Ararat-Ağrı dağı
Ağrı Dağı, çeşitli geleneklerde farklı şekilde adlandırılmıştır. Yakut dilinde “Ağr”, Selçuklu Türkleri’nde “Eğri Dağ”, bazen de “Ağır Dağ”, İranlı’larda “Kûh-ı Nûh”, Araplar’da Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-hâris”, Küçük Ağrı’ya ise “Cebelü’l-huveyris” isimleri verilmiştir. Ermeniler bu dağa “Massis” veya “Masik” derken, sadece Batı coğrafyacıları “Ararat”demektedir.
Ararat adının Nuh söylencesinden geldiği belirtilir. MÖ Ortadoğu tarihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilen ve Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen Eski Ahid’in (Tevrat) beş kitabından ilki olan Tekvin’de Ararat ilk kez şöyle geçmektedir: “Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu” (8. Bap 4. Ayet). Ağrı Dağı’na Ararat denmesi de, Tevrat’ta geçen Ararat Dağları’nın Ağrı Dağı ile aynı sayılmasından kaynaklanmıştır.
“Ararat” Ermenice bir kelime olmayıp, Asurlular’ın Urartu ülkesine verdiği addır. “Ağrı” adının Şamanizm devri Türkçesi’nden gelmiş olma olasılığı fazladır. Çünkü Pekarsky’nin Yakut Dili’nin Sözlüğü’nde “Ağr” veya “Ağrı” “Kocaman” ya da “Tanrı” anlamındadır.