Mr. Mojo Risin'
 
- Kayıt
- 13 Kasım 2012
- Mesajlar
- 714
- Beğeniler
- 13
bir amerikan yakarışı
ılık ilerleyişin farkında mısın
yıldızların altındaki?
varolduğumuzu biliyor musun?
anahtarlarını unuttun mu
krallığın?
gerçekten doğdun mu acaba
ve sağ mısın acaba?
hadi icat edelim yeniden tanrıları, tüm çağların
tüm mitlerini
sembollerini kutlayalım derin mürver ormanlarının
(unuttun mu yoksa derslerini
eski savaşların)
büyük altın döllere muhtacız
babalarımız gülüşüyor ormandaki ağaçların bağrında
anamız ise ölü yatıyor denizde
katliama sürüklendiğimizin farkında mısın
serinkanlı amiraller tarafından
ve o şişko ağır aksak generallerin
gençlerin kanıyla tahrik olduğunun
farkında mısın televizyonla yönetildiğimizin
ay kanı çekilmiş bir canavar
gerilla grupları esrar sarar
yeşil bağların yanıbaşında
savaş açmak için çullanırken masum çobanların üstüne
ölmekte olan
ey varlığın yüce yaratıcısı
bize bir saat daha ihsan eyle
sanatımızı ifşa etmek
ve hayatımızı kusursuzlaştırmak için
güveler ve ateistler çifte kutsaldır
ve şimdi ölüp gidiyorlar
yaşarız, ölürüz
ve ölüm sona erdirmez hiçbir şeyi
daha da derinlerine doğru gideriz
kabusun
hayatına sarılırız
o tutkulu çiçeğimiz
sarılırız umutsuzluğun a..mlarına
ve s..i..klerine
nihai hayalimizi gördük
bir anlık
columbus'un kasıkları şişiyor
yeşil ölümle
(kalçalarına dokundum kadının
ve gülümsedi ölüm)
dizilmiş duruyoruz bu eski
ve çılgın tiyatroda
çoğaltıp yaymak üzere hayat şehvetimizi
ve kaçıp gitmek için kaynaşan bilgeliğine
sokakların
fırtına kasıp kavurdu ambarları
pencereleri koruduk
ve geriye kalanların sadece birini
dans etsin ve kurtarsın diye bizi
kutsal alaycılığıyla
kelimelerin
ısıtıyor müzik havayı
(gerçek kral'ın katilleri
dolandığında ortalıkta serbestçe
1000 büyücü belirir
topraklarda)
hani şölenler nerede
bize vaat edilen
hani nerede şarap
yeni şarap
(bağlarda çürümekte)
bu diyarın sakini olan hiciv
bize bir saat ver büyü için
biz ki mor bir eldiven
biz ki sığırcık kuşu
ve kadife saati
biz ki arap hazlarının nesli
biz ki güneş kubbesi ve gece
bir inanç ver bize
inanmamız için
bir gecelik şehvet
güven ver bize
geceye dair
renk ver bize
yüz tondan oluşma
zengin bir mandala ver
benim ve senin için
ve senin o ipek
yastıklı evin için
bir baş,bilgelik
ve bir yatak ver
huzursuz buyruk
vatandaş hiciv bey
itham etti seni
inanırdık
eski güzel günlere
hala daha duyumsuyoruz
arada sırada
merhamet nesneleri
ve çatık kaşlar
unut ve izin ver
farkında mısın özgürlüğün
bir okul kitabında var olduğunun
farkında mısın delilerin
zindanımıza doğru koştuğunun
bir hapishane
bir beyaz özgür protestan
girdap içinde
tünedik ve durduk
cansıkıntısının ucunda
ölüme doğru uzanıyoruz
bir mumun dibinde
bir şeyi arıyoruz
bizi çoktan bulmuş olan
kendimize krallar icat edebilirz
büyük mor tahtlar, şehvet iskemleleri
ve aşk zorunluluk bizim için, pas kaplı döşeklerde
çelik kapılar boğa tutsağın çığlıklarını
ve asansör müziği, a...m istasyonu, düşlerini sallar beşikte
siyahların gururu yok ortada ışınları yükseltecek olan
alaycı melekler elekten geçirirken görünenleri
dergi tozlarından yapılma bir kolaj olabilmek için
güven duvarlarının alnına kazılı
işte burası sadece, sabah kalkacak
ve bu uğurda dövüşecek olanların zindanıdır
atıl standartlar
ağlayan bakireler
çılgın bir ekip için
muhtaciyet ve naz
havası atarken
ah, bıktım kuşkulardan
kesinliğin ışığında yaşa
güneyde
zalim bağlantılar
güç uşaklarının elinde
yarı-köpek adamlar ve kaba kadınları
eski battaniyeler sererken
denizcilerimizin üstüne
(peki ya siz neredeydiniz
zayıf anımızda)
bıyıklarınızı mı sağıyordunuz?
