StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Kaşifler 4200 metreye Rus bayrağı dikti
Rusya’nın, Kuzey Buz Denizi’ndeki karasuları ile ilgili iddialarını desteklemek için Kuzey Kutbu’nun 4 km altına gönderdiği kaşifler, deniz tabanına titanyumdan Rus bayrağını dikti.
MOSKOVA - Itar-Tass ajansının bildirdiğine göre, araştırma ekibinden Vladimir Strugatski, mekanik bir kolla donanmış cep denizaltısı Mir-1’in, Kuzey Kutbu’nun 4261 metre derininde titanyumdan yapılmış bir metre uzunluğundaki Rus bayrağını diktiğini belirtti.
Dibe daha sonra ulaşan diğer mini denizaltı Mir-2’nin kaptanı Yevgeni Çerniyayev de yumuşak bir şekilde deniz tabanına dokunduklarını, çevrelerinde turuncu bir toprak olduğunu, ancak derin deniz sakinlerini görmediklerini anlattı.

Aralarında iki Rus milletvekili ile bir bilim adamının da bulunduğu derin deniz kaşiflerinin dalışları iki saat kadar sürerken, ilk 1300 metrede batiskafın dayanıklılığını test ettikten sonra deniz tabanına dek devam ettiler.

Rus bayrağını dikmenin yanı sıra bazı bilimsel araştırmalar da yapan Rus kaşifler, ayrıca gelecek kuşaklar için bir mesaj içeren kapsülü deniz tabanına bıraktı.

Nükleer buz kırıcı Rossiya’nın açtığı yoldan dün Kuzey Kutup bölgesine gelen Rusya’nın ünlü Akademik Fydorov araştırma gemisi, Moskova’nın bölgedeki doğal kaynaklar üzerindeki iddialarına kanıt getirmek için yapılacak dalışın hazırlıklarını sürdürüyordu.

Mini denizaltılar Pazar günü yaptıkları deneme dalışında Rusya’nın en kuzeyindeki adaların yakınında bulunan Franz Josef takımadalarının 87 km kuzeyinde, 1,3 km derinliğe inmişlerdi.

Rusya’nın bu iddialı bilimsel ve siyasi çalışmasına deneyimli bir kutup kaşifi olan Arthur Çilingirov ile Vladimir Gruzdev adlı iki parlamento üyesi de katılıyor.

Deniz tabanının ayrıntılı haritasını da çıkarmayı planlayan ekipten parlamenter Çilingirov, şimdiye dek burada kimsenin gitmediği derinliklerdeki deniz tabanına ulaşmak amacıyla ciddi ve riskli bir görev üstlendiklerini belirterek, “İnsanoğlu bunu uzun zamandır hayal ediyordu” diye konuşmuştu.

Nükleer buz kırıcının destek verdiği Rusya’nın ünlü Akademik Fyodorov araştırma gemisinden gönderilen denizaltılardan birisinin pilotu Anatoli Sagaleviç de ilk kez bir denizaltının buzul tabakasının altında çalıştığını ve bunun yapılabileceğini ispat ettiğini söylemişti.

“Tarihte ilk kez insanoğlunun Kuzey Kutbu’nun altında deniz tabanına ineceğini” belirten Rus ekibi, bugünkü tarihi dalış için de “bunun Ay’a bayrak dikmek kadar kadar önemli” olduğu yorumunu yapıyor.

RUSYA BÖLGEDE HAK İDDİA EDİYOR
Kuzey Buz Denizi’nde 10 milyar ton civarında petrol ve doğal gaz rezervi bulunduğunu düşünen Rusya, aralarında ABD’nin de olduğu diğer önemli güçlere meydan okuyarak, bu bölgede geniş bir alanda hak iddia ediyor.

2001’de Birleşmiş Milletler’e yaptığı başvuruda kuzey kıyılarının karasularının karadaki topraklarının devamı olduğunu iddia eden Rusya, bölgede denizaltında bulunan ve Lomosonov Sıradağları olarak bilinen jeolojik oluşumun kendi karasal topraklarının uzantısı olduğu görüşünü dile getiriyor.

