Kayıt
2 Mayıs 2007
Mesajlar
455
Beğeniler
0
HOTAn
Çin' bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin güney batısında yer alan tarihi bir şehir.
Hotan vilayetinin merkezi olan şehrin nüfusu 114.000'dir. Bölgenin en eski ve en önemli geçim kaynağı ipekçiliktir. Bölgede meyve üzüm pamuk buğday mısır ve pirinç üretimi yaygındır, hayvancılık ta gelişmiştir. Hotan, ayrıca tarih boyunca çıkarılan yeşim taşı ile tanınmıştır. Şehirde metal ve değerli taş işlemeciliği gelişmiştir.
Hotan Eski çağ'da Budist kültürünün önemli bir merkeziydi. Hotan'ın 8,5 km batısında yapılan kazılarda manastır kalıntıları ve keşiş hücreleri ile birlikte Budizmle ilgili Sanskritçe belgeler belgeler bulunmuştur. İpek Yolu üzerinde önemli bir şehir olan Hotan'a Büyük Hun Devleti, Göktürkler, Uygurlar Karahanlılar, Karahıtaylar, Moğollar, Çağatay Hanlığı ve Timurlular Devleti hakim oldu. Hotan 19. asırda Çinliler ile Uygur Türklerinin mücadelelerine sahne oldu. 1877'de Yakup Bey'in ölümünden sonra şehir Çin idaresine geçti. Bu tarihten sonra Çin idaresine karşı çok sayıda isyan çıktı. 1933'te Hotan Doğu Türkistan'da kurulan bağımsız devlete katıldı. 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra tekrar Çin idaresine giren şehir 1955'te yeni kurulan Sincan Uygur Özerk Bölgesine dahil edildi. Bu tarihte sonra da Çin idaresine karşı birkaç isyan meydana geldi.
Hotan aynı zamanda çok sayıda alimi ile meşhur bir şehirdir. Hoteni olarak tanınan bu alimlerden biri olan Kadı Cemaleddin el Hotani Anadolu Selçuklu sultanı IV. Kılıçarslan zamanında vezirlik yapmıştır.
Taklamakan Çölü
Çin'de bulunan bir çöl. Aynı zamanda Çin'deki en büyük çöldür.
Genişliği batıdan doğuya 1000 kilometre, kuzeyden de güneye 400 kilometre olan Taklamakan Çölü, 324 bin kilometrekarelik alanı kapsamaktadır.
Taklamakan Çölü'ndeki petrol kaynakları dünyanın en zengin petrol rezervleri arasında yer almaktadır.
Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi'nden araştırmacı Qian Boquen,'takli' kelimesinin Türkçe'deki kavak anlamına gelen 'tohlak' veya 'tohrak' kelimelerinden, 'ma' hecesinin büyüklüğü ifade ettiği, 'kan' hecesinin de eski Farsça'daki ülke, kent veya köy demek olan 'kand' sözcüğünden geldiğini, bu nedenle Taklamakan'ın 'kavak ülkesi' demek olduğu görüşünü dile getirmektedir.
JANGAN
Han hanedanlığı dönemindeki Changan kentinin kalıntısı, Xi'an kentinin 5 kilometre kuzeybatısında bulunur. Çin'in Batı Han Hanedanlığı'nın sürdüğü 200 yılda, Changan kenti, Çin'in siyasi, ekonomik ve kültürel merkezi oldu. Changan kentinin kalıntısı, artık Çin'in önemli tarihi eserleri listesine alındı. Changan kentinin inşası 3 dönemi kapsayan 90 yılı aşkın sürede tamamlandı. Han Hanedanlığı'nın ilk imparatoru Han Gaozu, M.Ö. 202 yılında bir önceki Qin Hanedanlığı dönemindeki Xingyue Sarayı'nı restore ederek, sarayın ismini Changle Sarayı olarak değiştirdi ve başkenti buraya taşındı. İmparator Han Gaozu, M.S. 200 yılında burada ayrıca Weiyang Sarayı'nı inşa ettirdi. İmparator Huidi, M.Ö. 194 yılında Changan kentini resmen inşa ettirmeye başladı. M.Ö. 190 yılında kent duvarının inşası tamamlandı. İmparator Han Wudi, M.Ö. 104 yılında, Changan kentinde Beiguan, Guigong, Mingguang ve Jianzhang Saraylarını kurdu ve kentin batısında Linyuan Bahçesi ve Kunming Gölü'nü inşa ettirdi. O zamana kadar, Changan kentinin inşası tümüyle tamamlandı. 36 kilometrekare yüzölçümündeki Changan kenti, düzensiz kare şeklindeydi. Kentin güneyi, Büyükayı Takım Yıldızı'nı, kuzeyi Küçükayı Takım Yıldızı'nı simgeleyecek şekilde yapılmıştı. 8 caddesi ve 160 sokağı bulunan kent 9 semte ayrıldı. Çok geniş olan caddelerde 6 at arabası yan yana yürüyebilirdi. Caddelerin iki yanında, çeşitli ağaçlar dikilmişti.
Refahın zirvesine ulaştığı dönemde, Changan kentinin nüfusu 300 bine yaklaştı. Çin tarihinde ilk büyük kentlerden biri olarak sayılan Changan kentinde birçok saray ve konut vardı. Bunlardan en tanınmış olanlar, Changle, Weiyang ve Jianzhang saraylarıdır.
DOWNHANG
Çin'in ilk başkentlerinden biri olan Xian ın batısında bir oasis köyüdür..Batısında ipek yolunun geçtiği Takla Makan çölü wardır..İpek yolundan Çine giden 2 yolunda birleştiği köydür..Geçilmesi neredeyse imkansız olan Takla Makan çölünün kuzeyinden we güneyinden geçen yollara yakınlığı nedeniyle tarihte önemli biryeri wardır..
Donwhang te 492 mağara warmış..sanırım ya hepsinin toplamı yada bazıları 45 bin metrekareymiş o.O .. 2415 tane boyalı heykel we 5 tanede tahta yapılı mağara warmış...
Semerkand
Eskiçağ'da yerleşilen, M.Ö.329'da Büyük İskender tarafından alınan Semerkand, 712'de müslüman Araplar tarafından fethedilip, Samanoğulları döneminde iktisadi açıdan hızla gelişti. 1220'de Cengiz Han tarafından yakılıp yıkıldıktan sonra, Timur'un başkent yapmasıyla yeniden önemli ölçüde gelişti ve önemli bir kültür merkezine dönüştü. 1500'de Özbekler tarafından alınıp, 1868'de Ruslara geçerek Türkistan'a bağlandı. 1924'ten 1930'a kadar Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti oldu.