yoksa bir çiçeği mi eziyordunuz?
bıktım artık bu uğursuz suratlardan
televizyonun içinden bana bakan
kule. güller istiyorum
bahçemde, anlıyor musun?
soylu bebekler, yakutlar
almalı artık çamurda yatan
kürtajdan arta kalmış yabancıların yerini
bu mutasyona uğramış yaratıkların, kanlı etlerin yerini
bizim ektiğimiz tohumlardan çıkıp boy veren
bekliyorlar götürmek için bizi
talan edilmiş bahçeye
biliyor musun, ne kadar solgun ve şehvetli
gelir ölüm en garip zamanda
uyarmadan, hazırlanmadan
tıpkı ürkütücü ve aşırı dostane konuk gibi
yatağına aldığın
ölüm, melek kılar hepimizi
ve kanatlar kondurur
bir zamanlar omuzlarımızın olduğu yerlere
kunduz pençeleri kadar yumuşak
ne para var artık, ne de güzel giysiler
öteki krallık en iyisi gibi görünüyor
ta ki diğer çenesi de kapanıp ensest döküldüğünde ağzından
ve işe yaramaz bir kanuna olan itaatini koyverdiğinde
gitmeyeceğim
dostlar arasında bir şöleni yeğlerim
devler ailesine
james douglas morrison
ılık ilerleyişin farkında mısın
yıldızların altındaki?
varolduğumuzu biliyor musun?
anahtarlarını unuttun mu
krallığın?
gerçekten doğdun mu acaba
ve sağ mısın acaba?
hadi icat edelim yeniden tanrıları, tüm çağların
tüm mitlerini
sembollerini kutlayalım derin mürver ormanlarının
(unuttun mu yoksa derslerini
eski savaşların)
büyük altın döllere muhtacız
babalarımız gülüşüyor ormandaki ağaçların bağrında
anamız ise ölü yatıyor denizde
katliama sürüklendiğimizin farkında mısın
serinkanlı amiraller tarafından
ve o şişko ağır aksak generallerin
gençlerin kanıyla tahrik olduğunun
farkında mısın televizyonla yönetildiğimizin
ay kanı çekilmiş bir canavar
gerilla grupları esrar sarar
yeşil bağların yanıbaşında
savaş açmak için çullanırken masum çobanların üstüne
ölmekte olan
ey varlığın yüce yaratıcısı
bize bir saat daha ihsan eyle
sanatımızı ifşa etmek
ve hayatımızı kusursuzlaştırmak için
güveler ve ateistler çifte kutsaldır
ve şimdi ölüp gidiyorlar
yaşarız, ölürüz
ve ölüm sona erdirmez hiçbir şeyi
daha da derinlerine doğru gideriz
kabusun
hayatına sarılırız
o tutkulu çiçeğimiz
sarılırız umutsuzluğun a..mlarına
ve s..i..klerine
nihai hayalimizi gördük
bir anlık
columbus'un kasıkları şişiyor
yeşil ölümle
(kalçalarına dokundum kadının
ve gülümsedi ölüm)
dizilmiş duruyoruz bu eski
ve çılgın tiyatroda
çoğaltıp yaymak üzere hayat şehvetimizi
ve kaçıp gitmek için kaynaşan bilgeliğine
sokakların
fırtına kasıp kavurdu ambarları
pencereleri koruduk
ve geriye kalanların sadece birini
dans etsin ve kurtarsın diye bizi
kutsal alaycılığıyla
kelimelerin
ısıtıyor müzik havayı
(gerçek kral'ın katilleri
dolandığında ortalıkta serbestçe
1000 büyücü belirir
topraklarda)
hani şölenler nerede
bize vaat edilen
hani nerede şarap
