Kayıt
6 Şubat 2007
Mesajlar
335.490
Beğeniler
1.636
Şehir
Taksim/IST.
Server
Flora
Takımı
Galatasaray
İBB Şehir Tiyatroları Beyoğlu Sahnesi Mimarî Proje

1. Ödül Hakkında



Proje Müellifi
Işıl Gökçe
Duygu Demirtürk
Mehmet Emre Tuncel
Murat Çanakçı
Mükerrem Babaoğlu
Ahmet Hayri Dönmez

Danışmanlar
Prof.Dr. Füsun Atasoy Demirel
Sabri Kutlay
Musa Dağ

Sorun, Beyoğlu Sahnesi’nin etkisi ile alanda zamanla oluşacağı düşünülen yeni yaşantının gereksinimlerine cevap verebilecek, bölgede gözlenen yoğun yapılaşmanın ağırlığı içinde, yakın çevresi için bir ferahlama sağlayarak, insanlara günlük yaşantılarında hem duraklayabilecekleri hem de sanat ile çarpışabilecekleri kentsel bir alan tasarımı olarak ele alınmıştır. Düşeyde gelişerek insan ölçeğinden giderek uzaklaşan, nefes darlığı çeken kalabalık kentlerde, kentlinin soluklanmasını da sağlayacak boşlukların oluşturulması için sosyo-kültürel alanlar, birer fırsat olarak değerlendirilebilir.

Tasarımın ana fikri, Beyoğlu’nda gerçekleşeceği öngörülen kültürel oluşumun da desteğiyle böyle bir boşluğu tanımlamaktır. Bu sebeple, yapının zeminde kullandığı alan minimize edilerek, mümkün olduğunca kente/kentliye bırakılmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşımın, aynı zamanda alanı çevreleyen tescilli yapılardan geri çekilerek, baskın olmayan, daha mütevazi bir duruş sergileyeceği düşünülmüştür.

Bu noktada, programın yoğunluğu ve buna karşın alanın sıkışıklığı göz önüne alınarak, fonksiyonu gereği dış dünyadan koparılması gereken salonların toprak altında yapılanması üzerinde durulmuştur. Sadece dış lobi ve giriş mekanları, rekreasyon alanı olarak düşünülen dış mekanla ilişki kuracak şekilde zemin üzerinde kurgulanmıştır. Bu yolla, tiyatro yapısının ağır kütlesel formuna neden olan fonksiyon ile cephe birbirinden ayrılarak bağımsızlaştırılmıştır.

Yapının toprak altına gömülmüş olması ve yüzeyle oluşturduğu naif temas, arazide bütünlüğü koruyacak bir plastik etki yaratmaktadır. Bitkisel ve sert peyzaj elemanlarının birbiri ve binayla uyumu, kullanım yoğunluğu, yapıyı vurgular ve sirkülasyonları destekler niteliktedir. Planlanmış arazi bütününde rekreasyon alanı, yapıyla bütünleşerek iki caddeyi birbirine bağlayan yaya bandı, sofita, kabuk ve su, tiyatronun öncesi, anı ve sonrasını arar. Kullanıcıya daha geniş bir zaman dilimi sunar. Bu da tiyatronun rekreasyonla (bir bakıma sokakla) birleşerek “iç”in “dış”la kaynaşmasını sağlar.

Kabuğun içi de topografyaya uygun olarak kotlanır. Böylece sahne yükseklikleri insan ölçeğine yaklaşır. Kabuktaki sağır-şeffaf dengesi ışığı gerekli birimlere galeri boşluğuyla alır, akışkanlığı destekler. Bunun yanı sıra yapay aydınlatma gerektiren birimleri de sağırlığıyla örter. İmgesel anlamda dış lobi ve fuayede başlayan şeffaf iç, suyun da desteğiyle dışa yönelir. Dışarıda ise su, sofitayı çevreleyip etrafından kopararak, salonların dış dünya ile ayrılığını ve aynı zamanda temasını nesneleştirir. Öndeki su, sofita, şeffaf yüzey ve meydan, sosyal yoğunluğu desteklerken, kabuğun arkasında kalan yeşil alan, dış lobiyle ilişkili olarak daha sakin ve içe dönük bir alan tarifler.













Kod:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Şehir Tiyatroları’nın Taksim ve çevresinde artık fazla sahnesi kalmadığından olsa gerek, geçen mart ayında Beyoğlu Sahnesi Mimari Proje Yarışması başlatmıştı. Şişhane’de 6 bin 761 metrekarelik bir alan belirlenmiş, yarışmacılardan bu alana uygun bir tiyatro kompleksi planı yapmaları istenmişti. Bu yeni tiyatro binası projesinin, yanıbaşında bulunan Beyoğlu Vergi Dairesi binasıyla da entegre olması gerekiyordu.

Projeler temmuzda teslim edildi. Herkes birinci olmayı bekliyordu, sonuçta işin ucunda 60 bin YTL para ödülü vardı. Birinci seçilen projeyi 21 Temmuz’da açıkladılar. Işıl Gökçe, Duygu Demirtürk, Mehmet Emre Tuncel, Murat Çanakçı, Mükerrem Babaoğlu ve Ahmet Hayri Dönmez’den oluşan altı kişilik genç bir ekip, Beyoğlu Sahnesi projesini kazandı.

