Kayıt
8 Mart 2008
Mesajlar
12.853
Beğeniler
1
Şehir
Staples Center / L.A
LİSEDEKİ ALL STAR ADAYI; AMARE STOUDEMIRE

O, kimine göre bir NBA yıldız adayı, kimine göre ise sadece Amerika’daki onlarca yetenekli lise oyuncusundan biri. Peki bunlardan hangisi doğru?

11 yaşında babasını kaybetti. 14 yaşında basketbola başladı. 19 yaşında yeteneği ile sivrildi. Fakat skandallar ve dertler peşini bırakmadı. Şimdi önünde bir yol ayrımı var. Ya NCAA’e gidecek, ya NBA’de draftta seçilecek ya da büyük bir hüsranla karşı karşıya gelecek...

Lisenin 3. sınıfında cezası nedeni ile basket oynamayan ve düzenli idman yapamayan Stoudemire, ikinci senesindeki 18.7 sayı, 8.3 ribaunt, 2.3 blok ortalamalarını, bu yıl 29.1 sayı, 15.0 ribaunt ve 6.1 blok rakamlarına çıkarttı.

4 Nisan’daki McDonalds All-America maçında 22 dakikada 10 sayı, 7 ribaund ve 1 blok gerçekleştiren Amare, yetişkin bir insan görüntüsünde olsa da 19 yaşına yeni girdi.


Kobe Bryant, Kevin Garnett ve bu sene gösterdiği performansla ilk kez All Star seçilen ve yılın en çok gelişme gösteren oyuncusu ödülünü alan Indiana Pacers’lı Jermaine O’Neil, NCAA’i pas geçerek NBA’e adım atmış ve başarılı olmuş isimlerden bir kaçı. Aslına bakarsanız bu iyi örneklere rağmen NBA otoritelerinin çoğu -gerçekten haklı nedenlerle- lise mezunu oyuncuların üniversite eğitimi almadan NBA’e alınmasına karşı. Öncelikle, 17-18 yaşında, kişilik gelişimini daha tamamlayamamış bu gençleri, milyon dolarların adeta çocuk oyuncağı olduğu, para avcısı kadınlarla kuşatılmış, medya ve şirketlerin yapay kahramanlar ve kötü adamlar yaratmak için fırsat kolladığı NBA’de oynatmak gerçekten büyük bir kumar. Üstelik Grant Hill ve Kobe Bryant gibi birkaç ismi saymazsak NBA’deki oyuncuların çoğu fakir ailelerin arka sokaklarda suç ve uyuşturucu gölgesinde büyümüş çocukları. Dolayısıyla para ve şöhretin getirdiği tatlı sarhoşluk onları biraz daha fazla çarpıyor. İşin teknik yönüne baktığımızda ise lisede basketbol hakkında ancak sınırlı bir seviyede teknik bilgi alan bu yetenekli gençler, çoğunlukla “Aslanım, koçum kim tutar be seni! Tüm şutları bu arkadaşınız atsın, O bizim yıldızımız.” gibi bir mantıkla yetiştirile biliniyor. “Ağaç yaşken eğilir” atasözümüz doğrultusunda bu körpecik fidanları eğebilecek en önemli unsur olan NCAA’de ortadan kalkınca, takım oyunundan bihaber, bencil, hep ben diyen oyuncuların ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyor. (bknz. Kobe Bryant)

İşte sözünü ettiğimiz liseli oyuncular furyasına eklenecek son halka, Hazirandaki draftta ilk tur içinde seçileceğine inandığımız Amare Stoudemire olacak.

AMARE STOUDEMİRE’IN MEZİYETLERİ...

