Kayıt
8 Mart 2008
Mesajlar
12.853
Beğeniler
1
Şehir
Staples Center / L.A



Tam Isim: Timothy Theodore Duncan



Uzunluk: 7' 0"



Agirlik: 260 lbs.



Pozisyon: Center/Forward



Dogum Yeri: St. Croix, Virgin Islands



Dogum Gunu: Nisan 25, 1976



Bitirdigi Okul: Wake Forest '97



NBA Takimi: San Antonio Spurs



Timothy Thedore Duncan, 25 Nisan 1976'da Wiiliam ve Delysia Duncan çiftinin üçüncü çocuğu olarak St.Croix-Virgin adalarında dünyaya geldi. Tim, çocukluk yılları boyunca daha henüz 14 yaşındayken Seul Olimpiyatlarında yarışan ablası Tricia'yı kendisine örnek aldı ve ablasının başarılarına özenerek yüzmeye başladı. Hiç aksatmadan her gün en az 6 saat havuzda çalışan Tim, kısa zamanda 50 ve 100 metre serbest stilde Virgin Adaları rekorlarını kırınca kendi yaş grubunun adından en çok bahsedilen yüzücülerinden biri haline geldi. Otoriteler Duncan'ın gelecekte Amerika çapında önemli bir 400 metre yüzücüsü olacağını düşünürken 1989 yılında meydana gelen Hugo Kasırgası, tüm adayla beraber genç Duncan'ın hayatını da yerle bir etti. Kasırga Tim'in her gün çalıştığı adadaki tek olimpiyat havuzu da dahil olmak üzere bir çok binayı kullanılamaz hale getirince Tim, bir süre denizde çalışmaya devam etti. Ama korsan filmlerinden de rahatça hatırlayacağımız üzere Karaip Denizi'nde köpek balıkları cirit atmaktadır. Bu yüzden de en büyük korkusu olan köpekbalıkları nedeniyle yüzmeyi bıraktı. Yalnız Hugo kasırgasının Duncan'ın hayatı üzerindeki etkisi bu kadarla kalmaz. O dönemde Timothy'nin annesi göğüs kanseriyle mücadele etmekte ve hastalığının tedavisinde kemoterapi oldukça önem taşımaktadır. Ne var ki kasırga bir çok binanın yanı sıra adadaki tüm güç santrallerini de devre dışı bırakmıştır. Bu yüzden tedavisine devam edemeyen Delysia Duncan daha fazla dayanamaz ve 1990 yılında amansız bir mücadeleye giriştiği kanser hastalığına yenik düşer. Arkabahçeden- Wake Forest'a: Kaderin Cilveleri Hayat, 14 yaşındaki genç Tim Duncan için adeta bir kabusa dönüşmüştü. Tim, adadaki havuzlar tamir edildikten sonra bile asla eskisi kadar ciddi bir şekilde yüzmedi çünkü yüzdüğü zaman annesi ve kasırga sonrası yaşananlar aklına gelmekteydi. Çoğumuz, herhangi bir nedenle, çok sevdiğimiz birisini ya da bir şeyi kaybettiğimiz zaman onu hatırlatan her şeyden bir süreliğine uzaklaşma ihtiyacı duyarız ve kendimizi tamamen yeni uğraşılara kanalize ederiz. O sırada kaderin bir cilvesi olarak Tim'in karşısına da basketbol çıktı. Duncan'ın ablalarından Cheryl, annesinin ölümünden sonra kocasını da ikna ederek ailesine destek olmak amacıyla Ohio'dan adaya geri dönmeye karar verdiğinde; yanında yüzmeyi bırakan küçük kardeşi Timothy'i oyalamak için küçük bir hediye getirir: Portatif bir basketbol potası... 14 yaşına kadar hiç basketbol oynamayan Tim, bir anda bu yeni "oyuncağını" çok sevdi. Vaktini sık sık arka bahçede eski NCAA Divison III oyuncusu ve hediyenin "fikir babası" olan eniştesi Rick Lowery ile bire bir maç yaparak geçirmeye başladı. Lowery, NCAA'de guard oynadığı için o zaman 1.80'lerde olan Tim'e guard hareketlerini nasıl yapması gerektiğini öğretmişti (şu an bile arka bahçede yaptığı bu temel top sürme ve pas verme antrenmanlarının Tim'in fundementalının gelişimindeki etkisini fark edebilirsiniz) Sürekli kısa oyuncu hareketlerini çalışan Duncan'ın boyu, St.Dunstan Episcopal lisesinden mezun olduğunda artık hiç de kısa oyuncu olarak oynamasına müsaade edecek cinsten değildi çünkü Tim, lise birinci sınıftan mezun olduğu yıla kadar yaklaşık 16-17 cm. uzamıştı.