Rusya’nın Mir-1 ve Mir-2 adlı mini denizaltıları, deniz tabanında bilimsel araştırma ve ölçümler yaparak Moskova’nın bu iddialarına kanıt bulmaya çalışacak. Denizaltılar, Kuzey Kutup ve Buz Denizi’ne özgü bitki ve hayvan türlerini de toplayacak ve görüntüler çekecek.

Deniz Hukuku Sözleşmesi, devletlere bazen daha da genişletilebilen, ülke açıklarında 200 deniz mili uzunluğunda bir ekonomik bölgeye sahip olmalarına izin veriyor.

Bu alanı genişletmek için bir ülkenin denizaltındaki kaya tabakası yapısının, topraklarındaki jeolojik yapıya benzer olduğunu ispat etmesi gerekiyor.

Şimdiye dek hiçbir ülkenin karasal uzantısı Kuzey Kutbu’na uzanmadığından, Kutup çevresindeki uluslararası bölge Uluslararası Denizyatağı Yönetimi adlı bir kuruluş tarafından idare ediliyor.

KUZEY BUZ DENİZİ, RUSYA’YI ABD VE KANADA İLE KARŞI KARŞIYA GETİRİYOR
Öte yandan, Kuzey Buz Denizi’nde önemli miktarda hak iddia eden Moskova, 2002’de yaptığı başvuruyu kanıt yetersizliği nedeniyle reddeden BM’ye 2009’da yeni bir başvuruda bulunmaya hazırlanıyor.

ABD’nin Kuzey Buz Denizi Araştırma Komsiyonu’nun eski Başkanı George Newton, Rusların Kuzey Buz Denizi bölgesinin yüzde 45’inde hak iddia ettiklerini belirterek, Rusya’nın bu yeni “saldırgan” araştırma programıyla elde ettiği yeni verileri doğrulaması halinde BM’ye yapacağı başvuruda kullanacağını kaydetti.

Danimarka ise Lomosonov Sıradağları’nın Rusya’nın değil kendi toprağı olan Grönland’ın uzantısı olduğunun kanıtlanmasını umarken, Kanada da bölgedeki etkinliğini kaybetmemek ve egemenliğini korumak için 7 milyar dolar harcamayı ve 8 adet yeni buzkıran devriye gemisi inşa etmeyi planlıyor.

Rusya’nın Kuzey Buz Denizi’ndeki diğer ve en büyük rakibi ABD de buradaki varlığını ve egemenliğini artırmak için harekete geçti. Amerikan Kongresi, bunun için 8,7 milyar dolarlık bir bütçe ayırmaya, eldeki üç buzkıran gemisinin çalışır halde tutulması ve yeni gemiler inşa edilmesi amacıyla da 100 milyon dolar harcamaya izin verecek yasa çıkarmaya hazırlanıyor.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Depremi 20 saniye önce haber veren sistem
Yer sarsıntılarının en çok meydana geldiği ülkelerden biri olan Japonya’da, ekim ayından itibaren uygulamaya konulacak erken uyarı sistemiyle halka deprem öncesinde korunma tedbirleri alabilmesi için 20 saniye kadar süre tanınması hedefleniyor.
TOKYO - Japonya Meteoroloji Ajansı’nın erken uyarı sisteminin, öncül ya da ilk deprem dalgasını tespit ettiğinde alarm vereceği bildirildi. Ajansın bir yetkilisinin açıklamasına göre, televizyon ve radyoda yayımlanacak uyarıyla insanların masa altlarına girmek, binalardan uzaklaşmak ya da araç kullanmayı bırakmak için 20 saniyeye kadar zamanları olacak. Yetkili, uyarıları alabilmesi için gerekli donanımları yapılmış yeni cep telefonlarının da bu yıl bitmeden satışa sunulacağını söyledi.
Deprem uyarısının, sarsıntıdan 10 ila 20 saniye önce verilebileceği, ancak depremin merkezinin yakında olması durumunda bu sürenin çok daha kısa olabileceği ya da bazen uyarı verilmesinin mümkün olamayabileceği belirtildi.

