon Pound karşılığında ilginç bir şekilde transfer olmuştur. Sporting Lisbon ve Manchster United takımları hazırlık maçı yaparlar. Bu maçta Sporting Lisbon forması giyen Cristiano Ronaldo Manchester United'a karşı devleşen futboluyla göz doldurmuş ve adeta tek başına oynayarak takımının kazanmasını sağlamıştır. Cristiano Ronaldo'yu çok beğenen Manchester United takımının Teknik direktörü Cristiano Rolando'yu transfer etmiştir. Cristiano Ronaldo Manchester United takımının 7 numaralı formasını giymektedir. Ayrıca Manchester United'da forma giyen ilk portekizli oyuncu olarak tarihe geçmiştir. Manchester United forması ile ilk sezonunda Sir Matt Busby Yılın Futbolcusu ödülünü almıştır.



2002/2003 sezonunda 25 maçta forma giymiş ve 3 gol atmıştır.
2003/2004 sezonunda 39 maçta forma şansı bulmuş ve 8 gol atmıştır, ayrıca FA Cup finalinde Milwall ile oynanan maçta forma giymiştir.
Euro 2004 de yıldızı parlayan oyuncu Portekiz milli takımının vazgeçilmez ilk 11'i arasında bulunmaktadır.

Dünya kupası 2006'ya damgasını da vuran üncü futbolcu CR, dünya kupasında ingiltereden takım arkadaşı Rooney ile yaşadığı olaylar İngiliz basında çok büyütülünce İngilterenden ayrılma aşamasına gelmiştir.

Onu diğerlerinden farklı kılan özelliği çok hızlı olması, inanılmaz bilek hareketleri ve çalım yeteneğine sahip olmasıdır. Oynadığı oyun göze çok estetik gelmekte ve futbol izleyenlere ayrı bir zevk vermektedir.
C. Ronaldo brçok bilgisayar oyunda çok iyi puanlar almış bir oyuncudur. Bilgisayar oyunlarında Cristiano Ronaldoyu alan takımlar çok güçlü olmaktadır.

C. Ronaldo birçok sevgili değiştirmiştir. Sevgilileri arasında birçok top model, manken, tv sunucusu da vardır. Ayrıca sevgililerinden biri Türkiye'de çok iyi tanınan eski Galatasarylı futbolcu Jardel'in kız kardeşidir.


Cristiano Ronaldo çok hayırseverdir. Endenozya'da olan Tsunami sonunda evsiz kalan bir baba ve oğlununa bir ev almıştır. Ayrıca 11 yaşındaki bu çocuğun tüm masraflarını üstlenmiştir. Bu davranışıyla kendisine hayran olanların yüzünü kara çıkarmamıştır.


Cristiano Ronaldo adı nereden gelmektedir? C. Ronaldo'nun babası eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olan Ronald Reagan'ı çok sevmekteydi. Bu yüzden onun adını kendi oğluna koymuştur. Cristiano ronaldo babasını çok sevmekteydi. Ancak babasını 2005 yılının sonlarında kaybetti.








cristiano_ronaldo_16_1024x768.jpg




baglarbasililer_1122643595.jpg
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
17 Şubat 2007
Mesajlar
1.462
Beğeniler
0
Şehir
St.Tropez
biraz daha bizden olan biyografiler koyarsak daha faydalı olur.
önce kendi geçmişimiiz sonra başkalarının geçmişi
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Neyzen Tevfik


( 24.03.1897)- (28.01.1953)

252.jpg


Neyzen Tevfik ya da tam adıyla Tevfik Kolaylı (d. 14 Haziran 1879, Bodrum - ö. 28 Ocak 1953, İstanbul), neyzen, şair. Babası Hasan Fehmi Bey, Bafra'nın Kolay nahiyesinden ve "Kolaylı" ailesinden olduğu için soyadı "Kolaylı"dır.Taşlama türünün en önemli temsilcilerinden biri. Taşlama kitaplarının yanısıra çeşitli taksimler ve nihavent saz semaisi ile şehnazbuselik saz semailerinin de bestecisidir.

