Kayıt
8 Mart 2008
Mesajlar
12.853
Beğeniler
1
Şehir
Staples Center / L.A


Full Name: Jason Fredrick Kidd

Height: 6' 4"

Weight: 212 lbs.

Position: Guard

Birth Place: San Fransico, California

Birthday: March 23, 1973

College: California '96

HIZ VE ZEKANIN KUSURSUZ BİRLEŞİMİ

“New, Mr.Triple-Double”

JASON KIDD #5



NBA tarihinde Triple-Double (bir maçta sayı, ribaund, asist, top çalma veya blok kategorilerinden üçünde çift haneli sayıya ulaşma) denildiğinde ilk akla gelen oyuncu Oscar “Big O” Robertson’dır. 1960-1974 yılları arasında ligde yer alan ve kariyerinde gerçekleştirdiği 178 triple-double ile bu kategoride zirvede bulunan Robertson, 1961-62 sezonunda da 30.8 sayı, 12.5 ribaund ve 11.4 asist ortalamaları ile hala yanına yaklaşılamayan bir başarı elde etmişti. Robertson’dan sonra 80’li yıllar ve 90’lı yılların başında Earvin “Magic” Johnson, Big O’nun başarılarını tekrarlar rakamlar yakalasada hastalığı sebebi ile basketbola ara vermesi ve daha sonra da bırakması Oscar’ın gerisinde kalmasına yol açmıştı. Aynı dönemlerde Larry Bird ve 94 draftı ile lige katılan Grant Hill gerçekleştirdikleri triple-double’lar ile Big O’yu ve Magic’i hatırlatan performanslar çizmişlerdi. Şu anda ise NBA liginde triple-double denildiğinde, akla gelen ilk ve tek isim Nets’i son iki sezonda NBA Finaline taşıyan Jason Kidd’den başkası değil. İşte karşınızda Hız ve Zekanın Kusursuz birleşimi “New, Mr.Triple-Double” JASON KIDD...



NERDEN NEREYE!!