Bir depremin öncül dalgası, büyük sarsıntıya yol açmazken, sarsıntıya neden olan ikincil dalgadan daha hızlı ilerler.
SİSTEMİN UYGULANMASI ERTELENMİŞTİ
Japonya’da deprem öncesi uyarı, acil durum personeli, inşaat alanlarındaki görevliler ve makinistlere geçen yıl Ağustos ayından bu yana verilirken, sistemi tam olarak henüz anlamamış olanlar bulunabileceği ve insanlarda paniğe neden olmasının önüne geçmek için daha geniş kamuoyunun uyarıdan haberdar edilmesi ertelenmişti.

Halkın uyarıyı aldıktan sonra temel olarak, sakinliğini koruması ve önce kendi güvenliğini sağlaması hedefleniyor. Ajans, deprem uyarısının alınmasından sonra sağlam masaların altına girilmesini, binaların terk edilmesini ve asansörlerden çıkılmasını tavsiye ediyor.
JAPONYA BİR DEPREM ÜLKESİ
Dünyadaki 6 ve üzerindeki depremlerin, yaklaşık yüzde 20’si Japonya’da meydana geliyor. Japonya’nın orta kesimini vuran 1995’deki Richter ölçeğine göre 7.3 büyüklüğündeki depremde, 6 bin 400’den fazla kişi ölmüş, yaklaşık 100 milyar dolarlık hasar meydana gelmişti. Ülkenin kuzey kesiminde 2004’te meydana gelen Richter ölçeğine göre 6.8 büyüklüğündeki depremde de yaklaşık 40 kişi ölmüş, 300’den fazla kişi yaralanmıştı.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Malezya deri sırtlı kamplumbağa klonlayacak ( Malzya Bile Yaparken ... )
Bilimsel adı “Dermochelys coriacea” olan deri sırtlı deniz kaplumbağalarının nüfusu 1960’lardan bu yana yüzde 99 oranında azalmış durumda.
KUALA LUMPUR - Malezya, sırtı deri kaplumbağa türlerini, soylarının tükenmesini önlemek için klonlayacak.
New Straits Times gazetesinin haberine göre, 5 yıl sürecek 9 milyon dolarlık projede yerli ve yabancı bilim adamları ve üniversiteler birlikte çalışacak.

Klonlama çalışmalarının, sayıları çok olan yeşil kaplumbağalar üzerinde başlayacağını belirten Malezya Balıkçılık İdaresi Başkanı Junaidi Che Ayub, “Tekniğimizi mükemmelleştirdikten sonra sırtı deri kaplumbağaları klonlayacağız” dedi.

Bilimsel adı “Dermochelys coriacea” olan deri sırtlı deniz kaplumbağalarının nüfusu 1960’lardan bu yana yüzde 99 oranında azalmış durumda.

Deri sırtlı deniz kaplumbağasları, kabuklarının temelde bağ dokudan oluşması ve kendi boyutlarındaki bir sürüngenden beklenebilecek olanın üç katı kadar metabolizma hızına sahip olmaları gibi eşsiz özellikleriyle de diğer deniz kaplumbağalarından ayrılırlar.
 