İSTANBUL VE AYASOFYA
Ayasofya Müzesi (Ayasofya Cami veya Ayasofya Kilisesi), Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 537 yılında İstanbul'un eski şehir merkezine inşa ettirildi. "Kutsal Bilgelik" anlamına gelen "Hagia Sophia", Yunanca: Αγιά Σοφιά adı verilen bina 6 yılda (532-537 yılları arasına) tamamlandı. Dünya’nın en eski ve en hızlı inşa edilen katedralidir. Günümüzde, dünyanın yüzölçümü bakımından dördüncü büyük katedrali olarak kabul edilir.
Ayasofya, sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer alır. Başlangıçta bir kilise olarak inşa edilen ve Osmanlı döneminde camii'ye çevrilen Ayasofya, günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir.
Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nın İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Birinci Ayasofya’nın inşasına Konstantinos zamanında başlanmışsa da inşaATIn 360 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.
İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.
İmparator Justinianus (527-565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'i Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış, 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Miletli Isidore ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanan binanın Aralık 557 depreminden sonra zayıflayan kubbesi Mayıs 558'de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiştir. Anadolu, Mısır ve Yunan antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir. Bu üçüncü Ayasofya’nın inşası tamamlandığı gün, Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator Justinianus (Jüstinyen) halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir. Döneminin en geniş kubbesine sahip olan yapı, asırlar boyunca sık sık yenilendi. Ayasofya’nın Bizans döneminde birçok kez çöken kubbesi Mimar Sinan’ın istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. Bu kubbe, katedral kubbeleri içinde çapı bakımından dördüncü büyük kubbedir .
Ayasofya silüeti
Ayasofya silüeti
Bizans dönemi mimarisinin ve sanatının en görkemli örneklerine sahip olan yapı, Mimar Sinan'ın yaptığı Süleymaniye ve Selimiye Camii'nin esin kaynağı oldu. 916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u ele geçirmesiyle camiye dönüştürüldü, cumhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında Atatürk'ün emriyle müze olarak kullanılmaya başlandı.
Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.
Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks (Bizans kiliselerinde avluya verilen isim) ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler 9.-12. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir. Üst galerideki, Meryem Ana’nın ve Vaftizci Yahya’nın da temsil edildiği büyük mozaikte İsa Peygamber’in yüzünün sağ ve sol yarıları birbirinden farklı olarak temsil edilmiştir. Bu özellik Leonardo da Vinci’nin ünlü eserinde de görülmekle birlikte, Ayasofya’daki bu mozaik 12.yy.’da yapılmış olduğundan Vinci’nin eserinden daha eskidir. Ayasofya'da, mevlut okuma balkonunun yanında, zeminde bulunan, çeşitli renklerde dairesel taşlar içeren, Yerin göbeği anlamındaki Omphalion (omphalos) adını taşıyan, kare biçimli alan, Bizanslılar'ca Dünya'nın merkezi olarak kabul edilmiş olduğundan Bizans imparatorlarının taç giyme törenlerine sahne olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a girişinin ardından ilk iş olarak Ayasofya'nın onarılmış olması dikkat çekicidir. Bazı rivayetlere göre camii'nin kıblesi ters olduğu için eli ile duvarı kıbleye doğru iterek düzelttiği anlatılır. Rivayetin kökeni aslında diğer en eski kiliselerde olduğu gibi absidi Kudüs’e yönelik olarak yapılmış olması gereken Ayasofya’nın absidinin hafifçe kıbleye yönelik olmasıdır. Ayasofya'daki papaz odalarını medrese olarak faaliyete başlatmış, İstanbul Üniversitesi'nin temeli sayılan bu medreseler 1934 yılında Müzeler Müdürlüğü tarafından her nedense yıktırılmıştır
Fatih Sultan Mehmet tarafından döneminde camiye çevirilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde İstanbul'un en önemli camilerinden birisi oldu. Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklendi.
Ayasofya İstanbul'un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecit'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Ayasofya 1935 yılında müze haline getirildi. Mozaikleriyle ünlü yapıyı 55.60 m. yüksekliğinde ve içten 30.80.-31.88 m. çapında 40 kaburgalı bir kubbe örtmektedir. Binanın ağırlığını 40'ı aşağıda, 67'si üst katta 107 sütun taşımaktadır.
Simdi geldik resimlere ..............
İLK RESMİM GERÇEK CHİN TOMB