Ayrıca Neyzen Tevfik Kolaylı olarak da bilinmektedir.

Hayatı


evfik, 24 Mart 1879 pazartesi günü Muğla'nın Bodrum ilçesinde dünyaya gelmiş. Babası Hasan Fehmi bey aslen Samsun-Bafra ilçesine bağlı Kolay Beldesindendir. Kolaylı soyadı da buradan gelir. Babası Soyadı kanunu çıkınca memleketinin ismini soyisim olarak almıştır.Babasının Kolaylı olmadığı Kolay'da görev yaptığı gibi yanlış bilgiler ortada dolaşmaktadır. Aksine Neyzen Tevfik'in babası Bafra Kolay'lıdır, Neyzen doğduğu esnada Bodrum'da Rüştiye ( Ortaokul ayarında) öğretmenliği yapmaktadır.

Hasan Fehmi Bey, aydın düşünceli, kültürlü, müzikten anlayan, sanatsever ve nükteci bir insan. Anlayışlı, hoşgörülü ve hepsinden önemlisi de sevgisini açığa vurmaktan kaçınmayan bir baba. Annesi Emine Hanım'ın kişiliğine, öğrenim durumuna ilişkin hiçbir şey bilmiyoruz. Ama Neyzen'in "anamın ve babamın güzel yüzlerindeki riyasız, mâsum insanlık ifadesi" sözlerinden onun da anlayışlı, sevecen ve hoşgörülü bir kişi olduğu söylenebilir. Bütün bunlardan dengeli bir aile ortamında büyüdüğü anlaşılıyor.

Birde kardeşi vardır. Ahmet Şefik Kolaylı. İstiklal savaşından sonra Şefik bey Pendik Bakteriyolojihanesine müdür olarak atanmış ve bu görevde 1939 yılına kadar katılmıştır.1939 1945 yıllarında Tarım Bakanlığı teftiş heyetinde çalışmış, 1946-1951 yıllarında Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığında bulunmuştur.
Şefik Bey'in sığır vebası , tavuk kolerası aşısı , antraktsa teşhis çiçek aşısı Anadolu keçilerinin plöro-paömonisi konularında çalışmaları vardır.
Bakteriyolog Ahmet Şefik Kolaylı, ağabeysi Neyzen Tevfik'e onun anılarına ve eserlerine büyük önem vermiştir. Türk Ansiklopedilerinin hepsinde bugün neyzen Tevfik Kolaylı'nın adı bulunuyorsa, bu başarıda , ansiklopedilerimizde adı olmayan Şefik bey'in payı büyüktür. O, bütün hayatı boyunca Neyzen'in koruyucu mesleği olmuştur.

Neyzen Tevfik'in çocukluğu Bodrum'da ailesi ile beraber geçmiştir. Neyzen Tevfik, daha sonraları hayatında önemli yer tutacak bazı olayları Bodrum'da yaşamıştır. Bunlardan biri Neyzen Tevfik'in Sara hastalığının sebebi ile illgilidir.

Neyzen yedi yaşında iken, Muğlalı Kel Mülâzım Hüseyin Ağa müfrezesinin kent çarşısında, eşkıyaların kesik başlarını halka gösterirken Neyzen Tevfik'de orada bulunur. Bu görüntü onun hayalinden silinmez ve Urla'da başlayacak olan Sara nöbetlerinin tetikleyicisidir.

Olayı bir de Neyzen Tevfik'in ağzından dinleyelim.