Kayıt
7 Nisan 2007
Mesajlar
769
Beğeniler
3
2070'te dünya buzulsuz kalacak
Kuzey Kutbu'nun uydudan çekilen foto?raflaryny inceleyen bilimadamlary, buzullardaki erimenin hyzlandy?yny ve yakyn bir zamanda buzullaryn tamamynyn eriyece?ini açyklady. NASA'nyn uydu aracyly?yyla çekti?i son foto?raflarda, Kuzey'deki buzullaryn 1979'dan bu yana yüzde 9'unun eridi?i tespit edildi. Bin 800 sayfalyk raporda küresel iklim de?i?ikli?i ile seller ya?anaca?y da bildirildi. Bilimadamlary, küresel ysynmanyn neden oldu?u buzul erimeleri ile okyanuslardaki su miktarynyn artaca?yny, bunun sonucunda da deniz seviyesine yakyn bölgelerin sular altynda kalaca?yny belirtti. Isynmanyn 2070'te dünyayy buzulsuz byrakaca?y açyklandy
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
BM’den iklim değişikliği sitesi
BM, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yaptığı faaliyetler hakkında bilgi veren yeni bir internet sitesi kurdu.
BM sözcülüğünden yapılan açıklamada, sitenin iklim değişikliği konusunda BM çatısı altında yürütülen çalışmalar, BM Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları ve konuyla ilgili yeni gelişmeler, toplantılar ve projeler hakkında internet kullanıcılarını bilgilendirme amacı taşıdığı belirtildi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un 24 Eylül’de dünya liderlerini iklim değişikliğiyle ilgili BM’de düzenlenecek üst düzey toplantıya davet ettiği açıklamanın da bulunduğu siteye “http://www.un.org/climatechange” adresinden ulaşılabiliyor.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
İlkel Avrupalılar insan kurban ediyorlardı
Yeni bir araştırmaya göre, tarih öncesi Avrupa’daki topluluklar insan kurban ediyorlardı. Son yapılan kazılar, kurbanların bulunduğu toplu mezarların sanılandan daha yaygın olduğunu ortaya çıkardı.
Pisa Üniversitesi’nden Vincenzo Formicola’ya göre; tek kişilik mezarlıklardaki kalıntılarından farklılık gösteren bu grup halinde bulunan kalıntılar, bir tür kurban edilme ritüeline işaret ediyor olabilir.
YAYGIN BİR RİTÜEL
“Current Anthropology”nin son sayısında açıklamalarda bulunan Formicola, “Bu son kalıntılar, insan kurban etmenin bu eski topluluklarda yaygın bir ritüel olabileceğini düşündürüyor” dedi.
Formicola’ya göre, Avrupa’da geç dönem Yontma Taş Devri’nde yaşamış olan avcı-toplayıcı gruplar ölülerini; bilim adamlarına, yaşamları ve inançları ile ilgili pek çok ipucu sağlayabilecek boncuklar ve süsler ile birlikte gömüyorlardı.

İki kişi veya daha fazla bireyden oluşan toplu mezarlar ise genellikle bir kaza veya hastalık sonucu beraber yaşamını yitiren insanlar için kullanılıyordu. Ancak son yapılan kazılar, toplu mezarların sanılandan daha yaygın olduğunu ve kendilerine has özellikler gösterdiğini ortaya çıkardı.

Formicola, “Bu mezarlardan tahminimizce sadece beşte biri doğal nedenlerden ölenler için kullanılmıştı, insan kurban etmek ise alternatif bir açıklama olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

KURBAN ETMEDEN ÖNCE HAZIRLIYORLARDI
Çek Cumhuriyeti’nin Moravian bölgesinde bulunan üç genç insanın gömüldüğü bir toplu mezar farklı özellikler gösteriyordu. Kalıntılardan ortada olanda kalça çıkığı gözlemleniyordu ve sıradışı bir şekilde mezara yerleştirilmişlerdi. Kalıntılardan bir tanesinin suratı yere dönüktü. Bir diğeri ellerini ortada bulunan iskeletin kasık bölgesine doğru uzatmıştı.

İtalya’da ise bir kadının yanına gömülmüş bir cüce iskeleti bulundu. Bir diğer sıradışı örnek ise çocuk yaşta, boncuklarla birlikte gömülen Rusya’daki bir mezarda bulunan kalıntılar.

Formicola bu tip boncukların hazırlanmasının o dönemde çok uzun zaman alması gerektiğini söyledi: “Özel bir seromoni ve özellikle çocuklar için üretilen bu boncuklarının yapım süreleri göz önüne alındığında, bu genç insanların ölümlerinden çok önce hazırlıkların yapılmaya başlandığı öngörülebilir.”