yeni şarap
(bağlarda çürümekte)
bu diyarın sakini olan hiciv
bize bir saat ver büyü için
biz ki mor bir eldiven
biz ki sığırcık kuşu
ve kadife saati
biz ki arap hazlarının nesli
biz ki güneş kubbesi ve gece
bir inanç ver bize
inanmamız için
bir gecelik şehvet
güven ver bize
geceye dair
renk ver bize
yüz tondan oluşma
zengin bir mandala ver
benim ve senin için
ve senin o ipek
yastıklı evin için
bir baş,bilgelik
ve bir yatak ver
huzursuz buyruk
vatandaş hiciv bey
itham etti seni
inanırdık
eski güzel günlere
hala daha duyumsuyoruz
arada sırada
merhamet nesneleri
ve çatık kaşlar
unut ve izin ver
farkında mısın özgürlüğün
bir okul kitabında var olduğunun
farkında mısın delilerin
zindanımıza doğru koştuğunun
bir hapishane
bir beyaz özgür protestan
girdap içinde
tünedik ve durduk
cansıkıntısının ucunda
ölüme doğru uzanıyoruz
bir mumun dibinde
bir şeyi arıyoruz
bizi çoktan bulmuş olan
kendimize krallar icat edebilirz
büyük mor tahtlar, şehvet iskemleleri
ve aşk zorunluluk bizim için, pas kaplı döşeklerde
çelik kapılar boğa tutsağın çığlıklarını
ve asansör müziği, a...m istasyonu, düşlerini sallar beşikte
siyahların gururu yok ortada ışınları yükseltecek olan
alaycı melekler elekten geçirirken görünenleri
dergi tozlarından yapılma bir kolaj olabilmek için
güven duvarlarının alnına kazılı
işte burası sadece, sabah kalkacak
ve bu uğurda dövüşecek olanların zindanıdır
atıl standartlar
ağlayan bakireler
çılgın bir ekip için
muhtaciyet ve naz
havası atarken
ah, bıktım kuşkulardan
kesinliğin ışığında yaşa
güneyde
zalim bağlantılar
güç uşaklarının elinde
yarı-köpek adamlar ve kaba kadınları
eski battaniyeler sererken
denizcilerimizin üstüne
(peki ya siz neredeydiniz
zayıf anımızda)
bıyıklarınızı mı sağıyordunuz?
yoksa bir çiçeği mi eziyordunuz?
bıktım artık bu uğursuz suratlardan
televizyonun içinden bana bakan
kule. güller istiyorum
bahçemde, anlıyor musun?
soylu bebekler, yakutlar
almalı artık çamurda yatan
kürtajdan arta kalmış yabancıların yerini
bu mutasyona uğramış yaratıkların, kanlı etlerin yerini
bizim ektiğimiz tohumlardan çıkıp boy veren
bekliyorlar götürmek için bizi
talan edilmiş bahçeye
biliyor musun, ne kadar solgun ve şehvetli
gelir ölüm en garip zamanda
uyarmadan, hazırlanmadan
tıpkı ürkütücü ve aşırı dostane konuk gibi
yatağına aldığın
ölüm, melek kılar hepimizi
ve kanatlar kondurur
bir zamanlar omuzlarımızın olduğu yerlere
kunduz pençeleri kadar yumuşak
ne para var artık, ne de güzel giysiler
öteki krallık en iyisi gibi görünüyor
ta ki diğer çenesi de kapanıp ensest döküldüğünde ağzından
ve işe yaramaz bir kanuna olan itaatini koyverdiğinde
gitmeyeceğim
dostlar arasında bir şöleni yeğlerim
devler ailesine
james douglas morrison