Hepsini tebrik ediyoruz ama ne yazık ki ödülün tadını pek çıkaramadılar. Çünkü duyurunun ardından, 11 Ağustos’ta projeyle ilgili yapılan tartışma toplantısına katılanlar bambaşka fikirlere sahipti. Toplantıda jüri üyeleri, mimarlar, plancılar ve diğer profesyoneller vardı.

Yetersiz ve Hatalı Dendi
Yarışmanın amacı, İstanbul’a çağdaş bir tiyatro binası kazandırmaktı. Söze, danışman jüri üyelerinden Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya başladı. 1935 yılında da bir tiyatro yarışmasının düzenlendiğini ama uygulanmadığını, 2008’de yapılan bu yarışmadan sonra artık bir sonuç almayı umduklarını söyledi. Sert tartışmalar yaşandı toplantıda. Jüri üyeleri de kıyasıya eleştirildi, verilen ödüller de. Mimarlar ile danışman tiyatrocular da birbirine girdi.

Kim haklıydı, kim haksızdı bilmiyorum. Sadece olanları aktarıyorum size. En büyük eleştiri şuydu: Birinci olan projeye göre tiyatro salonu yerin altına gömülüydü; bundan çok kişi hoşlanmadı. İstanbul’un en yeni tiyatro binasının daha dikkat çekici, ikon özelliklerine sahip bir yapı olması gerettiğini de öne sürdüler.

Yarışmanın birincileri ödüllerini aldılar, ama yarışma asıl amacına ulaşacak mı, orası belli değil. Ölü projeler arasına bir yenisi daha eklenmiş olabilir.

Jüride kimler vardı
Danışman jüri üyeleri: Dr. Kadir Topbaş, Ahmet Misbah Demircan, Mehmet Acarca, Orhan Alkaya, Yıldız Kenter, Kenan Işık, Ali Taygun, Nurullah Tuncer.

Asli jüri üyeleri: Prof. Dr. Sümer Gürel, Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Prof. Dr. Özer Erenman, Oktay Ekinci, Turgut Alton, Fikret Berker, Hülya Dinç Atılgan

Acaba Benim Projemi Başkasınınkiyle mi Karıştırdılar?
Mimarlıkla ilgili birçok sitenin forumlarında tartışmalar devam ediyor. Herkes bu yarışmayla ilgili bir bilgi atıyor sanal dünyaya. İçlerinden en ilginci de, yarışmaya bir projeyle katılan Yüksek Mimar Ece Ceylan Baba’nın anlattıkları. Projesi 2. mansiyon ödülüne layık görülmüş. Ama daha sonra öyle şeyler olmuş ki, Ece Ceylan Baba, sonunda projesinin bir başkasınınkiyle karıştığına ikna olmuş. İşin tuhafı, jüri üyelerinden kimse de onun projesini hatırlamıyormuş. İşte arkitera.com’un forum sayfasında şöyle anlatıyor yaşadıklarını:

"... Büyük emekler ve özveriler sonucunda, İstanbul için tarihi önem taşıyan bu büyük projenin sonuçları açıklandığında, 2. Mansiyon ödülüne layık görülmemiz, bizler için onur kaynağı olmuştur. 4 gün sonra postayla gönderilen raporları okuduğumuzda ise büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü projemizle ilgili rapor sadece 3 satırdan oluşmakta idi: "Vergi Dairesi Binası ile önerilen binanın arasında kalan ve kuleye bağlantı yapan rampa, ana girişte baskın bulunmuştur. Mekansal dinamizmi, özgün mimari arayışı uygun bulunmakla beraber sirkülasyon şeması yeniden etüt edilmelidir, servis girişi yetersizdir, ana sahne fuayesi küçük bulunmuştur."

Raporda söz edilen "kuleye bağlantı yapan rampa" olarak tanımlanan ve en büyük eleştiri olarak yer alan ibare analiz edildiğinde, projede ne bir rampa ne bir kule olmadığı ve girişte de baskın olamayacağı görülmektedir.

Bizi kaygılandıran konu, projenin anlaşılamamış olduğu veya karıştırılmış olduğu yönünde. Kolokyumda, konuyu jüri ile paylaştığımda şaşkınlığım bir kat daha arttı, çünkü raportörler dahil hiç kimse konuyu hatırlamıyordu... Takdir edersiniz ki, toplam 8 adet ödül verdiğiniz tüm projelerin her noktası incelenir ve eminim günlerce jürinin zihnini meşgul eder.

Kolokyumda soruma cevap olarak hiçbir yanıt alamadım, sadece "çıkışta sizin projenizin önünde buluşalım ve sizi aydınlatalım" önerisi geldi. Çıkışta hiç kimse projenin önüne gelmedi ve Sayın Orhan Alkaya’nın yanına giderek kendisini davet ettim. Proje ile ilgili mimari bu problemi hatırlamadığını ve jüriye sorulmasını rica etti.

Sayın Sümer Gürel’den rica ederek projenin yanına gittik. İnanılmaz bir şekilde hatırlamadığını ama projeyi çok beğendiğini dile getirerek raportörleri çağırdı. Raportörler ile geçen bir görüşme sonucunda Sümer Gürel sadece özür dileyeceğini, bir hata oluşmuş olduğunu düşündüğünü iletti. Raportör ise jürinin sonlara doğru çok yorgun olduğunu ve bir daktilo hatası olduğunu öngördüğünü söyleyerek tebrik etti ve konuyu kapattı."
 
Yukarı Alt