Spare_

Bilgiliyim
Kayıt
24 Kasım 2008
Mesajlar
2.764
Beğeniler
1
Şehir
^^ T.C / İST ^^
Kitabın Adı:Kerem ile Aslı
Kitabın Yazarı: DİVAN EDEBİYATI
kitabın Konusu: Birbirini seven iki işinin yaşadıkları mucadele ve sevgi

Kitabın Özeti:
Masal bu ya, Isfahan şahı Anka Bey’in tek üzüntüsü çocuklarının olmamasıydı. Günlerden bir gün yaşlı bir derviş elinde bir elmayla çıkageldi ve hanım sultanın bu elmayı Ayazma Çeşmesi’nin başında yemesi halinde Allah’ın izniyle bir çocuklarının olacağı müjdesini verip gözden kayboldu.
Anka Bey sevindi ve tellallar çıkarıp halkın çeşme başında toplanmasını buyurdu. Isfahan’da aynı derdi çeken zengin bir Ermeni Keşişi vardı; karısı haberi duyunca hanım sultana giderek elmanın bir parçasını da kendisine vermesini istedi. Hanım sultan, doğacak çocuklar ayrı cinsten olursa büyüdüklerinde başgöz edileceklerine dair söz alarak elmanın yarısını Keşiş’in karısına verdi. Hikmet—i Hüda, dokuz ay sonra Anka Bey’in bir oğlu, Keşiş’in de bir kızı dünyaya geldi. Birine Mirza, diğerine Han Sultan adını koydular. Çocuklar birbirinden habersiz büyüdüler. Bir gün Mirza rüyasında bir dünya güzeli görüp âşık oldu; çok geçmeden arkadaşı Sofu’yla birlikte av peşinde koşarken bir bahçeye girdi ve karşısında rüyasındaki kızı görünce aklı başından gitti. Burası Ermeni Keşişi’nin bahçesi, kız ise Mirza’nın sözlüsüydü. Mirza rüyanın “aslı”nı bulduğunu söyleyerek kızı yanaklarından öptü, kız ise utanarak “Kerem et, beni rüsvay eyleme!” diye yalvardı. Böylece meşhur aşk hikâyesinin kahramanları asıl adlarını bulmuş oldular: Aslı ile Kerem.
Bundan sonrası malûm; Isfahan şahı Keşiş’ten sözünü yerine getirmesini isteyecek, ancak kızını bir Müslümana vermek istemeyen Keşiş, bir gece gizlice Isfahan’ı terkedecektir. Ertesi gün Keşiş’in ailesiyle birlikte sırra kadem bastığını öğrenen Mirza Bey beyninden vurulmuşa döner ve arkadaşı Sofu’yla birlikte yollara düşer. Demir asa demir çarık, bütün Doğu Anadolu’yu karış karış gezerek Aslı’sını aramaya başlar. Artık o Şehzade Mirza Bey değil, Âşık Kerem’dir; sazıyla hep aşkını söylemekte, dağlarla, derelerle, kurtla, kuşla söyleşip Han Aslı’sından haber sormaktadır. O kadar büyük aşktır ki bu, başı karlı dağlar ve azgın nehirler bile sazıyla o seslenince insafa gelir, yol verirler. Bazan Kerem Aslı’nın izini bulur, fakat Keşiş her seferinde kızını kaçırmayı başarır. Böyle yıllar süren bir kaçıp kovalamaca… Sonunda kavuşurlar kavuşmasına; fakat Keşiş kızına sihirli bir elbise giydirmiştir; Kerem gerdek gecesi Aslı’nın düğmelerini bir türlü çözemez ve öyle bir âh eder ki, aşkının ateşiyle yanıp kül olur. Kerem’in küllerini toplamaya çalışırken saçları alev alan Aslı da yanarak ölecek; böylece iki âşık ancak öteki dünyada birbirlerine kavuşabileceklerdi.


Saygılarımla,

 
Yukarı Alt