Kayıt
11 Kasım 2007
Mesajlar
7.839
Beğeniler
0
Tarihi Süreç
1893 yılında Alaman anatomist Robert Wiedersheim, 86 maddeden oluşan bir körelmiş organlar listesi hazırlamıştır. Bu tarihten önce de insan vücudunda işlevsiz organlar olduğu düşünülüyordu. Charles Darwin de söz konusu organların evrimsel gelişim süreci içerisinde işlevsiz kalarak köreldiğini söylemiş ve bu organları ortaya attığı Evrim Teorisi'nin kanıtlarından biri olarak görmüştür.Günümüzde bu listelerde yer alan organlardan bazıları bir tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. Mesela hipofiz, tiroid ve timus bezlerinin görevleri kesin olarak anlaşılmış durumdadır. Listede yer alan diğer organlar hakkında da 100 yıl öncesine göre çok daha fazla bilgiye sahibiz. Ancak bazı insanlar, 100 yıldır süregelen tüm bilimsel çalışmaları görmezliğe gelerek, 100 yıl öncesinin iddialarını hiç değiştirmeksizin günümüze taşımaya çalışmaktadır.Şimdi tartışma konusu yapılan organları sırasıyla inceleyelim:

Apandis:

Histolojik yapısı incelendiğinde ihtiva ettiği bol miktardaki lenf nodülleri hemen dikkati çekmektedir. Son derece zengin bir kanlanmaya da sahip olan bu organın, "barsak-ilişkili lenfoid doku sistemi(GALT)"nin bir elemanı olarak işlev gördüğü anlaşılmıştır. Son çalışmalar apandisin aynı zamanda hormonal bir merkez olduğunu ve barsak homeostazının sağlanmasına da katkı sağladığını ortaya koymuştur. Apandisin ameliyatla çıkarıldığı durumlarda bazı hastalıkların görülme riskinin arttığı konusunda da son 40 yıla ait pek çok yayımlanmış bilimsel makale mevcuttur. Ancak henüz bu konuda genel bir mutabakata varılabilmiş değildir.

Kuyruk Sokumu Kemiği:

Pelvis tabanının sağlam bir şekilde döşenebilmesi için ilgili kasların orta hatta tutunabileceği bir kemiğe ihtiyaç olduğu açıktır. Ayrıca bu kemik sabit bir destek noktası teşkil ederek fekal kontinansın sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Sıkça iddia edildiği gibi bazı insanların kuyruklu doğduğu da doğru değildir.Kemik ve kıkırdak gibi temel kuyruk elemanlarından yoksun olan söz konusu yapı, çok nadir görülen bir doğumsal anomalidir.

Vücut Kılları:

Başımızı soğuktan ve güneş ışınlarından koruyan saçlar, terin göze inmesini engelleyen kaşlar, göze gelen bir travmayı önceden fark ederek göz kapaklarını kapatan refleks mekanizmayı başlatan kirpikler, yabancı partiküller için bir filtre görevi gören burun ve kulak kılları vücudumuzdaki özelleşmiş kıllardır. Cinsel kimliğin kazanılmasında ve kişiliğin gelişiminde önemli rol oynayan seksüel kıllar da vardır. Ayrıca tüm vücuda yayılmış vücut kılları, köklerini saran zengin sinir ağı sayesinde bir dokunma reseptörü olarak görev yapmakta ve cisimlerin vücutla ilk temasını ve hareketini saptamaktadır.

Köpek Dişleri:

Ağzımızdaki dişlerin şekilleri ve yüzey özellikleri yapacakları göreve en uygun bir biçimde tasarlanmıştır.Kesici dişer, düz ve keskin yüzeyleriyle adeta makasın iki ağzı gibi davranarak besinleri keser. Sivri yüzeyli olan köpek dişeri, sert gıdaların parçalanmasında görev alır. Girintili-çıkıntılı geniş yüzeyleriyle azı dişleri de besinleri öğütür.

Kulak Kası:
Sesin hangi yönden geldiğinin belirlenmesinde kulak kepçesinin özel şeklinin de rolü vardır. Bu şeklin oluşmasında ve korunmasında kulağın iç ve dış kasları rol almaktadır.

Yirmi Yaş Dişleri:

Erişkin insanların pek çoğunda çeneler yeterli büyüklüğe ulaşamadığından, yirmilik dişlerin çıkmasında problemler yaşanmaktadır. Çenelerin yeterli büyüklüğe ulaşamamasının nedeni, yumuşatılmış besinlerin beslenmedeki oranının artması ve bu nedenle çenelerin daha az kullanıldığı bir beslenme alışkanlığının benimsenmiş olmasıdır. Bu çevresel bir etkidir ve genetik bir farklılaşma olmadığına göre evrimle bir ilişkisi de yoktur.