İKİNCİ RESMİM DOWNHANG DAN


Sıra geldi hotana hotan dan goruntuler


Geldik RockMountaine'e


Samarkand Şehri



Taklamakan Çölü


ve sen olarak Tıger Mountain
 

Absence

 
Kayıt
29 Aralık 2007
Mesajlar
8.261
Beğeniler
1
Bu topic 2007 den beri c/p c/p heryerde geziyor google baksan yüzlerce var free forumlarda bile ben sıkıldım bu resimlerden
 
Kayıt
2 Mayıs 2007
Mesajlar
455
Beğeniler
0
Absence demiş ki:
Bu topic 2007 den beri c/p c/p heryerde geziyor google baksan yüzlerce var free forumlarda bile ben sıkıldım bu resimlerden
sen görmüş olabilirsin gormeyenler görsün die koydum :thumbsup:
 

Absence

 
Kayıt
29 Aralık 2007
Mesajlar
8.261
Beğeniler
1
Constanzia demiş ki:
Absence demiş ki:
Bu topic 2007 den beri c/p c/p heryerde geziyor google baksan yüzlerce var free forumlarda bile ben sıkıldım bu resimlerden
sen görmüş olabilirsin gormeyenler görsün die koydum :thumbsup:
Tamam tamam kalsın canım nese: akşam akşam tartışma olmasın :twisted:
 
Kayıt
2 Mayıs 2007
Mesajlar
455
Beğeniler
0
Absence demiş ki:
Constanzia demiş ki:
Absence demiş ki:
Bu topic 2007 den beri c/p c/p heryerde geziyor google baksan yüzlerce var free forumlarda bile ben sıkıldım bu resimlerden
sen görmüş olabilirsin gormeyenler görsün die koydum :thumbsup:
Tamam tamam kalsın canım nese: akşam akşam tartışma olmasın :twisted:
Tartıstıgım felan yok forumda bu resimlerden varsa eger konuyu silebilirsin verılmısse özür :byes:
 
Kayıt
1 Eylül 2008
Mesajlar
270
Beğeniler
0
ben semerkantı görmüştüm sadece diğerlerini ilk defa görüyorum tşkler çok guzel
 
Yukarı Alt