"Chris'ten çıktıkları bu tur sırasında yetenekli bir oyuncuyla karşılaşması halinde bana haber vermesini istemiştim. Bir perşembe akşamı beni aradı ve "Coach, burada inanılmaz bir velet var. Neredeyse Alonzo'yla kafa kafaya oynadı." dedi. Bir an duraksadım ve hangi Alonzo?! Yoksa Alonzo Mourning mi?" diye sordum. Chris'in “evet” demesiyle benim de adanın yolunu tutmam bir oldu." Dave Odom-Eski Wake Forest Coach'u



Bildiğin Alonzo işte Yaw!! Basketbol; önceleri Tim'in hayatındaki bir boşluğu doldurmak ve keyif almak için başladığı bir hobiydi ama bu büyülü spor, hiç tahmin etmediği bir anda bir kez daha hayatının tümüyle değişmesine neden oldu. 1992 yılında NBA'deki bir grup çaylak oyuncu, NBA'i tanıtmak ve insanlara sevdirmek amacıyla Karaip adalarına ufak bir tura çıkmıştı. Ve gittikleri her yerde gençlerle küçük gösteri maçları düzenliyorlardı. Bu maçlardan birinde oynayan Duncan'ın Alonzo Mourning gibi bir dev karşısından ortaya koyduğu inanılmaz oyun, çaylaklar takımındaki (kısa bir NBA kariyerinden sonra, ülkemizde Mavi Jeans Ortaköy de dahil olmak üzere, Malaga, Aris, Le Mans ve Hapoel Tel Aviv gibi bir çok Avrupa takımının formasını giyen) Chris King'in oldukça ilgisini çekmişti. King eline geçen ilk fırsatta kendisinden Karaip'lerde ufak çapta bir scouting yapmasını rica eden Wake Forest'taki, eski antrenörü Dave Odom'u aradı ve Duncan'dan bahsetti. Odom bu ilginç olayı şöyle anlatıyor: "Chris'ten çıktığı bu tur sırasında yetenekli bir oyuncuyla karşılaşması halinde bana haber vermesini istemiştim. Bir perşembe akşamı beni aradı ve "Coach, burada inanılmaz bir veled var. Neredeyse Alonzo'yla kafa kafaya oynadı." dedi. Bir an duraksadım ve hangi Alonzo?! Yoksa Alonzo Mourning mi?" diye sordum. Chris'in evet demesiyle benim de adanın yolunu tutmam bir oldu." Mourning'in ismini duyunca iştahı kabaran Odom ertesi gün asistanlarından bu çocukla ilgili her şeyi olabildiği kadar çabuk öğrenmelerini istedi. Ama Duncan'la ilgili duyumları alan tek coach Odom değildi. Georgetown ve Providence gibi takımlar da Duncan'ın peşine düşmüştü. Bu yüzden elini çabuk tutan Odom, asistanların Duncan'ın adresini ve telefon numarasını bulup kendisine getirmesinden bir iki gün sonra St.Croix'e giderek Tim Duncan'la görüşüp ondan söz aldı. Artık Duncan'ın hayatında yepyeni bir sayfa açılmıştı.