Mezarlardaki yaş, cinsiyet gibi özelliklerin sadece ortak bir hastalık sonucu oluşturulduğunu düşünmediğini belirten Formicola, “Belki de bu bireylerden korkuluyordu, ya da nefret ediliyordu. Bir cücenin sadece cüce olduğu için mi öldürülüp gömüldüğünü bilemiyoruz” diye konuştu.

AZTEK, MAYA VE MISIR’DAN SONRA...
Geç Yontma Taş Avrupa’sında insan kurbanların yaygınlıkları daha önce bilinmiyordu. Bu devirden çok sonraları, Aztek, Maya, Mısır gibi daha karmaşık ve gelişkin uygarlıklarda ise insan kurban etmenin oldukça yaygın olduğu biliniyor.

Bu yeni bulgular avcı-toplayıcı toplulukların yaşamlarının sanıldığından daha karmaşık özellikler gösterebildiğini düşündürüyor.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Ses hızının 10 katını aşan jet motoru test edildi,
Avustralya’da denemesi yapılan jet motoru saatte 11 bin kilometre hız yapmayı başardı.
CANBERRA - İçten yanmalı süpersonik motor, Avustralyalı ve Amerikalı bilim adamlarınca geliştirildi. Bu gelişmenin ileride süper hızlı uçuşlar yapılmasını sağlaması bekleniyor.
Avustralya’daki Bilim ve Teknoloji Kurumu ile ABD Savunma Gelişmiş Araştırma Projeleri Kurumu’nda (DARPA) çalışan bilim adamları, jet
motorunu konvansiyonel bir roketle fırlattılar.

Roket belli bir hıza ulaşınca motorun denenmesine başlandı. Bu tür motorların çalışması için belli bir hıza ulaşması gerekiyor.

DARPA’nın baş araştırmacısı Steven Walker, çok uzak olmayan bir gelecekte hipersonik uçakların gerçek olacağını bildirdi.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
İnsanın evrim haritası değişiyor

Kenya’da bulunan 2 yeni fosil, insanın ataları hakkında bilinenlerin doğru olmayabileceğini gösterdi. İnsanoğlunun en eski atası kabul edilen Homo Habilis’in, aslında kendisinden sonra yaşadığı sanılan Homo Erectus’la aynı dönemde varolduğu tespit edildi !
Bilim dünyası insanın evrimine ışık tutacak yeni bir keşfin heyecanını yaşıyor. National Geographıc’in desteğiyle, bir grup bilim insanının 2 bin yılında Kenya’da gün ışığına çıkardığı iki fosil üzerindeki incelemeler tamamlandı ve insanın evrimine ilişkin bugüne kadar bilinenleri değiştirebilecek bir sonuca ulaşıldı.
Nature dergisinde yayımlanan habere göre fosiller, insanoğlunun bilinen en eski atası kabul edilen Homo Habilis’in, aslında kendisinden sonra yaşadığı sanılan türle aynı dönemde varolduğunu ortaya koydu.

1.44 milyon yaşındaki Homo Habilis fosili ve 1.55 milyon yaşındaki Homo Erectus kafatası, bu iki türün aslında yarım milyon yıl kadar birlikte yaşadıklarına işaret ediyor.

Bulgular, insanlığın şu ana dek bilinmeyen ve keşfedilmeyi bekleyen bir başka atasının olabileceği ihtimalini de güçlendiriyor.

