Kayıt
6 Haziran 2008
Mesajlar
4.529
Beğeniler
0
Şehir
TeXas
Küresel Rekabet Gücü

1891’de Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletinde doğan basketbol, hızla tüm Dünya’ya yayıldı. Amerikalıların önderliğinde gelişen basketbolda, günümüzde maçlar hakkında kesin tahminler yapmak mümkün olmuyor. Küresel rekabet hiç bu kadar büyük olmamıştı. Uzmanlar birbirine yakın güçte 50 ulusal takımın varlığından bahsediyorlar. Türkiye’de madalyaya ulaşacak takımların tahmin edilebilmesi bir yana, son 16 takımın tahmin edilebilmesi dahi zor görünüyor.

1992 yılında Barcelona’da düzenlenen Olimpiyat Oyunları’na Amerika Birleşik Devletleri, NBA’de forma giyen süper yıldızlarıyla katılmış ve üstün bir mücadeleyle altın madalyaya ulaşmıştı. Basketbolun mucidi olan Amerikalılar bu turnuvada gerçek güçlerini göstermişlerdi. NBA’in popülaritesi bu sayede tüm Dünya’da yeniden artmış ve diğer ülkelerdeki yıldız oyuncuların da ilgisi NBA’e kaymakta gecikmemişti. Aynı zamanda diğer ülkelerin basketbola olan yatırımları da artmış ve A.B.D. ile Dünya’nın geri kalanı arasındaki fark kapanmaya başlamıştı.

Şimdi geçmiş FIBA Dünya Şampiyonaları’na göz gezdirelim;

2006 - Tokyo, Japonya

1. İspanya
2. Yunanistan
3. Amerika Birleşik Devletleri

2006 yılında Japonya’da düzenlenen gelmiş geçmiş en büyük uluslararası basketbol organizasyonu olan 15. FIBA Dünya Şampiyonası’na İspanya damga vurdu. İlk defa 16 takımdan 24 takıma çıkartılan turnuvada altı Avrupa ülkesi, son sekiz takım arasına kalmayı başardı ve İspanya, finalde Yunanistan’ı yenerek altın madalyaya ulaştı.

Yunanistan’ın efsanevi oyuncusu ve o dönemdeki koçu Panagiotis Yannakis, “Avrupa’daki basketbolun seviyesinin ne kadar yüksek olduğunu gördük” dedi.

Turnuvada tüm kıtalar adına müthiş anlar yaşandı. Afrika’nın devleri Angola ve Nijerya gruplarından çıkmayı başardı, Nijerya ikinci turda Almanya’ya tek sayı farkla yenilerek elendi. Okyanusya’nın iki temsilcisi Avustralya ve Yeni Zelanda da son onaltı takım arasına kalmayı başardılar. Yao Ming’li Asya şampiyonu Çin, A.B.D. ve Arjantin de kendi kıtalarını temsilen son onaltı takım arasına kalmayı başaran ülkeler oldular.

Turnuvanın biletlerinin yüzde yetmişbeşi satıldı ve yeni bir izleyici rekoru kırıldı. 225.000 biletli seyirci Saitama, Hamamatsu, Sendai, Hiroshima ve Sapporo’daki muhteşem arenalarda maçları izlediler. Eski rekor 1994 yılında Toronto’da yapılan şampiyonadaki 215.000 biletli izleyiciydi. Bir başka rekor da turnuvayı izleyen basın mensubu sayısıydı. 3.000 kişilik basın ordusu turnuvayı takip etti. FIBA’nın internet sayfası Atina Olimpiyatları’nda basketbola ayrılan sayfanın 150 katı kadar tıklandı ve dokuz milyon kullanıcı tarafından görüntülendi.

Maçlar 150’den fazla ülke televizyonunda canlı yayınlandı ve birçok ülkede izlenme rekorları kırıldı. Tüm Afrika ülkeleri de canlı yayın kapsamına alındı, internet üzerinden geniş bant yayınıyla maçlar izlenebildi.

Amerika Birleşik Devletleri karşısında geriden gelerek maçı kazanan Yunanistan, finalde İspanya’ya karşı kaybetti. İtalya, Porto Riko ve Sırbistan-Karadağ gibi özel davetle turnuvaya katılan Türkiye, Yunanistan’a karşı grup liderliği için verdiği mücadeleye dek maç kaybetmedi.