1967’de start alan ve 1976’ya kadar 9 sezon faaliyet gösteren ABA liginin son şampiyonu (1975-76) New York Nets, 1976 senesinin Haziran ayında Indiana Pacers, San Antonio Spurs ve Denver Nuggets ile birlikte NBA ligine katılmıştı. NBA ligine katıldığında New York’tan, 1967’de ilk kurulduğu şehir olan New Jersey’e taşınan ekip 1976-77 NBA sezonu ile birlikte New Jersey Nets adı ile NBA liginde mücadele etmeye başladı. İlk NBA sezonunda 22 galibiyet alarak ligin 22. ve son takımı olan Nets, bir sonraki sezonda ne yazık ki bu kötü ünvanını devam ettirdi. 1978-79 sezonunda ise Bernard King’in takıma katılması ile bir önceki sezona göre 13 galibiyet fazla alarak ilk defa NBA Playofflarında yer aldı ve o dönemde 3 maç üzerinden oynanan ilk turda Philadelphia’ya her iki maçta da mağlup olarak sezonu kapadı. 1983-84 sezonunda tekrar playoff başarısı yakalayan ve ilk defa ilk turu geçme başarısını gösteren Nets (Philadelphia 3-2), bir üst turda Milwaukee’ye 4-2 elenmekten kurtulamadı. 1985-86 sezonundan itibaren genelde ilk 10 sıranın dışında yer alan, playofflara kalabildiği senelerde (1992-1993-1994-199 ise ilk turdan öteye gidemeyen Nets’de her şey geçen sezon (2001-02) değişti. Geçen sezona kadar son 16 yılda sadece 3 kez .500 galibiyet oranını geçebilen ve playoff’a kalabildiği 4 sezonda ilk turdan öteye gidemeyen (16 playoff maçında sadece 4 galibiyet) Nets, NBA tarihinin en başarısız ve oyuncular tarafından en az tercih edilen takımlarından biriydi. Aslında kadroları 1998’den itibaren çok çok gelişmişti ama başarı bir türlü gelmiyordu. 1997’de draftta 2.sıradan seçilen Keith Van Horn draft-takas yolu ile kadroya katıldı. Backcourt’ta Sam Cassell, Kerry Kittles, frontcourt’ta tecrübeli Kendall Gill ve NBA ribaund krallığında 2.sırayı alan Jayson Williams ile Nets geleceğin takımı olarak gösteriliyordu. Ama bir türlü gelmeyen başarı önce Cassell’ın başını yaktı ve 1999’da takas yolu ile kadroya Stephon Marbury katıldı. 2000 Draftında ilk sıradan seçme hakkı elde edildi ve Cincinnati’nin forvet oyuncusu Kenyon Martin, takıma dahil oldu. Ama yine de Nets son sıralardan kurtulma başarısını gösteremedi ve geçen sezon başında bu sefer Marbury takas ile takımdan gönderildi. İşte o takasta Marbury’e karşılık kadroya katılan O oyuncu Nets’in çehresini değiştirdi ve Nets’e sanki sihirli bir değnek deymişçesine takım tarihinin en başarılı regular sezonunu geçirerek bir evvelki sezona göre 26 fazla galibiyet ile (52 galibiyet ile .634’lük galibiyet oranı) Doğu Konferansında ilk sırayı aldı. Playoff’larda ilk turda Indiana’yı, ikinci turda Charlotte’ı eleyerek NBA tarihlerinde ilk defa Doğu Konferansı Finaline yükseldi. Burada rakip Boston’du ama yine O oyuncu serinin kaderini değiştirdi ve Nets tarihinde ilk defa NBA finaline çıktı. Ama NBA Finalinde O oyuncun gücü Lakers efsanesine karşı koyamadı. Bu sezon da Nets, geçen sezonki başarının bir sürpriz olmadığını yine bu oyuncunun üstün oyunu ile herkese kabul ettirdi ve 49 galibiyet ile Doğu Konferansında 2.sırayı aldı. Playofflarda ilk turda Milwaukee’yi 4-2 geçtikten sonra ikinci turda Boston’u ve Doğu Finalinde Detroit’i 4-0’lık sonuçlarla süpürerek ard arda 2.defa NBA Finaline yükseldi. Böylece Chicago Bulls efsanesinden sonra ilk defa bir Doğu takımı ard arda 2 yıl NBA Finalinde oynama başarısını yakaladı. Ama geçen sezon Shaq, bu sezon ise Duncan, Nets’in final serisini kazanmasını engelledi ve Nets sezonu NBA Finalisti olarak kapadı.

İşte bu ay sizlere tanıtmak istediğimiz oyuncu, o başarısız Nets’i bataktan kurtarıp ard arda iki yıl NBA finaline taşıyan, skorer kimliği veya gösterişli basketbolu ile değil takımını oynatan ve etrafındaki oyuncuların kabiliyetlerini açığa çıkartan oyunu ile sivrilen O takas ile takıma katılan oyuncu. İşte karşınızda, basketbolunu zekası ile bir üst seviyeye taşıyan ve kendisine göre bir çok yetenekli oyuncuyu oyun bilgisi ile gölgede bırakan Nets’in 5 numaralı All-Star guard’ı JASON KIDD…



BILLY THE KIDD!!



Tam adıyla Jason Frederick Kidd, hava yolu müfettişi bir baba ve banka memuru bir annenin çocuğu olarak 23 Mart 1973’te California Alameda’da dünyaya geldi. Çocukluğunda, Jason’ın favori sporu futboldu. (Hayır, Amerikan futbolu değil bildiğimiz futbol!) Basketbolla resmi tanışması 3.sınıftayken yanına gelen 4.sınıfların basketbol takımlarında onu görmek istemeleriyle olmuştu. Böylece Kidd, Saint Joseph of Notre Dame lisesi basketbol takımına giriyordu. 1990-91 sezonunda takımı California Division 1 eyalet şampiyonluğunu kazanırken genç Jason’ın payı inkar edilemeyecek derecede büyüktü. İkinci senede aynı başarı tekrarlanmıştı. Okulun iki senede yaptığı 69 maçtan 63’ünden galip ayrılması Kidd’in ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyordu. Aslında maç başına yakaladığı 25 sayı, 10 asist, 7 ribaund ve 7 top çalmalık performansı da bunu gözler önüne seriyordu.