Neyzen anlatiyor ; "Okula yeni baslamistim,bir aksam paydos olmus,ben babamla beraber eve gitmek üzre yola koyulmustum.Tam çarsi hizalarina geldigimiz sirada uzaktan gelen davul,zurna sesleriyle durakladik.Ben daha o yasta musikinin tutkunu,çilginca düskünüydüm.Babami elinden çekerek çalgi seslerinin geldigi tarafa dogru adeta sürüklüyordum.Nihayet alayin ucu Köskiçi meydaninda göründü.Biraz daha yaklasinca zurna ve lavtalarin ahengine tempo tutan davul tokmaklari sanki hep birden kafama inmeye baslamisti.Yaklasan kalabaligin ellerinde on,on bes sirik,siriklarin ucunda da kesik insan kafalari vardi.Gözlerim dehsetle yuvalarindan firlamis ve ben çigligi basmistim.Sasiran babam, güya o feci manzarayi bana daha fazla göstermemek için önünde durdugumuz demirci dükkaninin içine dalivermisti.Oysa olan olmus ve çocuk ruhumda müthis bir kasirga kopmustu.Eve,dinmeyen titremeler içinde getirildim ve ve birçok korku ilaçlarindan geçirildim.Fakat yazik ki bilincimin bir burcu göçmüs,akil tahtamin bir çivisi demirci dükkaninda düsüp kaybolmustu." Bundan sonra Neyzen'de olagandisi bir durgunluk baslamis ve durum birkaç yil sonra babasinin memurlugunun nakledildigi Urla'da "sara nöbetleri"halinde uzun süre devam etmistir.Annesi tarafinda tedavi için Istanbul'a getirilmis,fakat ne doktorlardan,ne de hocalardan yararlanilamamistir.

Neyzen Tevfik ile babasının uğrak yeri Tepecik cami yakınındaki kahvedir. Tevfik, o kahveye gelen dervişlerin üflediği neye vurulur, ney üflemek ister. Ancak babası Hasan Fehmi Bey, yedi yaşındaki oğlunun öğrenim hayatını olumsuz etkiler düşüncesi ile buna izin vermez.

Avram Galanti, ( Yahudi asıllı Türk eğitimci, siyaset adamı ve Türk milliyetçisi.4 Ocak 1873'te Bodrum'da doğdu. 1961 yılında İstanbul'da vefat etti. 1915 ile 1933 yılları arasında Darülfünun'da eğitimci ve profesör olarak çalıştı.) Tevfik'in kendi yaptığı düdükleri okulda çalarak çocukları etrafına topladığını belirtir.

Neyzen Tevfik'in şiire olan ilgisi de Bodrum'daki çocukluk yıllarına rastlar. Dönemin gezgin saz şairlerinden "Leylâ İle Mecnun", "Tahir İle Zühre", "Arzu İle Kamber", "Ferhat İle Şirin"... gibi halk hikâyeleri Neyzen�de şiire karşı olan ilginin başlangıcıdır.

Onüçündeyken, 1892'de, babasının "Urla Rüştiyesi"ne atanması üzerine, ailesiyle birlikte Urla'ya gider. Bir yıl sonra, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanışır ve ondan ney dersleri almaya başlar. 1893 de, ilk sar'a nöbetini geçirir. Aile büyükleri, bunu neyin etkileyici sesine bağlayarak onu bu tutkusundan vazgeçirmeye çalışırlar, bu arada okulu bırakmak zorunda kalır. Annesi ile İstanbul'a gider ve altı ay sonunda Pepo adlı bir doktor hastalığını kontrol altına almayı başarır. Gerekli ilaçları verir ve "Neyzen'in üzerine gidilmemesini ve en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesini" tavsiye eder. Ve öyle de olur. Öğrenimine ara verir, gönlünce gezip tozmaya ve neyi ile ilgilenmeye başlar.
Biraz düzelen Tevfik'i babası, bir yıl sonra ve son bir umutla, yatılı olarak "İzmir İdadisi"ne ( lise) verir. Ancak sar'a nöbetleri yeniden başlar ve böylece okulu bırakır. Neyzen Tevfik, neyini koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi İzmir Mevlevihanesi'nin yolunu tutar.