C grubundaki maçların en unutulmazı Yunanistan’ın Avustralya’yı geriden gelerek 72-69 yendiği maçtı. Antonis Fotsis maçın bitimine dokuz saniye kala üç sayılık basketiyle durumu eşitliyor, Avustralya’nın son hücumda topu kaybetmesi üzerine Nikos Zisis üç sayılık atışını sayıya çeviriyor ve Yunanistan’a galibiyeti getiriyordu. Oyun kurucu Dimitris Diamantidis “son saniyeye kadar mücadeleyi bırakmadık ve galibiyete inandık” diyordu.
Angola’nın B grubunda Almanya’ya karşı üç uzatma devresi sonunda kaybettiği maç, Lübnan’ın Fransa’yı yenmesi ve Çin’in yine bir son saniye üçlüğüyle Slovenya’yı geçip ikinci tura kalması unutulmaz maçlar arasındaydı.

1 Eylül Cuma günü yarı finaller oynanıyor ve unutulmaz maçlara tanıklık ediliyordu. Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, Arjantin ve Yunanistan yarı finale kadar namağlup ulaşıyor ve final maçına çıkmayı hedefliyorlardı. Saitama Süper Arena’daki 17.000 basketbolsever Yunanistan’ın Amerika Birleşik Devletleri’ni 101-95 yenmesine tanıklık ediyorlardı. Yannakis’in Yunanistan’ı, Papaloukas ve Schortsianitis’in katkılarıyla A.B.D.’yi mağlup ediyor ve Yunanlılar bu zaferi kutlamak üzere Atina’nın caddelerine dökülüyorlardı.

Son Olimpiyat şampiyonu Arjantin, diğer yarı finalde Andres Nocioni’nin son saniyelerde kaçırdığı üçlükle İspanya’ya karşı maçı 75-74 kaybediyordu.
Arjantin’e karşı verilen yarı final mücadelesinde ayak tarak kemiği kırılan Pau Gasol’den yoksun kadrosuyla İspanya, final maçında muhteşem bir savunma performansı gösteriyor ve Yunanistan’ı 70-47 mağlup ediyordu. Üzerlerinde “Pau tambien juega” (Pau da oynuyor) yazılı tişörtleriyle İspanyollar, en önemli oyuncuları Pau Gasol’un sakatlığını bir motivasyon kaynağına dönüştürüyor ve 15. FIBA Dünya Şampiyonası’nda altın madalyaya ulaşıyorlardı.

İspanya, kaptan Carlos Jimenez, Marc Gasol, Felipe Reyes, Jorge Garbajosa gibi yıldızlarının üstün performanslarıyla zafere ulaşırken, Yunanlı oyun kurucu Papaloukas’ın yaptığı yorum da ilginçti: “Adeta ellerimize kelepçe takmışlardı, galibiyeti bizden daha fazla hak ettiler”.

İspanya koçu Pepu Hernandez babasını kaybettiğini final maçına çıkmadan birkaç saat önce öğrenmişti.

Sakatlığından önce turnuvada 21 sayı ve 9 ribaund ortalamalarıyla oynayan Pau Gasol, turnuvanın en değerli oyuncusu seçilmiş ve madalyasını aldıktan sonra “Şimdi ayağımdaki ağrılar geçti” demişti.

Emanuel Ginobili, Theodoros Papaloukas, Carmelo Anthony ve Jorge Garbajosa, Pau Gasol ile birlikte turnuvanın en iyi takımını oluşturuyorlardı.
Arjantin’i 96-81 yenen A.B.D. bronz madalya almıştı. Carmelo Anthony düşüncelerini şöyle ifade ediyordu: “Gösterdiğimiz gelişme bizi mutlu ediyor, yine de esas başarmak istediğimiz şeyi, yani altın madalya almayı başaramadık”.


2002 INDIANAPOLIS, ABD

1. Sırbistan & Karadağ
2. Arjantin
3. Almanya

2002 FIBA Dünya Şampiyonası basketbolun ana vatanında yapılan ilk şampiyona ve FIBA’nın düzenlediği en heyecanlı müsabakalardan birisi olarak tarihteki yerini aldı. Müsabakalar başlamadan önce birçok uzman katılan takımların yarısının yarı final şansı olduğunu belirtirken söylentiler ABD’nin altın madalya şansının garanti olmadığı yönündeydi. Ancak ABD halen şampiyonluğun en büyük adayıydı, her şey bir yana kendi sahalarında kaybedemezlerdi, değil mi?