"31 yıllık antrenörlük hayatımda Tim kadar mücadeleci bir oyuncu daha görmedim. İster antrenman maçı olsun, ister maça hazırlanmak için rakip takımın kasetlerini izlediğimiz bir toplantı veya maçın ta kendisi fark etmez her defasında bana ondan istediğim şeylerden daha fazlasını verdi." Dave Odom



Duncan-Dream Team'e karşı Tim Duncan, ACC (Atlantic Coast Conference) liginin köklü ve kuvvetli takımlarından Wake Forest'ın formasını giydiği ilk maçı bir tek sayı bile atamadan tamamladı. Sonuçta Duncan, ne kadar yetenekli olursa olsun doğru düzgün bir basketbol salonunun bile olmadığı, basketbol kültürünün hiç gelişmediği küçük bir adadan gelmekteydi. Bu yüzden başta NCAA Division I seviyesinde mücadele etmeye alışmakta biraz zorlansa da kısa zamanda double-double'lık klasik performansını yakamaya başladı. Freshman sezonunda (1993-94) sahaya çıktığı 33 maçın 32'sinde kendisine ilk beşte yer bulan Duncan, ortalama olarak oyunda kaldığı 30.2 dakikada 9.8 sayı ve 9.6 ribaundla oynadı. Bu arada takımı Wake Forest da NCAA turnuvasına katılma başarısını gösterdi ama Demon Deacons, daha ikinci turda güçlü Kansas'a yenilerek turnuvaya veda edecekti (69-58). Duncan, NCAA'deki ilk yılında kariyerinin geri kalanına kıyasla oldukça sönük bir sezon geçirse de İyi Niyet oyunlarına (Goodwill Games) katılacak Amerikan milli takımına seçildi. Amerikan Goodwill Games takımı formasıyla Dream Team II'ye karşı da mücadele eden Duncan, Shaq ve Mourning klasındaki uzunlar karşısında verdiği ilk ciddi sınavda 8 sayı ve 5 ribaundla oynayarak 18 yaşındaki bir oyuncu için gerçekten başarılı oldu. Tim, NCAA'deki ikinci yılında (sophomore season) oldukça büyük bir gelişim göstererek ortalamalarını 16.8 sayı,12.5 ribaund'a yükseltti ve onun bu performansı sayesinde Wake Forest Demon Deacons, Duke ve North Carolina gibi güçlü takımlara rağmen ACC Turnuvası şampiyonluğuna ulaştı. NCAA turnuvasında ise, Sweet16'e kadar gelmesine rağmen o yıl Final Four'da mücadele edecek Oklohoma State'e 71-66 yenilerek bir kez daha evinin yolunu tutmak zorunda kaldı. Duncan sayı ve ribaund potansiyelinin yanında yaptığı inanılmaz bloklarla pota altını rakipleri için adeta bir cehenneme çevirmesinin semeresini NCAA yılın savunmacısı ödülüne ulaşarak da fazlasıyla aldı. Tim, NCAA'deki üçüncü (junior) yılında da kendisini geliştirmeye devam ederek sayı ortalamasını 19.1'e çıkardı. Basketbola geç başlamanın verdiği dezavantajı inanılmaz derecede disiplinli ve sıkı çalışarak kapatan Duncan, böylece NCAA'in neredeyse tartışmasız en iyi uzunu konumuna gelmişti. Coach Odom, Duncan'ın ortaya koyduğu performansı, çalışma disiplinini ve mücadeleci yapısını "31 yıllık antrenörlük hayatımda Tim kadar mücadeleci bir oyuncu daha görmedim. İster antrenman maçı olsun, ister maça hazırlanmak için rakip takımın kasetlerini izlediğimiz bir toplantı veya maçın ta kendisi fark etmez; her defasında bana ondan istediğim şeylerden daha fazlasını verdi." sözleriyle oldukça iyi bir şekilde ifade etmek