O yılların İzmir'i sürgün yeridir. İstibdat (despotluk) yönetimi rahatsızlık duyduğu aydınları oraya gönderir. İzmir Mevlevihanesi de onların uğrak, dahası toplanma yeri gibidir. Neyzen Tevfik burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanışır. Onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri alır. Şair Eşref yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açacaktır. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de Muktebes dergisinde yayımlanır.

Ondokuzundayken, 1898'de, babası medrese öğrenimi için, İstanbul'a gönderir onu. Fethiye Medresesi'ne yerleştirir. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçirir. Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanışır. Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağlar. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrılır.Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'na yerleşir. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul eder.

Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanışır. Mehmet Akif'le dostluğu sürmektedir. Neyzen, Akif'e ney öğretir; Akif ise Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fransızca.

Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardır.

1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey'le bir plâk doldurma girişimi olur. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verilmiştir. 1949'da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes'e yazdığı önsözde belirttiğine göre, "yüze yakın plâk" doldurmuştur.

Dönemin önde gelen ailelerince köşk, yalı ve konaklarına çağrılan, dahası saray çevresine bile sokulan bir neyzendir artık.
Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkeci'deki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlar. Güneş Kıraathanesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturur; tüm düşüncelerini öğrenir. Ardından da ihbar eder. Gözaltına alınır ve sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirilir. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrenir. On beş gün sonra da salınır. Ama artık mimlenmiştir ve hafiyeler peşindedir. Zarar veririm endişesi ile arkadaşlarından uzak durur. Kendini Beyoğlu meyhanelerine atar. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip alır. Siyasi baskı iyice artmıştır. O da pek çok Abdülhamit karşıtı gibi yurt dışına gitmeye karar verir. Kendi anlatımı ile "1319 (miladi 1902) senesi kânunusânisinin (Ocak) 13'üncü Perşembe günü Mesajeri vapurunun güvertesine postu sererek" Mısır'a doğru yola çıkar. En yakın arkadaşlarından Şair Eşref'te oradadır.

Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır�da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletir. Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurur. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" dediği için altı ay hapse mahkûm edilir. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşur. Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşar. II. Abdülhamit için yazdığı "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istenir. Çevrenin işe karışması ile kurtulur. "Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verilir. Kurtulmak için "Kaygusuz Sultan" adlı bektaşi tekkesine sığınır...

II. Meşrutiyet'in ilânıyla da Mısır'dan ayrılır, İzmir'e döner. Ardından da İstanbul'un yolunu tutar. Kendi anlatımı ile 'Devr-i dilâra-yı meşrutiyet'in ilânından tam 28 gün sonra, 8 Ağustos 1324'te (1908) Sirkeci rıhtımına ayak basar.

Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik'in "ilân edilen hürriyet"le karşılaşması pek de parlak olmaz. Seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen "Sabah-ı Hürriyet" adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklanır. Kısa bir süre sonra serbest bırakılır.

Neyzen Tevfik 1910 yılında "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlenir. Bir kızı olur. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son bulur.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yapar. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik'in askerliği de kendincedir. Herhangi bir meseleden Muhtar Paşa ile kavga eder ve çıkar gider. İstanbul Merkez Komutanı Albay Cevat Bey, sık sık yinelenen bu kavgalarda araya girer ve Muhtar Paşa ile Neyzen'i barıştırır.

Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki kuvvetlerinin komutanının ilgisini çeker. Bazı kaynaklara göre onun çağrılısı olarak Romanya'ya gider. Romanya'da piyano eşliğinde konser verir.

1919 yılında, ilk kitabı Hiç'i yayınlanır.

1923'de Ankara'ya gider ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kalır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazar. Cumhuriyet devrimlerine bağlı, onları savunan bir şairdir artık. Geçmişe, geçmişin kalıntılarına karşı acımasız bir savaşıma girişir.

1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını Azâb-ı Mukaddes adı altında forma forma yayımlamaya kalkışır. Ancak girişim başarılı olmaz. İki formadan sonra noktalanır.