Onun bu başarısının temelleri aslında Oakland’in asfalt sokak sahalarında atılmıştı. Jason, Alameda’dan idi. Yani şehrin “düzgün ve temiz” tarafından. Bu da onu diğer zenci sokak oyuncularından farklı yapmaya yetiyordu zaten. Fakat o, sadece geldiği yerle değil oynadığı oyunla da farkını gözler önüne sermişti. (Evet Kidd’in inanılmaz pas kabiliyetinden bahsediyorum.) O ,sanki takım arkadaşlarının -hatta onlardan bile önce- nereye gideceğini kestirebiliyordu. Bu özelliğiyle kendini sokakta kabul ettirdi ve o sıralar NCAA’de Oregon Ducks’ın yıldızı Gary Payton ile tanışma ve tabi maç yapma fırsatı buldu. (NBA yıldızlarından size Payton’ı anlatmalarını isteseniz size ilk önce ne savunmasından ne de hücumundan bahsederler. İlk söyleyecekleri özelliği onun maç boyunca durmayan çenesi olacaktır. Evet Payton NBA’in en kıdemli savunmacılarından biri bu konuda herkes hemfikir, ama bunda rakibiyle konuşarak onu demoralize etmesinin payı yadsınamayacak derecede büyük.) Payton’a göre Jason çok yetenekli bir gençti ve özellikle hücumda takımını sırtlayabilecek, sorumluluk alabilecek kapasitedeydi, fakat savunması yeterli seviyede miydi? Bu noktada Gary nam-ı diğer ‘The Glove’ (rakibini eldiven gibi sardığı söylenir) devreye girmiş ve Kidd’e bir eğitmen edasıyla yaklaşmıştı. Tabi bir sokak basketbolcusundan nasıl bir eğitmen olabilirse ancak öyle... Payton karşısında savunma olarak Jason’ı gördüğünde ona daha fazla yüklendiğini, daha sert oynadığını, çamurluk yaptığını ve tabi en çok ona konuştuğunu inkar etmiyor. Fakat bunların hepsinin onun sertliğe alışması ve sert oynaması için gerekli olduğunu da söylüyor. Payton onla yaptığı her maçtan sonra kendisini evdekilere şikayet ettiğini ama ertesi gün daha bir azimle onu durdurmak için gene asfalt sahada onu beklediğini de ekliyor. Jason ise o zamanlardaki eğitmeni hakkında övgüyle söz ediyor: ”Kuralları en iyisinden öğrendim”. Bunlar olurken Jason henüz 14 yaşındaydı ve okulu Saint Joseph of Notre Dame başarıdan başarıya koşuyordu. Bu başarılar yetenek avcılarının iştahını kabartmıştı. Jason ilk ciddi üniversite bursu teklifini o sene -yani 14 yaşında- bir mektupla aldı. “Şimdiden mi?” diye düşünüp yanlış olabileceğine karar verip teklifi geri çevirdi. İyi olduğunu biliyordu fakat o kadar da değildi. Kim bilir kaç kalburüstü oyuncuya bu tip teklifler yapılmış ve kim bilir kaçı buna “Evet” diyip harcanmıştı. Fakat o sıralar Kidd’in çevresine baktığınızda bu teklifin adeta “geliyorum” dediğini görebilirsiniz. Okulunda Jason Kidd tişörtü adeta bir üniformaydı. Giymeyene adeta uzaylı gözüyle bakılıyordu, röportajlar gazete haberleri de cabası...

