eğer ki en kalabalık, giriş için sabah 8 de dahi 10 dakika beklemeli, en muhabbetli zamanında oynamışsanız ömür boyu sizi kendine bir şekilde çekecek olan oyun.
2007'de eşimle internet kafemizi açmıştık büyük umutlarla. çocuklar oynadıkça biz de merak saldık, renkli dünyasının da etkisiyle başladık oynamaya. silkroad daha ilk anda kişiyi grafik ve müzikleriyle yakalayan bir oyun. farklı tatlar aradığım dönemde denediğim hiçbir oyun onun gibi büyülemedi.
artık bağımlılığımız öyle bir noktaya gelmişti ki sabahın köründe event var diye kafeyi açıyor, gece kapatma saatini aşıyorduk. ezikleri yüksek leveller peşine takıp kasar, parasını alır, kaç saat dediyse dürüstçe o kadar kasardı. cadılar bayramı, yılbaşı eventlerinde, 2 saatte bir tekrarlanan bayrak yarışlarında gerçek hayatta bulamayacağınız heyecanlar yaşar, muhabbetin alasını yapar, o güne kadar görmediğiniz kadar dürüst arkadaşlar edinirdiniz.
sonra her güzel şey gibi o yıllar geçti, kafemiz kapandı, çok sevilenler ve emek verilenler dışındaki hesaplar "çok oyalıyor" laflarıyla satıldı.
sonra 2011 de eski tadı anımsayıp hevesle indirdim silkroadı. para verdiğim ilk yüksek level adam beni dolandırıp kaçtı. artık giriş sorunu yoktu ve şehirdeki kalabalıktan dolayı en az bir dakika doğmayı beklediğimiz hotan bomboştu. büyüsü çoktan kaçmıştı. ne 8 kişi bir kahramanın pesinde ezik ezik exp almayı beklerken "aga allah çarpsın giant" diye bağıran varoş çocuklar vardı, ne de bizim saatlerce event box toplayan çocuk hevesimiz.
yine bıraktık.
en son bu yılbaşında, eski rahat ve mutlu günlerin özlemiyle de aklıma düştü sronun her yılbaşı çalan o sevimli müziği, eventleri ve şehir süsleri.
dayanamadım, yeni bir hesap açıp girdim. ben hep wizard-clerictim. büyülüyordu beni o ikili.
karakterimi oluşturup pekte bir beklentim olmadan girdim. serverler birlestirilmiş, oyuncu sayısı iyice düşmüştü. o en sevdiğim bayrak yarışları dahi katılım olmadığından sürekli iptal oluyordu. defalarca denememe rağmen hiç giremedim. ama yılbaşı eventi ilgimi çekti. günlerdir kutu toplayıp santa kıyafeti çıkarmaya çalışıyoruz. eşime çıktı hemen ben hala bekliyorum. yüksek level karakteri iyi ki satmamışız sayesinde 2 haftada 42 lvl oldum.
penonlarda pt pleaseee diye eziklik yaptım, hotanın arka bahçelerini dolaştım tam bir işsiz gibi, ezikleri toplayıp taxi yaptık, mutlu ettik, ışıl ışıl üst baş düzünce karakterinin capsini alan çocuklar gibi mutlu oldum, "dur şu kokoruya kaç vuracağım" diye her yeni itemden sonra deneme yaptım. çocuk olduk iste yeniden. aptal bir çocuk ancak bizim kadar mutlu olabilirdi.
o kafede geçirdiğimiz sıcacık kış günlerinden beri ilk defa bu kadar zevk alıyoruz.
kimilerinin orta yaş dediği 30 larında bir çift olarak sro hayatımızda her zaman önemli bir yer edinecek belli ki. ne zaman hayat tepeme çöker de bırakırım bilemiyorum da, bir bayrak yarışına girseydim gözüm arkada kalmayacaktı.
kapanacak diyorlar, lütfen öyle bir şey olmasın.
not: alıntıdır.
2007'de eşimle internet kafemizi açmıştık büyük umutlarla. çocuklar oynadıkça biz de merak saldık, renkli dünyasının da etkisiyle başladık oynamaya. silkroad daha ilk anda kişiyi grafik ve müzikleriyle yakalayan bir oyun. farklı tatlar aradığım dönemde denediğim hiçbir oyun onun gibi büyülemedi.
artık bağımlılığımız öyle bir noktaya gelmişti ki sabahın köründe event var diye kafeyi açıyor, gece kapatma saatini aşıyorduk. ezikleri yüksek leveller peşine takıp kasar, parasını alır, kaç saat dediyse dürüstçe o kadar kasardı. cadılar bayramı, yılbaşı eventlerinde, 2 saatte bir tekrarlanan bayrak yarışlarında gerçek hayatta bulamayacağınız heyecanlar yaşar, muhabbetin alasını yapar, o güne kadar görmediğiniz kadar dürüst arkadaşlar edinirdiniz.
sonra her güzel şey gibi o yıllar geçti, kafemiz kapandı, çok sevilenler ve emek verilenler dışındaki hesaplar "çok oyalıyor" laflarıyla satıldı.
sonra 2011 de eski tadı anımsayıp hevesle indirdim silkroadı. para verdiğim ilk yüksek level adam beni dolandırıp kaçtı. artık giriş sorunu yoktu ve şehirdeki kalabalıktan dolayı en az bir dakika doğmayı beklediğimiz hotan bomboştu. büyüsü çoktan kaçmıştı. ne 8 kişi bir kahramanın pesinde ezik ezik exp almayı beklerken "aga allah çarpsın giant" diye bağıran varoş çocuklar vardı, ne de bizim saatlerce event box toplayan çocuk hevesimiz.
yine bıraktık.
en son bu yılbaşında, eski rahat ve mutlu günlerin özlemiyle de aklıma düştü sronun her yılbaşı çalan o sevimli müziği, eventleri ve şehir süsleri.
dayanamadım, yeni bir hesap açıp girdim. ben hep wizard-clerictim. büyülüyordu beni o ikili.
karakterimi oluşturup pekte bir beklentim olmadan girdim. serverler birlestirilmiş, oyuncu sayısı iyice düşmüştü. o en sevdiğim bayrak yarışları dahi katılım olmadığından sürekli iptal oluyordu. defalarca denememe rağmen hiç giremedim. ama yılbaşı eventi ilgimi çekti. günlerdir kutu toplayıp santa kıyafeti çıkarmaya çalışıyoruz. eşime çıktı hemen ben hala bekliyorum. yüksek level karakteri iyi ki satmamışız sayesinde 2 haftada 42 lvl oldum.
penonlarda pt pleaseee diye eziklik yaptım, hotanın arka bahçelerini dolaştım tam bir işsiz gibi, ezikleri toplayıp taxi yaptık, mutlu ettik, ışıl ışıl üst baş düzünce karakterinin capsini alan çocuklar gibi mutlu oldum, "dur şu kokoruya kaç vuracağım" diye her yeni itemden sonra deneme yaptım. çocuk olduk iste yeniden. aptal bir çocuk ancak bizim kadar mutlu olabilirdi.
o kafede geçirdiğimiz sıcacık kış günlerinden beri ilk defa bu kadar zevk alıyoruz.
kimilerinin orta yaş dediği 30 larında bir çift olarak sro hayatımızda her zaman önemli bir yer edinecek belli ki. ne zaman hayat tepeme çöker de bırakırım bilemiyorum da, bir bayrak yarışına girseydim gözüm arkada kalmayacaktı.
kapanacak diyorlar, lütfen öyle bir şey olmasın.
not: alıntıdır.