1926 yılında Atatürk'le tanışır.

1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başlar.

1928 yılında Dresden Opera Müdürü Kurt Schtringler ile tanışır. Ney çalışına hayran kalan Opera Müdürü Neyzen Tevfik'i yücelten sözler söyler. Aynı yıl, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gider. Bir yıla yakın bir süre yanında kalır.

30 lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirilir. 40 lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrılır. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar gider. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; "Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932 de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."

9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde çalar. Yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüler. Konser öncesi neyini merak edenler, konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirirler.

1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırır.

1951 yılında Onu Affettim* adlı bir filmde önemli bir rolde gözükür. Ağlayan Şarkı adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynar.

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesi yapılır.

1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmaz. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'te son bulur. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılınır. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurur. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurlarlar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe..



Yaşayış şekli

Tevfik, toplumun kurallarının dışında bir yaşam sürdürmüştü. Para veya geçim sıkıntısı çekmemiş, kaygıları olmamıştı. Ayrıca neyzenlik konusunda içinden geldiği gibi çalıp, ardından maddi beklentileri olmamıştı. Kendi söylemine göre bu konuda yüze yakın plağı bulunmaktadır.

Tevfik, içkiye olan ilgisiyle de bilinmektedir. İçki, hayat biçiminin ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Söz edildiğine göre Tevfik'in Atatürk'e sevgisi o denli çokmuş ki; O'nun vefatından sonra günlerce evden çıkmamış.

Eserleri


* Hiç
* Azab-ı Mukaddes
* Nihavent Saz Semaisi
* Şehnazbuselik Saz Semaisi
* Taksimler
* Taş plak.

Fıkraları

Neyzen Tevfik, neyzenliğin ve şiirin yanısıra fıkralarıyla da bilinirdi. Halk tarafından birçok fıkrası bilinse de, edebiyat dünyasında kaynaklarda fıkralarıyla ilgili fazla bilgi yer almamaktadır. Hatta bazı kaynaklar hiç ele almamaktadır.

Başlıca bilinen fıkraları


* Padişahçılık
* Hamam Sefası
* Edep
* Kırk yıllık ölü​
 
Kayıt
19 Nisan 2008
Mesajlar
2.824
Beğeniler
0
Şehir
BrandiBelle İle Özel Bir mekanda ^^
@EFendi
ama sonuçta herkesin ilgili olduğu yönler farklıdır.zaten illa bizden kişilerin biyografileri olcak değil.kimi metallica dinler onların biyografisi ister,kimi reşat nurinin.
amacım tartışma çıkarmak değil ama bu istekler kişiden kişiye değişir.illa bizden olcak diye bişey yok
 
Kayıt
6 Şubat 2007
Mesajlar
335.488
Beğeniler
1.644
Şehir
Taksim/IST.
Server
Flora
Takımı
Galatasaray
Eski Skid Row grubu solisti Sebastian Bach`in biyografisini guzelce derleyip muhtesemce anlatirsan bir numarasin canim.. ^^
 
Kayıt
16 Nisan 2007
Mesajlar
4.158
Beğeniler
11
Şehir
Yeşilpınar
Server
Efes
Takımı
Fenerbahce
Sebastian_Bach.jpg


Skid Row, 1986 yılında Amerika’nın New Jersey kentinde bassist Rachel Bolan ve gitarist Dave “the Snake” Sabo tarafından kuruldu. Gitarda Scotti Hill, bateride Rob Affuso ve vokalde de Sebastian Bach’ın katılımı ile 1987 yılında klasik kadrolarını oturttular. Birleşik Devletler’in doğu kısmında çeşitli barlarda/kulüplerde çalarak isimlerini duyurmaya çalıştılar.