1995-96'da Tim takımını bir kez daha ACC Turnuvası'nda şampiyonluğa taşırken ACC'de yılın oyuncusu ve NCAA yılın savunmacısı ödüllerine de ulaşıyordu. Artık Tim, takımını NCAA turnuvasında da Final Four'a taşımaya kararlıydı ama bu kez de Wake Forest'ın karşısına -daha sonra şampiyon olacak- Kentucky çıkınca 20 sayılık mağlubiyetin tesellisi Elit Eight'e kadar yükselmekle sınırlı kalacaktı. 1996 yazında Tim bir kez daha milli takımlara çağrılarak Dream Team III yıldızlarına karşı kendisini deneme fırsatını yakaladı. Duncan bu kez pota altında Shaq, Hakeem Olajuwon ve "Amiral" David Robinson üçlüsüyle cebelleşirken sahadan 9 sayı ve 6 ribaundla ayrıldı. Artık Duncan'ın bir sene daha NCAA'de oynamasına gerek yoktu çünkü drafta katıldığı an birinci sıradan seçilmemesi draftın en büyük sürprizi olacaktı. Ama Duncan herkesi şaşırtan bir karar alarak üniversiteyi bitirip psikoloji diplomasını almaya karar verdi. Her ne kadar önceleri Drafta erken katılmamasının nedenini "Drafta katılmıyorum çünkü hala eksiklerim var ve bu eksiklerimi kapatabileceğim en iyi yer NCAA. Bazen bazı şeyler paradan daha önemlidir." diye açıklasa da gerçekte Tim'i drafta katılmaktan alıkoyan şey, ölmeden önce annesine verdiği bir sözdü. Delysia Duncan'ın çocukları için en büyük hayali hepsini üniversite mezunu olarak görebilmekti. Bunu bilen üç kardeş de ne pahasına olursa olsun üniversite eğitimlerini tamamlamak için kendi kendilerine söz verdiler. Sözünü sonuna kadar tutan Duncan, kolejdeki son yılında 14.7 ribaund ortalamasını yakalayarak tüm NCAA Division I oyuncuları arasında zirveye kuruldu. Buna ilaveten 20.8 sayı ortalamasını da tutturunca NCAA'in en prestijli ödüllerinden ikisi olan Wooden ve Naismith'in sahibini belirlemek de seçim komiteleri için fazla zor olmadı. Duncan, Wake Forest'tan mezun olduğunda NCAA tarihinde hem 2000 sayı+1500 ribaund toplamını geçen on oyuncudan biri; hem de 1500 sayı, 1000 ribaund, 400 blok ve 200 asiste ulaşan da ilk oyuncu unvanını kazanıyordu. Ayrıca yaptığı 431 blok onu ACC rekoruna taşıdı. (Bu kategoride NCAA genel sıralamasında ise şu an Golden State'te oynayan Adonel Foyle'nın hemen ardından ikinci sırada gelmekte.) Duncan'ı Kapmak 98 Draftında Duncan'ın Utah'lı Keith Van Horn ile çekişmesi beklense de kimse Van Horn'un Duncan'ı geride bırakarak birinci sıradan seçileceğine inanmıyordu. (Tabii o zamanlar kimse 9.sırada seçilen Tracy McGrady'inin de 30 sayı ortalamasıyla oynayacak bir süper star olacağını da tahmin etmiyordu.) Sonuçta biraz kader biraz şans Tim Duncan piyangosu San Antonio Spurs'ün başına vurdu. Spurs, NBA'e katıldığı 1976-1977 sezonundan beri playoff'larda olmasa bile normal sezonlarda (regular season) NBA'in en başarılı takımlarından biridir. Öyle ki Spurs, 26 sezon boyunca sadece 6 kez %50'lik galibiyet yüzdesinin altına indi. Talihin şu oyununa bakın ki 1995-96'da Spurs, sezonu 59 galibiyet elde ederek %72'lik bir yüzdeyle tamamlamıştı. 