Mr. Mojo Risin'
 
- Kayıt
- 13 Kasım 2012
- Mesajlar
- 714
- Beğeniler
- 13
Sinemadan döndüm ve evime henüz girmiş bulunmaktayım. Girdiğim gibi bilgisayarımı elime aldım ve şimdi sizlere film hakkında olan fikirlerimi açıklayacağım. Baştan belirteyim, yazı sonlara doğru spoiler içerecektir. Zaten gerekli açıklamayı gereken yerde ibraz edeceğim.
İlk olarak film öncesine değineceğim. Filmin başlamasını beklerken D&R’da fantastik ve bilim-kurgu kitaplar bölümüne girdik. Sanırım bir yarım saat kitapları inceledikten ve tartıştıktan sonra mağazadan çıkmak için yola koyulduk. Yanımızdan iki kız ve bir erkek benzeri bir yaratık geçti. Kızlarla arasında olan diyalogu hemen size yazayım.
“Ben Orta Dünya’yı sevmiyorum, yani fantastikten çok tarih içeriyor. Heri potır en çok sevdiğim kitap mesela. Yüzüklerin Efendisi’ni okurken 60. sayfada sıkılıp bırakmıştım. Ayrıca Alacakaranlık’ı da oldukça çok severim.”
SEN S.KTİR GİT YAŞAMA, HAYATINDA YEMEDİĞİN KÜFRÜ O ANDA BENDEN YEMİŞTİN ZATEN
Filmi genel olarak çok beğendim. Yaklaşık 10 sene sonra tekrar bir Orta Dünya filminin sinemaya taşınması insanı duygulandırmaz ama ortada insan olduğunu iddia eden bir Mert de yok. Orta Dünya’yı tekrar içimde hissettim. O Shire, Rivendell ve Dumanlı Dağlar… Sadece film izlemek için gittiyseniz oraya bu saydığım yerlerin ne gibi hikayeler taşıdıklarını, bir Orta Dünya hayranı gözündeki değerini bilemezsiniz.
YAZININ DEVAMI SPOILER İÇERİK BARINDIRIR!
İlk önce filmin ilk bölümüyle başlamak istiyorum. Bilbo’nun doğum günüyle başlanması ve Frodo’nun da filmde yer alması güzel olmuş gerçekten. Ardından ise Bilbo’nun Frodo’ya Erebor’un istilasını anlatışı bir ayrı olay zaten. O anlatırken Jackson amcamız da bizlere her şeyi canlandırdı sağ olsun. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki Erebor’un yanında bulunan Dale’i hep küçük bir kasaba diye hayal etmişimdir ama Peter Jackson bildiğin Minas Tirith kadar büyük bir şehir inşa etmiş ve oldukça güzel. Ama asıl önemli nokta Erebor’un mimarisi. İçini bomboş hayal ettiğim Erebor, Moria’dan bile güzel çıktı ve işte budur dedim.
Erebor’un istilasından sonra gelişen her şey çok iyiydi. Özellikle konuşmaların çoğunun filme dahil edilmesi en mutluluk verici noktaydı diyebilirim. Peter Jackson, Yüzüklerin Efendisi serisinden dersini almış olacak ki bu seride pek bir değişiklik de yapmamış. Gelelim şimdi en beğendim noktaların birine daha.
Yüzüklerin Efendisi serisinde Elrond, kitabın da doğrultusunda sadece ipek kıyafetler içerisinde gösterilmişti ve eski savaşçı ruhu bizlere hiç aktarılmamıştı. Hatta kitabı okumama rağmen ben de Elrond’u hiçbir zaman sevememiştim. Ancak bu filmde zırhını giymiş olarak karşımıza çıktı ki mükemmel bir görüntüye sahipti, bildiğin asalet akıyordu. Galadriel’e hiç değinmiyorum zaten, o ayrı tanrı.
Şimdi ise filmde tek saniye zevk almadığım bir bölümü anlatacağım. Tahminlerime göre siz filmi izlediğinizde en çok oradan zevk alacaksınız veya aldınız. Hatta iki bölüm diyelim biz buna. İlki devlerin olduğu bölüm; gerçekten hiç beğenmedim. Ama doğru sayılabilecek bir noktası da var, birazdan değineceğim. İkinci bölüm de goblinlerden kaçış bölümü. Her şeyin kahramanlarımız yararına gelişmesi ve olağanüstü rastlantılar sonucunda binlerce yükseklikte olan yerden aşağıya düşmelerine rağmen hayatta kalmaları kabul edilemez bir şeydi. Peki neden Peter Jackson böyle bir şey yapmış olabilir?
Şimdi ben bir Orta Dünya fanatiği olarak her zaman savunurum yani eksik yanı olsa da kapatmasını biliriz. Hobbit adlı kitabımız zaten çocuklara ithafen yazılmış bir kitap ve hatta hikaye. Hikayede hiçbir zaman gerçeklik payı aranmaz, çocuklar da aramaz. Jackson da bunun illa ki farkındadır ve bu konuda hikayeye sadık kalmak istemiş olabilir. Ben isterdim ki daha akıllıca bir yöntemle oradan kurtulsalardı.
Sözlerimi artık sonlandırmanın vakti geldi. Yüzüklerin Efendisi gibi mükemmel, dünyanın en iyi serisinden sonra Hobbit’i, bir başka Orta Dünya zaman makinesini izlemek hiçbir şeye değişilemeyecek bir deneyimdi. Hobbit, hiçbir zaman bir Yüzüklerin Efendisi olamaz. Ama hiçbir filmin de bir Hobbit olamayacağı kesin.