Bilimadamları, son 2 milyon yılda insan evriminin doğrusal bir gelişim gösterdiğini düşünüyordu. Bu teoriye göre, ilk olarak Homo Habilis vardı. Onları, sırasıyla Homo Erectus ve Homo Sapiens izledi.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
İnternet medyası gazeteleri geçecek


Kitle iletişim araçlarında trendler değişiyor. ABD’de yapılan bir araştırma, tüketicilerin gazete, radyo, televizyon gibi geleneksel medyadan dijital medyaya kaydığını ortaya koydu.
NEW YORK - Medya yatırım şirketi Veronis Suhler Stevenson’ın raporunda yer alan verilere göre, reklamcılar tüketici davranışlarındaki değişiklikleri farkederek internet pazarlamasına daha fazla yatırım yapmaya başladı.
2001’den 2006’ya kadar ortalama bir tüketici tarafından dijital medyaya harcanan para yüzde 19.8 arttı. Aynı dönemde televizyon, radyo ve gazete gibi geleneksel ya da reklamla desteklenen kitle iletişim araçlarına harcanan zaman ise yüzde 6.3 düştü.

İnternet kullanıcılığının gelişmesiyle reklamcılık da buna ayak uyduracak. Araştırmaya göre internet reklamcılığı, 2011’e kadar ortalama yüzde 21 büyüyecek. 2010’da internet reklamlarına harcanan para 54 milyar dolara ulaşarak günümüzün en geniş reklam türü olan gazete reklamcılığını sollayacak. Gazete reklamcılığı harcamalarının 51.5 milyar dolarda kalması bekleniyor.

İnsanlar artık daha az gazete ve diğer geleneksel haber kaynaklarından yararlanıyor. Rapora göre son 10 yılda ilk kez tüketiciler bir önceki yıla kıyasla daha az oranda kitle iletişim araçları ile zaman geçirmiş. Kişi başına medyadan yararlanma oranı yüzde 0.5 düşerek yıllık 3 bin 530 saat olmuş. Bunun nedeni ise dijital medyanın, geleneksel medyadan çok daha az zaman gerektiriyor olması.

Örneğin tüketiciler televizyon izlemeye ortalama 30 dakika zaman ayırıyor. İnternet medyasında bu süre 5-7 dakika, çünkü kullanıcılar kendi seçtikleri görüntü kliplerine daha rahat ulaşıyor.

İnternet kullanımının artmasında, işyerlerindeki internet erişim olanağının payı büyük. Araştırmaya göre kurum ve şirket çalışanlarındaki medya kullanımı yüzde 3.2 arttı ve 2006’da kişi başına 260 saat oldu. Kurumsal medya kullanımının 2011’e kadar büyümesi bekleniyor.



Buradan Alıntıdır.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Gökyüzünde meteor şöleni


Gökyüzü meraklıları için en ilgi çekici olaylarından biri olan, “yıldız kayması” olarak bilinen perseid meteor yağmurları bu gece ve Pazar gecesi izlenebilecek.
Ankara Üniversitesi Rasathanesi Öğretim Görevlisi Yahya Demircan, her yıl Temmuz-Ağustos döneminde gözlenen ve 11-12 Ağustos’ta en fazla sayıya ulaşan perseidlerin meteor yağmurları içinde en çok bilineni olduğunu söyledi.
Halk arasında “yıldız kayması” olarak da bilinen perseid meteor yağmurlarının yıldızlarla ilgisinin olmadığını anlatan Demircan, meteor yağmurlarının, güneş çevresinde değişik yörüngelerde dolanan irili ufaklı gök taşlarının dünya atmosferine girmesiyle oluştuğunu dile getirdi.

Perseid meteor yağmurunun maksimum yoğunluğa ulaşacağı 11-12 Ağustos gecelerinde saatte ortalama olarak 100 meteor gözlenebileceğini tahmin ettiklerini ifade eden Demircan, “Ancak unutmamalıyız ki, bu sayı, ancak en iyi gözlem şartlarında ulaşılabilecek olan sayıdır. Hava koşulları (bulutlar, hava kirliliği, sis ve benzeri) ışık kirliliğinin miktarı ve Ay’ın evresi... Özellikle dolunay evresinde ve bölgenin yakınlarında bulunan bir Ay, gözleyebileceğiniz meteor sayısını büyük ölçüde azaltacaktır” dedi.