Plica Semilunaris (Gözdeki Yarımay Çıkıntısı):

Konjonktivanın katlanmasıyla oluşan bu yapının, ihtiva ettiği lenfoid doku ve sekretuar(salgı yapıcı) elemanlar sayesinde gözün korunmasında özel bir öneme sahip olduğu anlaşılmıştır. Gözün mediyalinde yerleşmiş olması da bu açıdan bakıldığında amaca uygundur.


Köprücük Kası (M.subclavius):

Bu kas, köprücük kemiği ve ilk kaburga arasında yerleşmiş olup, buradan geçen damar-sinir paketini
korumaktadır.

Dizkapağı Kemiği (Patella):

Bu kemik dört başlı uyluk kasının kaval kemiğine yapıştığı yerdeki açıyı artırarak, ilgili kasın döndürücü etkisini artırmakta ve kirişin ekleme sürtünmesini de önlemektedir.


Plantaris Kası:

Uzun tendonu ve kas iğciklerinden zengin gövdesiyle proprioseptif duyunun sağlanmasında görev almakta ve gastrokinemus kasıyla koordineli çalışarak bacak hareketlerinin düzenli ve amaca uygun bir biçimde gerçekleştirilebilmesine yardımcı olmaktadır.

Paranazal Sinüsler:
Temel görevleri, sürekli ve belli bir yönde hareket eden mukozal salgılar üreterek solunum havasını temizlemek, nemlendirmek ve ısıtmaktır. Ayrıca bu boşluklar organizmaya başka avantajlar da sağlamaktadır.

Avuçiçi Kası (M.palmaris longus):

Bu kas, deri altı yağ dokusunu derin fasya ile birbirine bağlayarak avuçiçinde güçlü bir aponevroz teşkil eder.

Palmaris Brevis Kası:
El hareketlerinde herhangi bir işlevi yoktur ama hipotenar kabartıyı belirginleştirerek ve bu bölgedeki deriyi de kırıştırarak elin kavrama yeteneğini artırır.

Beşinci Ayak Parmağı:

Ayaklarımız üzerinde durduğumuzda yükün önemli bir kısmı baş parmaklarımızca karşılanır ve diğer parmakların fazlaca bir önemi yoktur. Ancak yürümeye başladığımızda, bir ayağımızı yerden kaldırmamızla birlikte yükün tamamı yerdeki diğer ayağın üzerine biner. Bu sırada vücut ilave yükü karşılamak için bazı pozisyon değişikliklerine gider. Bunlardan biri de yerdeki ayağı inversiyona getirerek yükü dış kısımlara doğru yaymaktır. İşte serçe parmaklarımız, hareketler sırasında ayağın dış kısmına binen ilave yükleri karşılayabilecek bir tasarıma sahiptir.

Vomeronazal Organ:

Yakın zamana değin, fetusta belirdiği fakat daha sonra ortadan kalktığı zannediliyordu. Ancak son yıllardaki bilimsel çalışmalar erişkin insanlarda da bu yapının varlığını ve işler halde olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu organın anne ve bebek arasındaki duygusal bağlantıdan cinsel tercihlere kadar pek çok olayı bilincimiz dışında fakat çok kuvvetli bir biçimde yönlendirdiği tahmin edilmektedir.

Sünnet Derisi (Prepusyum):

Sünnet derisi buraya kadar saydığımız yapılardan daha farklı bir konumdadır. Çünkü bu
yapının varlığı erkekte üriner enfeksiyonların, cinsel yolla bulaşan hastalıkların ve penis kanserinin görülme riskini önemli ölçüde artırmakta ve bu yapıyı taşıyan erkeklerin eşlerinde de serviks kanseri daha sık görülmektedir. Hayata sünnet derisiyle devam etmenin sakıncalı olduğu açıktır ancak yine de hayata sünnet derisiyle gelmenin bazı faydaları olabilir. Mesela bu yapı ürettiği yağdan zengin bir madde sayesinde penis başını anne rahmindeki sıvı ortama karşı kimyasal olarak koruyor ve mekanik olarak da bir ambalaj teşkil ediyor olabilir. Bu mekanik koruyuculuk belki de erken bebeklik döneminde de devam ettiği söylenmektedir. Sünnet olmak, tırnak kesmek ve traş olmak gibi dış müdahaleye ihtiyaç duyan nadir bedensel özelliklerimizden biridir.

Transvers Torasik Kaslar:

Ekspiratuar fonksiyonlarının yanı sıra, sternumun stabilitesinin sağlanmasında da işlev görmektedirler.

Erkek Memeleri:

Sadece kadınlarda işlev görseler bile, memelerin erkeklerde de bulunması genetik bir zorunluluktur. Çünkü otozomal genler hem erkek hem de kadınlarda aynıdır.
 
Yukarı Alt