1996-97'de üst üste gelen sakatlıklarla takım en büyük iki yıldızı "Amiral" David Robinson ve Sean Elliott'ın yanında Chuck Person ve Charles Smith'ten de tüm sezon boyunca hemen hemen hiç faydalanılamayınca kaçınılmaz olarak Spurs ancak 20 galibiyet alabildi. Hoş bir yerden sonra NBA'in en kötü takımı olarak Lottary'de avantajlı konuma geçeceğiniz için yenilgiye pek ses çıkartmazsınız hatta yenilmek öncelikli hedefiniz haline bile gelebilir hele bir de işin ucunda Tim Duncan gibi bir yetenek varsa!!.. İkiz Kuleler Amerikan basketbol medyası 1980'lerde Houston'ın iki dev pota altı oyuncusu Hakeem Olajuwon ve Ralph Sampson'a yakıştırmış olduğu ikiz kuleler lakabını o kadar çok beğenmişti ki yetenek ve sahada sergiledikleri performansla onlardan çok da aşağı kalmayan Duncan ve Robinson ikilisi bir araya geldiğinde bu lakabı bir kez daha kullanmakta tereddüt bile etmediler. Tabii Samuel Huntington'ın Medeniyetlerin çatışması tezinin popülerleştiği 11 Eylül saldırılarından sonra kimse bu lakabı bir daha kullanmak istemedi ama Amiral ve Duncan her zaman için ikiz kuleler olarak hatırlanmaya devam edecek tıpkı Hakeem ve Sampson'ın da hatırlanacağı gibi. Duncan ve yaşlı kurt Robinson'ın ne kadar etkili ve uyumlu bir ikili olacağı beraber geçirdikleri ilk sezonda kendisini belli etti. 4 numaraya kaydırılan Duncan, daha efektif olduğu bu pozisyonda ligdeki hemen hemen tüm power forvetlerden daha uzun ve daha hareketli olduğundan her takım Duncan'ı savunmakta önemli zaaflar yaşadı. Duncan, bir çaylak için inanılmaz olarak adlandırabileceğimiz 21.1 sayı, 11.9 ribaund, 2.7 asist ve 2.51 blok ortalamalarını yakalayıp sezon boyunca her ay, “ayın rookie oyuncusu” olarak sezon sonunda “yılın en iyi çaylağı” ödülünü aldı hem de sezonun sonunda All-NBA takımına seçilerek, 1979-80 sezonunda Larry Bird'den bu yana çaylak sezonunda bu şerefe erişen ilk NBA oyuncusu oldu. Ayrıca Duncan 57 double-double'la bu kategoride de NBA lideriydi. Sonuçta San Antonio, o güne kadar bir NBA takımının sezon içinde gösterdiği en büyük yükselişi gerçekleştirerek önceki sezona kıyasla tam 36 galibiyet daha fazla aldı. Sıra playoff'lara geldiğinde Spurs, ilk turda Suns'ı 3-1 ile kolay geçerken, ikinci turda karşılaştıkları Malone&Stockton biraderlerin liderliğindeki Utah Jazz, serinin ikinci maçında Duncan'ın da sakatlanması sonucu Spurs'u ezip geçti.(4-1) Ama bu sadece şampiyonluğun bir yıl için erteleneceği anlamına geliyordu. NBA tarihinde şampiyon olan ilk eski ABA takımı, Spurs… NBA ve oyuncular sendikası arasındaki sorunlar nedeniyle ligin oldukça geç başladığı 1998-99 sezonunda Duncan'ın 21.7 sayı, 11.4 ribaund, 2.4 asist, 2.52 blok'luk performansı onu ikinci kez üst üste All-NBA yaparken defansif performansıyla da NBA All-defensive first team'e seçildi. Ayrıca 37 double-double'la bir kez daha bu kategoride zirvede yer aldı. Şampiyonlukla sonuçlanacak bu sezon aslında Spurs için o kadar da parlak başlamadı ama takıma deneyimli veteran Mario Elie'nin katılımı, böbreklerinden çok ciddi problemler yaşayan All-Star forvet Sean Eliott'ın inanılmaz fedakarlığı, Avery Johnson'ın zekası ve Tim Duncan'la David Robinson'ın mükemmel uyumu da eklenince 31-5'lik bir seri yakalayan San Antonio, Play-off'larda fırtına gibi eserek tarihindeki ilk şampiyonluğa ulaştı. Tim Duncan, New York Knicks karşısındaki final serisinde 27.4 sayı,14.0 ribaund ve 2.2 blok ortalamalarıyla takımını tarihindeki ilk NBA şampiyonluğuna ulaşmasında en önemli rolü oynayan oyuncuydu. Bu şampiyonluğun bir başka özelliği de Spurs, NBA'de şampiyon olan ilk eski ABA takımı olmasıydı. 