Bu sorunun cevabı Sekizli Finalde oynanan Arjantin’in ABD’yi 87-80 yendiği maçta alındı. Arjantin’e karşı alınan mağlubiyet ABD’nin FIBA müsabakalarındaki 58-0’lık galibiyet serisinin sona ermesine ve 2000 Sidney Olimpiyatları altın madalya sahibinin Çeyrek Final’de son FIBA Dünya Şampiyonu Sırbistan & Karadağ ile eşleşmesine sebep olmuştu. ABD, Sırbistan & Karadağ’a 78-81 yenilerek NBA oyuncularıyla katıldığı bir müsabakadan ilk kez madalya almadan eleniyordu.

Final maçında Sırbistan & Karadağ 1998’de imza attığı zaferi tekrarlamayı uzatmada nefesleri kesen maçın sonunda Arjantin’i yenerek başarıyor (84-77), bronz madalyayı ise Yeni Zelanda’yı mağlup eden Almanya (117-94) kazanıyordu. Bu madalya Almanya’nın tarihinde kazandığı ilk FIBA Dünya Şampiyonası madalyasıydı.

Almanya’dan Dirk Nowitzki MVP seçilirken, onunla birlikte Arjantin’den Manu Ginobili, Çin’den Yao Ming, Yeni Zelanda’dan Pero Cameron ve Sırbistan & Karadağ’dan Dejan Bodiroga şampiyonanın en iyi beşini oluşturuyorlardı.

1998 - ATİNA, YUNANİSTAN

1. Yugoslavya
2. Rusya
3. Amerika Birleşik Devletleri

NBA’deki grev nedeniyle bu şampiyonaya ABD en iyi oyuncularından yani Toronto’ya giden Rüya Takım’dan yoksun olarak geldi. Bu durum müsabakaların popüler başarısı bakımından büyük bir fırsatın kaçmasına neden oluyordu. Maroussi’deki 18bin kişilik Palais des Sports spor salonunda ABD’nin Brezilya’yı 83-59 yendiği ilk maça yalnızca birkaç bin taraftar ilgi göstermişti. Acropolis’in eteklerinde yalnızca bir NBA yıldızı vardı o da ülkesi Nijerya takımını desteklemek için Yunanistan’a gelen büyük yıldız Hakeem Olajuwon’dı.

Olajuwon’ın varlığı Afrika takımının sıralamada sonuncu olmasını önleyemezken bunun ötesinde takımın kadrosundaki oyunculardan Julius Nwosu’nun doping testinin pozitif çıkması bu oyuncusundan yoksun olarak mücadele etmelerini gerektirmişti. Ayrıca FIBA tüm müsabakalarında hin keneviri kullanımını yasaklama kararını almıştı.

ABD’nin en iyi oyuncularını gönderememesi ve özellikle de Yugoslavya’nın turnuvaya geri dönmesi madalya için adayların artmasına sebep oluyordu. Bu aşamada takımın oyuncuları yalnızca Sırbistan ve Karadağ asıllı oyunculardan oluşacaktı.

Oyunlar birbirine yakın güçteki madalya adayı takımları karşı karşıya getirirken çok sayıda sürpriz gerçekleşiyordu. Böylece Arthuras Karnishovas’ın 29 sayı attığı maçta Litvanya ABD'yi 84-82, Yugoslavya Rusya’yı uzatmada 82-74, İspanya da Arjantin’i 68-67 mağlup etmeyi başarıyordu. İspanya ABD’yi zorlasa da 73-75 mağlup oluyor, Yugoslavya ise İtalya’ya 61-60 yenilmekten kurtulamıyordu.

Sıkı disiplin ABD’nin Avustralya’yı Çeyrek Finalde yenmesini sağlıyor ve daha sonra İtalya’yı da 80-77 mağlup ediyorlardı. Bu galibiyetlerin ardından yarı finalde karşılaştıkları Rusya’ya Sergei Babkov’un müthiş performansına (30 sayı) boyun eğerek altın madalya şansını yitiriyorlardı.