Ve Jason’ın okulundaki son senesi gelmiş çatmıştı. Bu da ertesi sene için bir üniversite seçimini beraberinde getiriyordu. Daha sonra seçeceği California, o sene başında kafasında oluşturduğu 5 kolejden biri değildi. Hatta California’yı hiç “resmi” olarak ziyaret etmemişti. Düşünülenin aksine California koçu Lou Campanelli ile de hiç bir bağlantısı yoktu. Tüm bunları bir terazinin “olumsuzluklar” kefesine koyarsanız diğer kefeye çok değerli bir şey koymalısınız ki seçiminizi o üniversiteden yana yapmanız için ağır bassın. Jason için California’nın tek olumlu yanı “evine, yuvasına yakın” olmasıydı. Hatta o kadar yakındı ki öğretmenlerle sokakta, sporcularla spor salonunda veya asfalt sahada kim bilir kaç kez karşılaşmıştı. Sonuçta Kidd, elinde USA Today’in High School Player of the Year ödülü, kolej ligleri asist krallığı ve biri önceki seneden toplam iki California Player of the Year ödülüyle California Üniversitesi’nin yolunu tuttu.

KIDD’IN KISA NCAA KARİYERİ



Fakat işler umulduğu gibi gitmedi. Kidd koç Lou’nun devamlı takım arkadaşlarına küfretmesinden onları aşağılamasından hoşlanmıyordu. Koçluk küfrederek motive etmek değildi. Zaten Campanelli, Kidd’e karşı da özel bir ilgi duymuyor diğer oyunculara nasıl davranıyorsa ona da öyle davranıyordu. Takım Campanelli’den şikayetçiydi. Sonuçta Jason’ın ilk senesinin sonlarına doğru Campanelli’ye kapının yeri gösterildi ve yerine asistanı Todd Bozeman getirildi. İlk NCAA sezonunda 13.0 sayı, 7.7 asist, 4.9 ribaund, 3.79 top çalma ortalamalarını tutturan Kidd, Pac 10 Konferansında hem asist hem de top çalma kralı oldu ayrıca Gary Payton’a ait olan Pac 10 Konferansı top çalma rekorunu da kırdı. Koç değişikliği de hemen etkisini gösterdi ve Kidd 1993-94 sezonunda 16.7 sayı, 9.1 asist, 6.9 ribaund ortalamalarıyla konferansta adeta her istatistikte zirveye oynuyordu.

Birkaç hafta sonra Jason, birkaç inanılmaz son saniye atışıyla takımı California Golden Bears’ı 93 NCAA Turnuvasına taşıdı. Maç kazandıran şutlarından ilki LSU, (LSU gözünüzde canlandırmak isterseniz 5 tane iri cüsseli 2.10’luk adam düşünmeniz yeterli!) ikincisi ise, önceki iki senenin NCAA şampiyonu Duke Blue Devils karşısındaydı. Kidd bu maçta 14 asist, 11 sayı, 8 ribaund, 4 çalmayla “normal” oyununu sergilemişti. Blue Devils, o sene de şampiyonluğun en büyük favorilerindendi -zaten duke’un favori olmadığı sene yok gibi- fakat Kidd’in game-winner’ı onları three-peat hayallerinden uyandırdı. Bu maçta Bobby Hurley’nin savunmasında attığı son saniye şutu Sports Illustrated kapağına taşınan Kidd, sophomore senesinin ardından (yani kolejdeki 2. senesi sonunda) profesyonel olmaya karar verdi. Kidd, iki senelik kısa üniversite kariyeri süresinde daha sonra Phoenix’de beraber oynayacağı Kevin Johnson’ın asist ve top çalma rekorlarını kırmıştı. 92-93 yılında aldığı PAC-10 Freshman of the Year ödülünün yanına bu sefer PAC-10 Player of the Year ödülünü ekliyordu. Ayrıca Kidd, bu ödülü alan ilk 2.sınıf öğrencisiydi.