Orlando yakınlarındaki Cypress Creek Lisesi’nde okuyan bu genç adam, çoğu basketbol otoritesi tarafından şu an Amerika’nın en iyi lise oyuncusu olarak kabul ediliyor. Aslına bakarsanız Stoudemire müthiş bir basketbol eğitimiyle bu seviyeye gelmedi. Onu bu kadar değerli kılan Allah vergisi fiziksel yetenekleri. Stoudemire’ın hızlı sayılabilecek bir ilk adımı var. Orta mesafe şutları oldukça isabetli ve boyunu göz önüne aldığımızda (2.08 m.) oldukça iyi sayılabilecek bir top sürme yeteneğine sahip. Ayrıca ribaundlara ağaçtan elma toplar gibi sahip olmasıyla her maçta potansiyel bir “double-double” oyuncusu. (Örnek vermek gerekirse; Bu sezon içinde bir çok maçta 30’li sayıların yanında, 15 ribaund, 6 blok ve 3 asist’lik performanslar yakaladı. Son maçlardan birinde ise 45 sayı, 17 ribaund, 10 blok ve 4 asist’lik bir maç çıkardı.) Kimi NBA scoutlarına göre bu özellikleriyle genç bir Karl Malone’u anımsatmakta. Dolayısıyla bu çocuk eğer kendisini geliştirebilirse gelecekte çok ama çok canlar yakacak.

Adamımız Stoudemire’ın bir başka özelliği de tam anlamıyla bir blok canavarı olması. Üstelik yaptığı bloklar sadece acı kuvvete dayanmamakta, aynı zamanda seyircileri coşturacak kadar zarif ve estetik. Aldığı kritik ribaundlar, yaptığı öldürücü bloklar ve sıkı savunmasıyla iyi bir defans oyuncusu olmasına rağmen, Stoudemire’ın asıl meziyetlerine sahanın öteki ucunda şahit oluyoruz. Nefes kesici alley-oop’lar, topu yere sertçe vurdurup havada tamamladığı ya da önce panyaya çarptırıp daha sonra yaptığı smaçlarla taraflı tarafsız herkesin beğenisini toplamakta. Hele karşısında zayıf da bir takım varsa işte o zaman arkanıza yaslanın ve şovu izleyin!. Büyük bir ihtimalle kendinizi bir All-Star hafta sonunda smaç yarışmasını izlemiş gibi hissedeceksiniz.

“Üniversiteye yada NBA’e gittiğimde ve bana basketbol öğretecek birini bulduğumda, bu iş bitmiş olacak. “

Ama kesinlikle Stoudemire’ın hücüm gücü bu kadarla sınırlı değil. Boş pozisyon bulduğunda kullandığı isabetli üç sayılık atışlarıyla ve kendisine orta mesafe şut pozisyonu yaratmaktaki becerisiyle savunmacısının tüm dikkatini pota altına yoğunlaştırmasını engellemekte. Stoudemire’ın çok ilginç bir özelliği de maçta çok sıkıldığı zamanlarda gidip topu guardın elinden alması ve karşı sahaya kendisinin geçirmesi. Aslında guardlara da biraz bozuk arkadaşımız. Ona göre takımın guardları onun yeteneklerinin farkına tam olarak varamadıklarından dolayı topu ona yeteri kadar kullandırmıyorlar!. Bunlar biraz Kobevari sözler ve takımın kimyasını rahatlıkla bozabilir. Amare’nin kafalarda soru işareti bırakan asıl özelliği ise sık sık gittiği okuldan ayırılıp başka bir okula geçmesi ve derslerindeki başarısızlık.

Stoudemire, Cypress Creek Lisesi’ne gelene kadar tam 5 farklı liseye gitti. Bu fazlasıyla abartılı bir durum ve NBA ve NCAA yetkililerinin kafalarını oldukça bulandırmakta. Buna ilaveten bir de geçen yaz gittiği Adidas basketbol kampını, annesinin Nike yetkilisi George Ravelling’den aldığı yüklüce bir para sonucu bırakıp Nike kampına katılması hikayesi var. Bu konu hakkında Amare’nin iddiası ise biraz daha farklı. Ona göre Ravelling annesine sadece 100$ vermeyi teklif etmiş. Adidas kampından ayrılarak Nike kampına katılmasının yegane nedeni de Adidas kampını domine etmiş olması ve onun Nike kampındaki isimlerden de üstün olduğunu kanıtlama arzusuymuş. Evet bunu başarıp yılın en iyi lise oyuncusu seçildi ama kariyerini gölgeleyebilecek bir çok iddia ile de yüz yüze geldi.