2007’nin meteor yağmurları açısından şanslı bir yıl olduğunu belirten Demircan, şehir ışıklarından uzak ve daha iyi atmosfer koşullarına sahip bir gözlem yeri seçerek tüm gece boyunca muhteşem doğa olayının izlenebileceğini söyledi.

Ankara Üniversitesi Rasathanesi’nin, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Perseid meteor yağmuru için kapılarını astronomi meraklılarına açacağını belirten Demircan, “İki gece boyunca çıplak gözle ve teleskoplarla gökyüzü gözlemi yapma fırsatının yanı sıra profesyonel astronomlar tarafından yapılacak sunumlar ve sohbetler ile astronomi hakkında bilgilenme imkanı olacak” dedi.

BİR SONRAKİ RANDEVU 2126’DA
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektör Yardımcısı ve Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Osman Demircan de, yaptığı açıklamada, 17 Temmuzda başlayıp 24 Ağustosa kadar devam edecek olan “Perseid Yıldız Yağmuru”nun en yoğun görüneceği 12 Ağustos gecesinde, Ulupınar Gözlemevi’nin halka açılacağını söyledi.

Prof. Dr. Demircan, “Perseid Yıldız Yağmuru”nun bir sonraki geçişinin 14 Ağustos 2126 tarihinde olacağını kaydetti.



Not ; Daha önce verildiğini biliyorum hatırlatmak amaçlı koydum Exclamation



Buradan Alıntıdır.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
Modern insanın kökeninde Asyalılık baskın
ABD’de yayımlanan bir araştırmaya göre, milyonlarca yıl önce Asya’dan göçler, Avrupa’da yerleşimin başlaması açısından Afrika’dan göçlerden daha fazla rol oynadı
WASHINGTON - İspanyol ve İtalyan araştırmacılar, Afrika, Asya ve Homo Genus kökenli türlera ait fosilleşmiş 5 binden fazla diş üzerinde yapılan filogenetik* analizlerin sonuçlarının, modern insanın veya Homosapienlerin kökeninin Afrika kıtası değil Asya’dan göçlere dayandığını gösterdiğini açıkladı.
Bilim adamlarının bulgularına göre, Avrupalıların dişleri, 1,8 milyon yıl öncesinden Neandertal insanının ortadan kalktığı 250 bin yıl öncesine kadar incelenen örneklerde, öncelikle Afrikalılardan çok Asyalıların özelliklerini gösteriyor.

Araştırmayı yapan antropologlar, bu bulguların Avrasyalı ve Afrika kıtasından göçlerin uzun bir dönem boyunca değişik bir seyir izlediğini gösterdiğini belirterek, sonuç olarak Asya’dan göçlerin Avrupa’daki yerleşimin oluşması için Afrika’dan gelenlerden daha büyük bir etkisi olduğunu kaydettiler.

Bu çalışmalarını Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi PNAS dergisinin, 6 Ağustos tarihli sayısında da yayımlayan bilim insanları, analizlerinin sonuçlarının, Avrupa’da ilk yerleşimlerin, Afrika’dan arka arkaya gelen göç dalgalarıyla oluşmadığı, teorisini desteklediğini; ancak daha karmaşık bir karışım ve üç kıtadan göç olduğunu da ortaya koyduğunu belirttiler.

*Filogenetik: Genomik bilgi kullanılarak canlılar arasındaki ilişkileri ve moleküler düzeydeki benzerlikleri anlamlandırmaya çalışan biyolojik bilimdir. Canlılar arasındaki genom benzerlikleri DNA ya da protein dizileri kullanılarak yapılır


Buradan Alıntıdır.
 