1994 NBA DRAFTI ve DALLAS TARİHİNİN 3J’Sİ



Jason Kidd, NBA’ye adımını 1994 Draft’ında Glenn ‘Big Dog’ Robinson’ın arkasından, Grant Hill’in önünden 2. sırada Dallas Mavericks tarafından seçilerek attı. Jason, böylelikle Dallas’ın genç ilk beşindeki Jamal Mashburn ve Jim Jackson’dan sonraki üçüncü “J” oldu. Mavs sezona çok iyi başladı. Oyuncular koştukları zaman topun kendilerine geleceklerinden emin oldukları için çok rahat oynuyorlardı, kendilerine olan güvenleri tamdı. Jackson ve Mash’in 50 sayılık maçları bunun göstergesiydi (JJack @ Denver 26/11/94; Mash @ Chicago 12/11/94). Bu sırada Kidd box score’larda pek dikkat edilmeyen, fakat maçı kazanmak için gereken bir çok sorumluluğu alıyordu. Uzun adamlara ribandlarda yardım ediyor, takımın skorerleri sıkıştığında top kullanmaktan çekinmiyor, top çalıyor savunma yapıyor, rakibin yıldızını kilitliyordu. Yani, takım kimyasının en önemli parçasını oluşturuyordu. Jason’ın ilk senesinde bir sene evvel ligin 13 galibiyet ile son sırasında bulunan Dallas, bir önceki seneye göre 23 maç daha fazla kazandı (36 G-46 Y) ama Batı’da 10.sırayı alarak playoffların dışında kaldı. NBA tarihinde o ana kadar hiç bir rookie guard takımına bu kadar katkı sağlamamıştı. Gözden kaçan bir nokta ise bu patlamanın takımın skorerlerinden Jim Jackson’ın bilek sakatlığında 31 maç kaçırmasına rağmen gerçekleşmesiydi. Ve sezon sonunda Kidd üstün performansının karşılığını Grant Hill ile birlikte 11.7 sayı, 7.7 asist, 5.4 ribaund ve 1.91 top çalma ortalamaları ile Rookie of the Year (yılın çaylağı) seçilerek alıyordu. Sezonu top çalma krallığında 7., asist krallığında 10.sırada tamamlayan çaylak Kidd, 4 triple-double ile bu kategoride ise ligin zirvesindeydi.

Fakat sonraki sene Dallas ve Kidd için işler istenildiği gibi yürümedi. 3J’nin arasına kara kedi girdi. Bir takım için en büyük problem oyuncular arasındaki çekişmedir. Mücadele demiyorum çünkü mücadele hırsı beraberinde getirir ve bu takım başarısına yansır. Fakat çekişme takıma ve oyunculara zarar vermekten başka hiç bir işe yaramaz. Mavericks’te ortaya çıkan ilk problem Jim ve Jamal arasındaki ağız dalaşıydı. Sebebi de pek tabi hücumda alınacak insiyatifti. Hangisinin ilk hangisinin ikinci opsiyon olacağı kafaları karıştıran en önemli soruydu. İkinci fakat en az birincisi kadar önemli olan, Jackson’ın topun kontrolünü istemesiydi. Bu Kidd’in rolünü kısıtlıyordu. Takımda veteran bir lider, tecrübesiyle olaya ağırlığını koyacak biri olmaması bu tartışmayı uzattıkça uzattı. Sonunda Kidd ortamı yumuşatmaya yönelik bir kaç demeç verdi fakat söylediği şeyler yanlış anlaşıldı ve bağlar tamamiyle koptu. Mavs 26-56’lık dereceyle ligin en altlarına demir atmıştı. Kidd bütün bu olanlara rağmen 82 maçta forma giymiş ve istatistiklerini 16.6 sayı, 9.7 asist (lig 2.si), 6.8 ribaund ve 2.16 top çalma (lig 4.sü) ile dişe dokunur derecede geliştirmişti. Ayrıca 783 asist ve 553 ribaund rakamlarına ulaşarak 1990-91 sezonunda (Magic Johnson) sonra 700 asist, 500 ribaund rakamlarını geçen ilk oyuncu olmuştu. Regular sezonda 9 triple-double ile, Grant Hill’in ardından (10 triple-double) 2.sırada yer bulurken, 30 Ocak’ta Clippers karşısında 21 sayı, 16 asist ve 16 ribaund rakamlarına ulaşarak, 1989 sezonundan bu yana (Magic Johnson) bir maçta 20 sayı, 15 asist ve 15 ribaund rakamlarını yakalayan ve geçen ilk oyuncu oldu. San Antonio’da düzenlenen All-Star maçına 1 milyonun üzerinde oy alarak seçilirken, Dallas tarihinde All-Star maçına ilk beşte başlayan ilk oyuncu olmayı da başardı. (7 sayı, 10 asist, 6 ribaund) Tüm bu kişisel başarılara rağmen, çok yetenekli 3 gençle Dallas’ın ligin dibinde olması eleştirilerin çoğalmasına yol açıyordu. Jason’ın bunu o zaman anlaması biraz zordu fakat henüz ikinci senesinde çok önemli bir ders almıştı: Kazanmanın önemini. Dallas gibi yetenekli bir takımın bile bir kaç sıradan tartışma sonucu ligin dibine batabildiğini göz önünde bulundurursak bunu ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz.