SORUNLU YILLAR

Aslen Florida doğumlu Stoudemire’ın kariyerini incelersek kardeşimizin yıldızı bu yıl üniversitede oynayan Jonathan Hargett (West Virginia) ve Harvey Thomas (Georgetown) gibi isimlerin arasında North Carolina’daki Mt. Zion Akademisi’nde parladı. Daha sonraki yılında Lake Wales lisesinde adını iyice duyuran Amare, okul üstüne okul değiştirince Florida Sportif Lise Aktiviteleri Kurulu onun o sezon basketbol oynamasını yasakladı. Nihayet şu anki okulu Cypress Creek Lisesi’ne gelince bir nebze de olsa aradığı huzuru buldu ve tekrar basketbol yetenekleri ile anılmaya başlandı.

Eğer Amare’nin niye bu tür sorunlarla karşılaştığını düşünürsek sanırız cevabı, psikolojinin temel metotlarından olan, çocukluk yıllarına bir göz atarak bulabiliriz. 11 yaşındayken babasını kaybeden Stoudemire, doğal olarak önünde kendisine örnek alacak bir baba figürü olmayınca fazlasıyla zorlandı. Basketbola başlaması ise başka bir ilgi çekici hikaye. 14 yaşında Burney Hayes adında bir antrenör tarafından keşfedilene dek bir Amerikan futbolu oyuncusuydu. O günden sonra ise basketboldan başka hiçbir şey düşünemez oldu.

PEKİ NİYE KOLEJ DEĞİL DE NBA?

Cevap çok basit. Amerikan eğitim sistemine göre herkes elini kolunu sallayarak üniversiteye gidemiyor hatta bazı ülkelerdeki!! gibi liseyi dahi bitiremiyor. Çünkü akademik başarı sportif başarıdan önce gelmekte ve bu konuda fazla taviz verilmiyor. Adamımız Stoudemire pek çalışkan bir öğrenci olmadığından notlarla başı biraz dertte. Beraberinde de bir üniversiteye kabul edilip NCAA’de oynama şansı oldukça azalıyor. (Böyle bile olmasa bir çok NBA otoritesi onun rahatlıkla draftta ilk 20 içinde seçileceğine hatta NBA’deki ilk sezonunda ‘rookie of the year’ ödülünü alacak tarihteki ilk liseli olacağından bahsediyor.) Geçen sezon Memphis Üniversitesi ile flört etse de derslerindeki başarısızlık ve not ortalamasının sınırın çok altında olması üniversite kapılarını kapamış görülmekte. Asıl komik olan her konuda olduğu gibi bu konuda da çeşitli skandal iddiaları var. İddialara göre Mt. Zion Akademisi yetkilileri onun not ortalamalarını sonradan biraz düzelterek yükseltmiş. Cypress Creek Bears’taki antrenörü Earl Barnett’a göre yıldız oyuncusu, üzerinde oynanan çıkar oyunlarına hedef olmakta ve o sadece 18-19 yaşında bir çocuk. Dolayısıyla onun odaklanması gereken tek şey basketbol ve liseden mezun olabilmek!.

STOUDEMİRE: ‘BEN, KENDİM VE BASKETBOL TOPU’

Amare kardeş ise okuldan çok basketbola odaklanma eğiliminde. İster NBA’e gitsin isterse NCAA’de oynasın Stoudemire’ın tek bir arzusu var, o da birinin ona gerçekten basketbol öğretmesi! Dilerseniz bu durumu kendi cümleleri ile anlatalım: “Lise hayatım boyunca Coach Barnett ve Coach Mitchell’den başka antrenörüm olmadı, bireysel çalışma derseniz sadece ben kendim ve basketbol topum vardı. YETER ARTIK!!. NBA, NCAA fark etmez birinin bana basketbolu öğretmesi gerek!!.”