Yakın arkadaşları Jon Bon Jovi’nin de desteği ile, Dave Sabo Atlantic Records ile grup adına bir anlaşma imzalamayı başardı. 1989 yılına gelindiğinde, ilk albümleri olan “Skid Row”u piyasaya sürdüler ve “18 and Life”, “I Remember You”, “Youth Gone Wild” gibi hit şarkılar çıkararak büyük başarı elde ettiler.

Vokalist Sebastian Bach’ın heyecanı ve asi stili, grubun genel profilini oluşturmuştu ama aynı zamanda Bach’ın kişisel olarak düşüşünde de bu tarz rol oynayacaktı. Grup, neredeyse tamamen “Olay çıkarmaya meğilli” olan Bach’ın hadiseleri ile anılmaya başladı.

Grubun dinleyicileri tarafından “Şişe Kazası” olarak adlandırılan bir olayda Sebastian Bach; sahneye fırlatılan bir şişenin kendisine isabet etmesi sonrası şişeyi kalabalığa doğru fırlatmış ve kenarda duran masum bir kızı yüzünden vurmuştu. Sonrasında kalabalığın içine atlayıp şişeyi atan kişi olduğunu iddia ettiği dinleyiciyi takip etmiş ve kavga etmeye başlamışlardı. Kavganın ardından Bach tutuklandı ve bu olay, grubun 1990 yılında piyasaya sürdüğü “Oh Say Can You Scream?” adlı videoda görülebilir.

Daha sonra Bach, üzerinde bir anti-eşcinsel sloganı olan “AIDS öldürür, ****ler (zaten) ölüdür” yazan bir tişört ile fotoğraflanmıştı. İlk olarak MTV’de bununla ilgili şaka yapmış ve ardından da özür dileyip AIDS ile mücadele eden bir kuruma yardımda bulunmuştu.

Grup ise diğer yandan çalışmalarını sürdürüyordu ve 1991 yılında, ikinci albümleri “Slave to the Grind”ı çıkarttılar. Albüm, grubun Bach yüzünden medyada kötü lanse edilmesine rağmen Amerikan listelerine bir numaradan giren ilk metal albümü olacaktı. Bu sefer ilk albümde ki başarıyı daha da geliştirmişlerdi ve Pantera ile Guns N’ Roses’ında aralarında bulunduğu bir kısım ünlü grup ile dünya turnesine çıktılar. İlk albümde, daha çok o zaman revaçta olan “Hair Metal” modasını takiben bir çalışma çıkarmışlardı ama Slave to the Grind albümünde daha sert bir sound yakalayıp albüme adını veren parça ve “Mudkicker” gibi şarkılarda Thrash Metal’in sınırına yaklaşmışlardı. “Get the Fuck Out” şarkısının yerine “Beggars Day”i koyarak oluşturdukları “Temiz” versiyon ile, bu şarkıyı albümden çıkarmamış oldukları tam tersi bir versiyon olmak üzere albümü iki ayrı şekilde piyasaya sürmüşlerdi. Yakalanan tüm sükseye rağmen, albüm listelerde uzun süre kalmayı başaramadı. Dünya turnesinin ardından bir süre ara verdiler ve bu süre içerisinde bir takım kadro değişiklikleri yaşandı.

1995′te ise “Subhuman Race” ile geri döndüler; ve listelere ilk 40 içerisinden girdiler. Albümden bir kaç hit çıkmıştı; ama klipleri MTV’de pek az sayılabilecek sayıda yayınlandı. Günler geçtikçe Sebastian Bach’ın sorumsuzluğu ve aykırı davranışları ise grup arkadaşlarının canını sıkmaya başlamıştı; ve bunun sonucu olarak 1996 yılında kovuldu. Skid Row resmi olarak hiç bir zaman dağılmasa da; diğer grup elemanları kısa süreliğine “Ozone Monday” isimli bir grupta çaldılar.