1999-00 sezonu ise Tim için oldukça iyi başlamasına rağmen başladığı gibi bitmedi. Sayı ortalamasını 23.2'ye, ribaund ortalamasını da 12.4'e çıkaran Tim Duncan, Cleaveland karşısında 17 sayı, 17 ribaund ve 11 asistlik bir oyun ortaya koyunca 1994'te David Robinson'dan sonra triple-double yapan ilk Spurs oyuncusu oluyordu. Ayrıca All-Star maçındaki 24 sayısı ve 14 ribaundu sayesinde All-Star MVP ödülünü Shaq ile beraber paylaştı ve adet edindiği üzere bir kez daha All-NBA ve All-Defensive takımlarına seçildi. MVP oylamasını ise 5. sırada bitirdi. Ama ligin sonunda Sacramento karşısında sakatlanınca ligin geriye kalan birkaç maçını ve playoff'ları kaçırdı. 2000-01 sezonunda San Antonio Spurs ligin en çok galibiyet elde eden takımı olurken (58) Tim Duncan da bir yıl önce Shaquille O'Neil'a kaptırdığı double-double krallığını geri alıyordu (66). Oynadığı 82 maçın 81'inde çift haneleri sayılara ulaşan Duncan, 52 kez 20'li, 10 kez de 30'lu sayıların üzerinde skor üretti ve her zamanki gibi adını All-NBA ve All-Defensive team'e yazdırdı. (22.2 sayı,12.2 ribaund, 3.0 asist ve 2.34 blok) Spurs'un son 12 yılında çıktığı 11. playoff yolculuğunun ilk turunda Spurs, Minesota'yı 3-1, ikinci turda ise Dallas Mavericks'i 4-1 ile rahat geçerken tekrardan yeşeren şampiyonluk umutları LA Lakers önünde süpürülerek son buldu (4-0). 2001-2002 sezonunda San Antonio'nun yine bir parlak normal sezon ve kötü biten playoff macerasına daha şahit olduk. Spurs, 58 galibiyet 24 mağlubiyet alırken Duncan oyununu bir üst seviyeye çıkartmayı başararak 5.profesyonel sezonunda lig MVP'si ödülüne ulaştı. (25.5 sayı, 12.7 ribaund, 3.7 asist ve 2.48 blok) 70 maçta Spurs'un skor yükünü çeken Duncan, 69 maçta da takımın en çok ribaund alan ismi oluyor ve bir kez daha kendisine All-NBA ve All-Defensive takımlarında yer buluyordu. Ayrıca Kareem Abdül-Jabbar, Patrick Ewing, Hakeem Olajuwon ve Shaquille O'Neil'dan sonra sayı, ribaund ve blok kategorilerin her birinde ilk beş sırada bulunan 5.NBA oyuncusu olarak ismini rekor kitaplarına yazdırırken bir sezonda 2000 sayı, 1000 ribaund barajını geçen 14. NBA oyuncusu oluyordu. Tabi birde Bob Mc Adoo'dan sonra ilk kez double-double'larda 4 kez ligi zirvede tamamlayan forvet oyuncusu unvanını alıyordu. Playoff'ta ise San Antonio, Seattle Super Sonics karşısında oldukça zorlanırken çaylak Fransız guard, Tony Parker'ın inanılmaz oyunuyla turu geçmesini bildi. İkinci turda bir yıl önce elendikleri Lakers'la karşılaşan Spurs, bu kez de Lakers karşısında fazla bir varlık gösteremeyerek 4-1 elenmekten kurtulamadı. Bu arada Tim, kolejden beri beraber olduğu ve eskiden Wake Forest'ın da cheerleader'larından biri olan Amy ile dünya evine girdi.

