Kayıt
20 Mart 2009
Mesajlar
4.533
Beğeniler
0
WWF tarafından yayımlanan ‘Yaşayan Gezegen Raporu 2010’; insanlığın doğal kaynaklar üzerindeki talebinin neredeyse ışık hızıyla arttığını, dünyanın sağlayabileceğinden yüzde 50 daha fazlasını tükettiğimizi ve küresel ölçekte biyolojik çeşitliliğin yüzde 30 azaldığını ortaya çıkardı.


Apollo 8 astronotlarından Bill Anderson bu resmi 1968'de çekti. Aydan çekilen bu resim "Dünyanın doğuşu" adını aldı ve gezegenimizin ne kadar güzel ve kırılgan olduğunun bir sembolü haline geldi.


WWF'den yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi:

Kırmızı alarm: Ekolojik Ayak İzimiz iki katına çıktı, türlerin üçte biri yok oldu.

WWF’nin 1998 yılından bu yana Londra Zooloji Derneği ve Küresel Ayak İzi Ağı ile işbirliği içerisinde iki yılda bir yayımladığı Yaşayan Gezegen Raporu, dünyanın biyolojik kapasitesi (arz) ile Ekolojik Ayak İzi’ni (talep) ölçerek, gezegenin durumu hakkında önemli sonuçlara ulaşıyor.

Rapordaki en önemli göstergelerden biri olan Yaşayan Gezegen Endeksi, 2.500 türün ve 8.000 popülasyonun ölçümlenmesiyle son 40 yılda küresel ölçekte biyolojik çeşitliliğin yüzde 30 azaldığını ortaya koyuyor. Rapordaki bir diğer önemli ölçüt olan Ekolojik Ayak İzi ise, son 40 yılda doğal kaynak talebimizin iki katına çıktığını gösteriyor. Bu da, yaşamımızı sürdürmek için 2010 yılında 1,5 gezegene ihtiyacımız olduğuna işaret ediyor. Bu şekilde devam edersek, tüketimimizi karşılamak için 2030 yılında 2 gezegene, 2050 yılında 2,8 gezegene ihtiyaç duyacağız.

Ekolojik Ayak İzi’nin yarısından fazlasını karbon emisyonları oluşturuyor. Ekolojik limit aşımıyla ortaya çıkan küresel iklim değişikliği, son 50 yılda 11 katına çıkan karbon ayak izinin bir sonucu.

Yaşayan Gezegen Raporu, biyolojik çeşitlilikte en hızlı düşüşün gelir seviyesi düşük olan ülkelerde olduğunu gösteriyor. Son 40 yılda yaşanan yüzde 60’lık düşüş, gelişmiş ülkelerin tüketim biçimlerinin bir sonucu. Gelişmiş ülkelerin ayak izi, gelişmişlik düzeyi düşük olan ülkelerin beş katına denk geliyor.

Kişi başına düşen ekolojik ayak izi sıralamasında Türkiye, 154 ülke arasında 63. sırada yer alıyor. Kişi başına düşen Ekolojik Ayak İzi sıralamasında ilk on ülke: Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Danimarka, Belçika, Amerika Birleşik Devletleri, Estonya, Kanada, Avustralya, Kuveyt ve İrlanda. Bir Amerikalı’nın Ayak İzi 43 Afrikalı’nınkine eşit.

31 OECD ülkesi küresel ayak izinin yüzde 40’ını oluşturuyor. OECD Genel Sekreteri Angel Gurria Yaşayan Gezegen Raporu’nun ön sözünde, “Biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması; daha güçlü, adil ve temiz bir dünya ekonomisi oluşturma çabamızda öncelikli olarak yer almalıdır. Son mali ve ekonomik kriz, yeni adımları ertelemeye bahane oluşturmak yerine, daha yeşil ekonomiler geliştirmenin aciliyetini gösteren bir uyarı niteliğindedir,” açıklamasını yaptı.

Yaşayan Gezegen 2010 Raporu’nda, ülkelerin ekonomik ve sosyal “gelişmişlik” göstergelerinden biri olan Gayri Safi Milli Hasıla’nın mevcut durumu ortaya koymakta yetersiz kaldığını belirtiyor. Zenginlik ve başarı tanımımızın ve kriterlerimizin değişmesi gerektiğini vurgulayan Rapor, GSYİH’nin İnsani Gelişme Endeksi, Gini katsayısı, Yaşayan Gezegen Endeksi, ekosistem hizmetleri endeksleri ve Ekolojik Ayak İzi gibi göstergelerle bütünleştirilmesini öneriyor.

Tüm dünyada aynı anda yayınlanan Yaşayan Gezegen Raporu’nun küresel lansmanında konuşan WWF Genel Müdürü Jim Leape, “Daha az kaynaktan şimdiki kadar, hatta daha fazlasını elde etmek için yeni yollar bulmak zorundayız. Dünyanın kaynaklarını, kendisini yenileme hızından daha hızlı tüketmeyi sürdürmek, bağlı olduğumuz sistemleri yok etmektedir. Artık kaynakları, doğanın koşullarına ve sınırlarına göre yönetmek zorundayız,” dedi.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “Yeryüzündeki yaşamın devamı, Ekolojik Ayak İzi’mizin azaltılmasına ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına bağlı. Ekolojik Ayak İzi’nin azaltılması için gelişmiş ülkeler çok daha sade yaşamanın yollarını bulmak, özellikle fosile yakıta bağımlılıklarını azaltmak zorunda. Bu konuda çok önemli rolü olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ise kalkınma ve büyüme modellerini değiştirmesi gerekiyor,” dedi.​
 
Yukarı Alt