StarkDrache

Bilgiliyim
Kayıt
13 Mayıs 2007
Mesajlar
2.956
Beğeniler
0
Şehir
Kuzey Yarım Küre
İlk atom bombası ‘Teslis’le patladı

ABD, Japonya-Hiroşima’ya ilk atom bombasını atmadan sadece 20 gün önce ilk atom bombasının deneyini, bundan 62 yıl önce New Mexico eyaletinde Los Alamos Ulusal Laboratuvarının girişimiyle yapmıştı.
ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya, İtalya ve Japonya’nın kurduğu Mihver Devletlerinin Müttefikler tarafından ebediyen ezilmesi için hazırladığı Manhattan Atom Bombası Projesinin deney alanının adı da ilginç seçilmişti: Atomların ayrışması olan fizyon ve birleşmesi olan füzyonu çağrıştıran isimle “Trinity (Teslis)” deney alanı.
“Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” üçlemesinin adını taşıyan dünyanını ilk atom bombası deney alanı, New Mexico eyaletinin güneyinde İspanyolca adı “Jornada del Muerto-Ölü Adamın Seferi” isimli çölde 16 Temmuz 1945’te yapıldı.

Sabah saat 05:29’da şafak vakti ilk atom bombası patlatıldı ve bunu büyük heyecanla bekleyen 40 bilim adamının gözü önünde muhteşem indifa mantarı göğü hapsetti. Dairesel beton bariyer setleriyle çevrili bombanın konulduğu “masa”, yerden 33 metre yüksekteydi. Hiroşima’da da yere değmeden havada patlatıldı.

DÜNYALAR HARAP OLDU
İlk atom bombasını hazırlayan bilim adamlarından Manhattan Projesi müdürü fizikçi Prof. Dr. Robert Oppenheimer (1904-1967), “tarihin ilk nükleer patlamasını” izlerken, Hint-Sanskrit dinsel şiiri Bhagavadgita’dan (Tanrı’nın Şarkısı) şunu dedi: “Ölüm Oldum Dünyaları Harap Eden”

Trinity alanı Müdürü olan Harvard Üniversitesi fizik hocası Kenneth Bainbridge ise bu şeytani muazzam kuvvette bombanın ilk patlamasının hemen arkasından, Oppenheimer’in göklerde yüzen sözünden çok daha basit insani harsla şunu söylemişti: “İşte şimdi artık hepimiz o... çocuğuyuz.” Bu küfrü, tarihe geçti.

BAŞKAN TRUMAN
Los Alamos’ta ilk atom bombasının çalışmaları 1943’te başlamış ve ilk deney “tam başarı” sağlayınca, ABD’nin 1945-1953 arası 33. Başkanı Harry Truman (1884-1972), dünya tarihinde iki atom bombasının Japonya’ya atılmasını emretmişti.

Nobel Ödüllü fizik alimleri Enrico Fermi (1901-1954) ile Emilio Segre (1905-1989) Manhattan-Trinity çalışmalarının yöneticilerindendi.

İlk bombanın patlatılmasından önce plutonyum elementiyle uranyum ışınım elementlerinin özelliklerinin “kritik” safhada büyük konvansiyonel patlayıcı ile nükleer patlamaya açılabileceği saptandı.

Trinity bilim adamlarından Seth Henry Neddermeyer (1907-1988), plutonyumun atom toplarının “süper kritik” safhadan patlamaya geçebileceğini gösteren nükleer fizik uzmanlarındandı.

1.5 MİLYON KM’KARELİK ALAN
New Mexico seçimi de 1,5 milyon kilometrekarelik alanda birkaç ABD güneybatı eyaleti üzerinde 8 ayrı yerde muhtemel ilk deney alanları irdelendi. Radyasyon püskürtüsü ve serpintisinin en az zararlı alan olabileceği New Mexico “Ölü Adamın Seferi Çölü” seçildi. 16 temmuz tarihi, Truman, SSCB lideri Yosif Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churcill’in katıldığı Potsdam Konferansından iki gün önceydi.

İlk atom bombasının öncüsü ve Manhattan Projesinin mimarı Robert Oppenheimer 16 Temmuz 1945 günü, deneme alanının kurulduğu New Mexico çölünde “beton tabyalarla çevrili” alandan uzakta dalgın dalgın yürürken, önüne ters dönmüş bir ölü kaplumbağa çıkar, onu alır ve düzeltir, usulca mırıldanır: “bunu yapabildim”.
 
Yukarı Alt