Diğer Yarı Final eşleşmesinde Yugoslavya, ilk 30 dakikası uzun oyuncuları Jake Tsakalidis (2.17m), Panagiotis Fassoulas (2.13m) ve Efthymos Rentzias (2.12m) sayesinde Yunanistan kontrolünde geçilen maçta zorlanmasına karşın Bodiroga ve arkadaşlarının başarılı hücumları sayesinde kazanmayı başarıyordu.

Sonuç olarak Yugoslavya Avrupa’daki üstünlüğünü finalde Rusya’yı yenerek kanıtlıyor, genç yıldız Zeljko Rebraca ve daha sonra turnuvanın MVP’si seçilen Dejan Bodiroga, turnuvaya katılmayan Predrag Danilovic, Vlade Divac ve Zoran Savic’in yokluğunu hissettirmeyerek Yugoslavya’nın 4. Şampiyonluğa ulaşmasını sağlıyordu.

1994 - TORONTO - HAMILTON, KANADA

1. Amerika Birleşik Devletleri
2. Rusya
3. Hırvatistan

Bu şampiyona diğer şampiyonaların hiçbirisi gibi değildi. İlk neden genellikle beyzbol maçlarına ev sahipliği yapan Toronto’nun 70bin kişilik devasa Skydome’unda oynanıyor olmasıydı. Ancak bu turnuva için özel bir konfigürasyonla salon 32.616 seyircilik kapasiteye dönüştürülmüş, bu rakam final maçları arasındaki rekoru oluşturmuştu.

ABD takımının katılımı açısından da belirgin farklılıklar bulunuyordu. NBA’in süper yıldızları Alonzo Mourning, Dominique Wilkins, Dan Majerle, Reggie Miller, Mark Price ve Shaquille O’Neal ile ‘Rüya Takım 2’ bu adı hem kadrosu hem de oynadığı basketbolla hak ederek, iki sene evvel Barcelona’daki Olimpiyatlarda altın madalyayı kazanan Michael Jordan’lı Rüya Takım’ın izinden gitmeyi başarıyordu.

Son olarak, Charlotte ve Phoenix’den gelen akrobat ve dansçıların molalarda renklendirdiği şampiyona, NBA yetkililerinin FIBA’ya vermiş olduğu destek sayesinde NBA etkinliklerini andıran bir atmosferde 12. Dünya Şampiyonası organize ediliyordu.

Katılımcı takımlar arasında da değişim rüzgarları esiyordu. Parçalanan SSCB, Rusya’ya yer açıyor, Yugoslavya’nın Birleşmiş Milletler ambargosuna maruz kalarak Toronto’ya alınmaması da Hırvatistan’ın ilk kez kendi bayrağı altında Dünya Şampiyonası’na katılmasını sağlıyordu.

‘Rüya Takım 2’ ilk gün alışma devresi sorunu yaşayarak İspanya’yı zor bir maçın ardından 115-100 yenmeyi başarıyor ancak daha sonra turnuvada üstünlüklerini kurarak Finalde Rusya’yı 46 sayı farkla yenerek adeta dağıtıyordu (137-91). İkinci olan Rusya’nın bir önceki gün Yarı Finalde müthiş bir mücadelenin ardından Toni Kukoc ve Dino Radja’lı Hırvatistan’ı 66-64 yenmesi de ABD karşısında alınan farklı mağlubiyetin hafifletici nedenleri arasında sayılabilirdi.

Şampiyonun belirlendiği gecede Sergei Babkov, Mikhail Mikhailov ve Sergei Bazarevich’in kahramanca mücadeleleri bile Dominique Wilkins, Alonzo Mourning ve Shawn Kemp’in becerileri ve Shaquille O’Neal’in iki çember altındaki mutlak hâkimiyeti karşısında duramıyordu.

Avrupa’dan 3 takım yenilmeyen ‘Rüya Takım 2’nin ardından sıralamada yer almayı başarıyordu. Bu ülkeler, gümüş madalya sahibi Rusya, bronz madalya sahibi Hırvatistan ve onların ardından gelip Kanada ve Çin’i yenerek en iyi şampiyonasını oynayan Yunanistan oldu.

Bireysel olarak, Rusya’dan Bazarevich, ABD’den Miller ve kemp, Hırvatistan’dan Radja ve MVP seçilen Shaquille O’Neal en iyi beşi oluşturan oyuncular oluyorlardı.
 
Yukarı Alt