Eğer Memphis geçen sene verdiği bursu sonradan geri çekmeseydi önümüzdeki yıl onu NCAA’de seyredebilecektik ama şu an, düşük not ortalamaları ve karıştığı skandallardan sonra, çoğu okul ondan uzak durma eğiliminde. Bu durumda geriye kalan tek seçenek NBA. Tamam bu çocuğun süper yetenekleri var. Hatta bazı takım yetkilileri arabalarının arka camına adeta “Liselim” yazdıracak kadar Stoudemire konusunda hevesli. Bu çocuk da “Eğer NBA’de oynarsam ilk yılımda All Star olurum.” diyebilecek kadar da iddialı ama NBA’de her şeyin bir bedeli vardır. Hayatta insanlar kolay bir yere gelmez. Eğer gelirlerse de düşüşleri yükselişlerinden çok daha çabuk olur. Artık bekleyip geleceğin ona neleri beraberinde getireceğini göreceğiz. İnşallah bu Allah vergisi yetenekli çocuk NBA değirmeninde öğütülüp gitmez.



“Üniversiteye yada NBA’e gittiğimde ve bana basketbol öğretecek birini bulduğumda, bu iş bitmiş olacak. “

Ama kesinlikle Stoudemire’ın hücüm gücü bu kadarla sınırlı değil. Boş pozisyon bulduğunda kullandığı isabetli üç sayılık atışlarıyla ve kendisine orta mesafe şut pozisyonu yaratmaktaki becerisiyle savunmacısının tüm dikkatini pota altına yoğunlaştırmasını engellemekte. Stoudemire’ın çok ilginç bir özelliği de maçta çok sıkıldığı zamanlarda gidip topu guardın elinden alması ve karşı sahaya kendisinin geçirmesi. Aslında guardlara da biraz bozuk arkadaşımız. Ona göre takımın guardları onun yeteneklerinin farkına tam olarak varamadıklarından dolayı topu ona yeteri kadar kullandırmıyorlar!. Bunlar biraz Kobevari sözler ve takımın kimyasını rahatlıkla bozabilir. Amare’nin kafalarda soru işareti bırakan asıl özelliği ise sık sık gittiği okuldan ayırılıp başka bir okula geçmesi ve derslerindeki başarısızlık.

Stoudemire, Cypress Creek Lisesi’ne gelene kadar tam 5 farklı liseye gitti. Bu fazlasıyla abartılı bir durum ve NBA ve NCAA yetkililerinin kafalarını oldukça bulandırmakta. Buna ilaveten bir de geçen yaz gittiği Adidas basketbol kampını, annesinin Nike yetkilisi George Ravelling’den aldığı yüklüce bir para sonucu bırakıp Nike kampına katılması hikayesi var. Bu konu hakkında Amare’nin iddiası ise biraz daha farklı. Ona göre Ravelling annesine sadece 100$ vermeyi teklif etmiş. Adidas kampından ayrılarak Nike kampına katılmasının yegane nedeni de Adidas kampını domine etmiş olması ve onun Nike kampındaki isimlerden de üstün olduğunu kanıtlama arzusuymuş. Evet bunu başarıp yılın en iyi lise oyuncusu seçildi ama kariyerini gölgeleyebilecek bir çok iddia ile de yüz yüze geldi.



SORUNLU YILLAR

Aslen Florida doğumlu Stoudemire’ın kariyerini incelersek kardeşimizin yıldızı bu yıl üniversitede oynayan Jonathan Hargett (West Virginia) ve Harvey Thomas (Georgetown) gibi isimlerin arasında North Carolina’daki Mt. Zion Akademisi’nde parladı. Daha sonraki yılında Lake Wales lisesinde adını iyice duyuran Amare, okul üstüne okul değiştirince Florida Sportif Lise Aktiviteleri Kurulu onun o sezon basketbol oynamasını yasakladı. Nihayet şu anki okulu Cypress Creek Lisesi’ne gelince bir nebze de olsa aradığı huzuru buldu ve tekrar basketbol yetenekleri ile anılmaya başlandı.