1990′ların sonuna gelindiğinde tekrar aktif olarak çalışmaya yöneldiler ve vokale Johnny Solinger’ı, bateriye de Phil Varone’yi alarak işe koyuldular. Eski baterist Rob Affuso, gruba zaman ayıramayacağını belirtti ve grupta bu yüzden yer almadı; ama Bolan, Sabo ve Hill ile olan arkadaşlığı hep devam etti. Toplandıktan sonra, KISS’in “Elveda” turnesinde açılış grubu olarak sahne aldılar ve ayrıca 80′lerden Poison gibi bazı gruplar ile birlikte çaldılar. Tüm yazları turne ile geçirdiler, 2002′de “Rock Never Stops” turnesinde yer aldılar.

Uzun süredir beklenen 4. albümlerini 2003 yılında “Thickskin” adı ile piyasaya sürdüler. Albümün piyasaya sürülmesinin ardından baterist Varone gruptan ayrıldı ve yerine Dave Gara geldi.

Gruptan yapılan açıklamada, 5. albümleri üzerinde ki çalışmaların son aşamaya geldiği ve Ekim ayının sonunda piyasaya sürüleceği belirtiliyor. “Skid Row” ve “Slave to the Grind” albümlerinde çalıştıkları prodüktör Michael Waganer ile çalışan grup; albümün çıkışının ardından bir Kuzey Amerika turuna çıkacak.

Ülke : Amerika
Tür : Heavy
Firma : SPV
Elemanlar :
Vokal: Johnny Solinger
Gitar: Dave “the Snake” Sabo
Gitar: Scotti Hill
Bass: Rachel Bolan
Bateri: Dave Gara

Albümler

1989 - Skid Row
1991 - Youth Gone Wild/Delivering the Goods (Demo)
1991 - Slave to the Grind
1992 - B-Side Ourselves (EP)
1995 - Subhuman Race
1998 - Forty Seasons (Best Of)
2003 - Thickskin




NOT : Abi böyle birşey buldum işine yarar diye koydum.
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
jesuswan demiş ki:
Tesekkurler guzel derleme olmus grup hakkinda eline saglik.. ^^
Ben Sebastian Bach hakkında bayağı araştırdım ama birşey bulamadım.Grup hakkında çok bilgi var ama Sebasitan Bach hakkında bulabildiklerim bunlarla sınırlı. :roll:




The onetime frontman for hair-metal hitmakers Skid Row, singer Sebastian Bach was born Sebastian


Bierk in the Bahamas on April 3, 1968. A veteran of short-lived, little-known bands including Herrenvolk, Madame X, V05 and Kid Wikkid, he was living in Canada when in 1987 he received a demo tape from an unknown New Jersey band in search of a lead singer; the group was Skid Row, formed a year earlier by ex-Bon Jovi guitarist Dave "Snake" Sabo. Signing to Atlantic, Skid Row issued its self-titled debut album in 1989; an opening slot on Bon Jovi's U.S. tour, combined with heavy MTV airplay of the video "Youth Gone Wild," launched the band to stardom, and the singles "18 and Life" and "I Remember You" both reached the Top Ten. Bach, with his wildman persona and photogenic looks, quickly emerged as the focus of fan and media attention, a situation compounded in late 1989 when, during a concert in Springfield, MA, he was hit in the head by a bottle thrown onstage; the singer proceeded to hurl the bottle back into the crowd, where it hit the face of an innocent girl, before physically assaulting another audience member as well. Sentenced to three years probation, Bach then appeared on MTV wearing an offensive T-shirt emblazoned with the slogan "AIDS Kills Fags Dead," prompting outcries from the gay community. Despite the bad publicity, Skid Row's second album, 1991's Slave to the Grind, debuted at number one, although it quickly fell off the charts; in the wake of 1995's disappointing Subhuman Race, Bach was dismissed from the group, briefly forming a band with ex-Breeder Kelley Deal before going solo in 1997. The album Bring 'Em Bach Alive arrived two years later, followed by a live DVD (Forever Wild) in 2004 and Angel Down in 2007.
 
Yukarı Alt