"Eğer onun kadar iyiyseniz bence sahada trash-talk yapmanıza, zaten gerek yok. O, şu anda ligin en iyi oyuncusu." Charles Barkley



San Antonio Spurs, bugünlerde önemli bir değişim süreci içinde. Şu anda şampiyon kadronun ilk beşinden geriye kalan sadece iki oyuncu bulunmakta.(Duncan&Robinson) Bu yüzden son iki sezonda Duncan takımdaki liderliği oldukça belirgin bir şekilde devraldı. Mesela geçtiğimiz yıl bir Minnesota maçında Kevin Garnett trash-talk'la Duncan'ı sindirmeye çalışınca Duncan, hiç de alışık olmadığımız bir şekilde KG ye karşılık verdi ve olay her iki oyuncunun da diskalifiye edilmesiyle sonuçlandı. Bu konuda son günlerde dili iyice uzayıp önüne gelen oyuncuya sataşan ve en sonunda da mecburen, benim tabirime göre, bir eşek ile yaşayabileceği en ilginç tecrübeyi yaşayan Charles Barkley, şu yorumda bulunmuştu: "Eğer onun kadar iyiyseniz bence sahada trash-talk yapmanıza zaten gerek yok. O, şu anda ligin en iyi oyuncusu." Houston coach'u Rudy Tomjanovic ise Duncan'ın bu tür hilelerle durdurulamayacağını belirterek ekliyor: "Duncan kesinlikle durdurulması mümkün olmayan bir oyuncu sizin yapabileceğiz tek şey onun veya pas vereceği oyuncunun şutunu kaçırması için dua etmek olabilir." Duncan ise hayat ve basketbol felsefesini şu sözlerle açıklıyor: "Hiçbir zaman havalı gözükmeye çalışmadım. Böyle şeyler yapmaya çalıştığımda kendimi küçük düşürdüğümü düşünüyorum. Şu yaşıma kadar öğrendim ki eğer çok yüksekten uçup ayaklarınızı yere basmazsanız ya da durum kötüleştiğinde bunalıma girecek hale gelirseniz yine de kendinizi bir şekilde dengede tutmak zorundasınız. Ben bunu yapmaya, rahat olmaya çalışıyorum. Benim için son moda giyinmek önemli değil. Kıyafetimin rahat olması önemli. Olduğu kişiden başkası olmaya çalışmak veya bunun nasıl bir duygu olacağını denemek istemiyorum. Benim istediğim tek şey görevimi yapıp takımım için üretken bir oyuncu olmak. Bazı insanların benim için aşırı sakin veya tepkisiz demesi umurumda değil aslından bu tür sözleri kendim için bir iltifat olarak kabul ediyorum. David bana bir lider ve winner olmak konusunda çok şey öğretti. Ama aynı zamanda bunları yaparken gururumu ve onurumu korumam gerektiğini de öğrendim." Bu sezon Amiral Robinson'ın son sezonu, hatta belki free agent olacak Tim Duncan'ın da Spurs'teki son sezonu olabilir ama çoğu kişi gibi ben de Tim'in çok mutlu olduğu San Antonio'dan kolay kolay kopabileceğini sanmıyorum tıpkı Jason Kidd'in kendi yarattığı Nets fenomeninden kopamayacağını düşündüğüm gibi. Yine de kuşkusuz GM'ler bu yaz Payton, Stackhouse, Olowokandi, Kidd ve Duncan gibi serbest kalacak yıldız oyuncular için kıyasıya bir yarışa girişecekler. Artık kimlerin takım değiştireceğini ölü sezonda göreceğiz ama sezon sonunda değişmeyecek bir şey var ki, o da Tim Duncan’ın muazzam istatistikleri ile All-NBA ve All-Defensive takımlarında bir kez daha yer alacağı[/b]
 
Yukarı Alt