Eğer Amare’nin niye bu tür sorunlarla karşılaştığını düşünürsek sanırız cevabı, psikolojinin temel metotlarından olan, çocukluk yıllarına bir göz atarak bulabiliriz. 11 yaşındayken babasını kaybeden Stoudemire, doğal olarak önünde kendisine örnek alacak bir baba figürü olmayınca fazlasıyla zorlandı. Basketbola başlaması ise başka bir ilgi çekici hikaye. 14 yaşında Burney Hayes adında bir antrenör tarafından keşfedilene dek bir Amerikan futbolu oyuncusuydu. O günden sonra ise basketboldan başka hiçbir şey düşünemez oldu.

PEKİ NİYE KOLEJ DEĞİL DE NBA?

Cevap çok basit. Amerikan eğitim sistemine göre herkes elini kolunu sallayarak üniversiteye gidemiyor hatta bazı ülkelerdeki!! gibi liseyi dahi bitiremiyor. Çünkü akademik başarı sportif başarıdan önce gelmekte ve bu konuda fazla taviz verilmiyor. Adamımız Stoudemire pek çalışkan bir öğrenci olmadığından notlarla başı biraz dertte. Beraberinde de bir üniversiteye kabul edilip NCAA’de oynama şansı oldukça azalıyor. (Böyle bile olmasa bir çok NBA otoritesi onun rahatlıkla draftta ilk 20 içinde seçileceğine hatta NBA’deki ilk sezonunda ‘rookie of the year’ ödülünü alacak tarihteki ilk liseli olacağından bahsediyor.) Geçen sezon Memphis Üniversitesi ile flört etse de derslerindeki başarısızlık ve not ortalamasının sınırın çok altında olması üniversite kapılarını kapamış görülmekte. Asıl komik olan her konuda olduğu gibi bu konuda da çeşitli skandal iddiaları var. İddialara göre Mt. Zion Akademisi yetkilileri onun not ortalamalarını sonradan biraz düzelterek yükseltmiş. Cypress Creek Bears’taki antrenörü Earl Barnett’a göre yıldız oyuncusu, üzerinde oynanan çıkar oyunlarına hedef olmakta ve o sadece 18-19 yaşında bir çocuk. Dolayısıyla onun odaklanması gereken tek şey basketbol ve liseden mezun olabilmek!.

STOUDEMİRE: ‘BEN, KENDİM VE BASKETBOL TOPU’

Amare kardeş ise okuldan çok basketbola odaklanma eğiliminde. İster NBA’e gitsin isterse NCAA’de oynasın Stoudemire’ın tek bir arzusu var, o da birinin ona gerçekten basketbol öğretmesi! Dilerseniz bu durumu kendi cümleleri ile anlatalım: “Lise hayatım boyunca Coach Barnett ve Coach Mitchell’den başka antrenörüm olmadı, bireysel çalışma derseniz sadece ben kendim ve basketbol topum vardı. YETER ARTIK!!. NBA, NCAA fark etmez birinin bana basketbolu öğretmesi gerek!!.”

Eğer Memphis geçen sene verdiği bursu sonradan geri çekmeseydi önümüzdeki yıl onu NCAA’de seyredebilecektik ama şu an, düşük not ortalamaları ve karıştığı skandallardan sonra, çoğu okul ondan uzak durma eğiliminde. Bu durumda geriye kalan tek seçenek NBA. Tamam bu çocuğun süper yetenekleri var. Hatta bazı takım yetkilileri arabalarının arka camına adeta “Liselim” yazdıracak kadar Stoudemire konusunda hevesli. Bu çocuk da “Eğer NBA’de oynarsam ilk yılımda All Star olurum.” diyebilecek kadar da iddialı ama NBA’de her şeyin bir bedeli vardır. Hayatta insanlar kolay bir yere gelmez. Eğer gelirlerse de düşüşleri yükselişlerinden çok daha çabuk olur. Artık bekleyip geleceğin ona neleri beraberinde getireceğini göreceğiz. İnşallah bu Allah vergisi yetenekli çocuk NBA değirmeninde öğütülüp gitmez
 
Yukarı Alt