DALLAS’DAN PHOENIX’E KISA BİR YOLCULUK



1996-97 sezonunda ilk 22 maçta 9.9 sayı, 9.1 asist ortalamalarını tutturan Kidd, Dallas’taki düşüşü ve bölünmeyi engelleyemeyince, 1996 Christmas’ın ertesi günü 26 Aralık 1996’da, Tony Dumas, Loren Meyer ile birlikte, Sam Cassell, A.C. Green, Michael Finley karşılığında Dallas’tan Phoenix’e takas edildi. Green gidişi ile Suns’ın cap space’inde oldukça büyük bir yer açılmıştı. Bu boşluğun gelecek için yapılacak yatırımlar için yeterli mali kaynağı sağlayacağı kesindi. Fakat Jason’ın kendine göre problemleri vardı ve bunların başında Mavericks geliyordu. Arkasında kendi başına kurtarmak istediği bir takım bırakmıştı, düzelmesi için çabaladığı bir takım. Fakat Dallas’taki bazı kimseler, Kidd gittikten sonra onun arkasından konuşmuş, çamur atmıştı. Ve Kidd’in elinden hiç bir şey gelmiyordu. Bu noktada NBA’de henüz üçüncü senesini yaşayan Jason yeni bir ders daha öğreniyordu: “Eğer kendini savunmak için elinden bir şey gelmiyorsa bırak oynadığın oyun senin cevabın olsun”

“Eğer kendini savunmak için elinden bir şey gelmiyorsa bırak oynadığın oyun senin cevabın olsun”

Jason Kidd, Phoenix forması altında çıktığı ilk maçta köprücük kemiğinden sakatlanana kadar oynadığı 20 dakikalık bölümde 6 sayı, 9 asist, 7 ribaund ve 3 top çalma gerçekleştirmişti. Ama sakatlığı Phoenix forması giymesini 21 maç erteledi. 21 maç sonunda formasına kavuşan Kidd, sezonda şut yüzdesini %38’den %42‘ye, 3lük yüzdesini de %32.3 ten %40.0’a çıkartırken, kalan 32 maçta Phoenix’e 23 galibiyet getirerek playoff yarışında büyük bir ivme kazandırmıştı. Sezon sonunda asist krallığında 4., top çalma krallığında 5.olan Kidd, Phoenix forması ile 2 triple-double yapmayı başardı. Ama o sezonki en büyük yenilik Kidd’in kariyerindeki ilk playoff maçına çıkmasıydı. Kidd’in gelişi ile regular sezonu sezonunda (Phoenix Suns, Kidd gelmeden önce, 17 galibiyet, 32 mağlubiyet ile 11.sıradaydı) 40 galibiyet, 42 mağlubiyet ile Batı’da 7.sırayı alan Phoenix 1997 NBA Playofflarında ilk turda Seattle ile eşleşti. 3.maçın sonunda seride 2-1 öne geçen Phoenix, evinde oynadığı 4.maçta Kidd’in 23 sayı, 14 asist ve 6 ribaunt’una rağmen salondan 122-115 mağlup ayrıldı. Seriyi 2-2’ye getiren Seattle son maçta 24 sayılık farkla salondan galip ayrılarak bir üst tura çıkan takım oldu. Kidd’in ilk playoff tecrübesi 12.0 sayı, 9.8 asist, 6.0 ribaund ve 2.20 top çalma ortalamaları ile noktalanmıştı.
 
Yukarı Alt