Kayıt
20 Mayıs 2009
Mesajlar
323
Beğeniler
0
Şehir
'suz
OLMAYAN SEVGİLİYE MEKTUP (1)​
Akşam olmak üzere yüreğimde tatlı bir telaş var.Yemeğimin ardından bilgisayarın başına oturup olmayan sevgiliye mektup yazacağım. Düşünebiliyor musunuz? Yeri, yurdu, adresi bilinmeyen sevgiliye… Anlatılamayan ama yaşanıldığında anlaşılabilen bir duygu…
Beklediğim vakit geldi.İnsanlar sokaklardan çekildi. Artık derin sesizlik hakim sokaklarda. Bu sessizliği bozan bazen köpeklerin sesi, bazen de kulakları sağır eden egzozu batlak arabaların sesi olmasa odamda çok daha rahat yazımı yazma olanağı bulacağım.
Ey sevgili ! Birazdan ay ve yıldızlar çıkacak ve ben ay ve yıldızların şahitliğinde sana her kelimemdeki ve her hecemdeki duygularımın samimiyetini haykıracağım. Odam cok sıcak terliyorum. Vantilatör tam gazla çalışıyor, elinden geleni yapıyor beni serinletmek için. Ama bir de içimde bir türlü sönmek bilmeyen bir yangın var ki ; Onu hiç sorma… -Kalp yangını- Onun çaresi sadece sensin…
Sen ise çektin gittin. Gitmeye karar verdiğinde niçin sessiz sedasız gitmedin. Göçmen kuşlar gibi gecenin bir vaktinde yola çıkıp gidebilirdin. Ama sen öyle gitmedin. Gidişinin ardından yangın çıkardın.Bu yangında yanan ben oldum, her saniyede, her dakikada… Alevler yükseliyor bedenimi sarıyor.
Seni gerçek bir aşkla sevdim. Severken gideceğini hiç düşünmedim. Baştan gideceğini söyleseydin yine de seni kayıtsızca severdim.Çünkü ben seni sevmek için varım, sen ise sevilmek için varsın. Bırak Talesler, Demokritoslar, Parmanidesler yaşamın arkesine su, ateş, atom desinler benim yaşamın arkesi sensin ve seni sevmek…
Ben hiç pişmanlık duymadım seni sevdiğime yoksa sen duydun mu ? Acaba Kim daha çok sevdi, kim daha cesur; sen mi yoksa ben mi ? Ben haykırıyorum sen de haykırabilir misin ? Yeter ki haykır, gök kubbenin neresinden haykırsan haykır,
ben duyarım sesini. Senin çok yakınındayım hatta dizinin dibindeyim. Ellerim deniz dalgalı saçlarının arasında. Çünkü sen giderken yalnız gitmedin ki, ruhumu da aldın gittin. Bu yüzden hiç yalnız kalmadın. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de yalnız sayılmam. Görüntün her an gözümün önünde bir anıt gibi duruyor. Gözlerim resmini bir fotoğraf makinası gibi çekiyor ve kalbimin rafına arşivliyor.
Senin gidişinle ruhum sefalet içinde. Yaşamım bir jan valjean yaşamı oldu. Ama olsun bir Raskolnikov gibi bir vicdan azabı çekmektense bir sefil janvaljean yaşamı sürmek bir edermli yaşam olsa gerek.
Sen masallar ülkesinden gelen Rapunzelimdin. Upuzun saçlarından yaşama tutunduğum. Sen benim aşkımdın, yaktığın ateşte yükselen alevler içinde her saniye yanmış olsam da. Bazen de yaşama asıldığım askımdın.
Ahhh sevgili ! Zaman seni düşünürken nasıl da su gibi akıp gidiyor bir Sakarya, bir Kızılırmak gibi. Kaynağını göz yaşımdan alan bu nehirler ruhumda kıvrımlar oluşturarak asıl kaynağına akıyor; yani sana. Endişlenme ruhun hiçbir zaman bir sahra çölü olmayacak bu gözyaşlarım olduğu sürece. Sana bu nehirler hep gözyaşlarımın suyunu taşıyacak ve sen çölde bir vaha olacaksın o vahanın en güzel gülü yine sen olacaksın ve bülbülünü bekleyeceksin.
Sakın deme. Çöle bülbül gelir mi ? Çölde vaha olabiliyorsa ve o vahada gül açabiliyorsa, o gülün dalına konacak bir bülbül mutlaka gelecektir.
 
Yukarı Alt