Kayıt
1 Haziran 2008
Mesajlar
170
Beğeniler
0
Super Mario
2D ve ilerlemeli olan ve çocukluğumuz onun manitasını kurtarmakla geçen 3 hakkımızın bulunduğu 100 altın başına 1 hak kazandığımız atari oyunudur. Şu an internet sitelerinde flash oyunları olmakla birlikte nintendo platformunda 3D oyunları da bulunmaktadır. Nintendo oyunlarını bilgisayarda emülatör ile de çalıştırabiliriz.
Bana göre boş vaktimizi öldürmek için fena bir oyun değil ama sırf bu boş vakti öldürmek içinde gidip nintendo almaya gerek yok :D. İnternetten flash oyunlarını oynayabiliriz ya da emülatör kurap oynayabiliriz :wink1:.



UMARIM YETERLİ OLMUŞTUR :D
 
Kayıt
16 Kasım 2008
Mesajlar
5.779
Beğeniler
0
Kendini bir yere ait hissetmeyi de bilirim, birine ait hissetmeyi de…ne kadar uzakta olduğunun hiç önemi yok. Bir kolun Avustralya’da diğer kolun Amerika’da…hiç önemi değil. Ben onun yanındayım, onunla uyuyup; onunla uyanıyorum, günün yirmidört saati onunlayım. İçimin bir yerlerinde, yüreğimin derinliklerinde; en derinde…Canım Extraloob !!!
 
Kayıt
16 Kasım 2008
Mesajlar
5.779
Beğeniler
0
Bende Şimdi Size En Son Okudugum Yaprak Dökümü Kitabını Anlatacağım
Buyrun Özeti:
Ali Rıza Bey, hayatını memuriyetle devam ettiren, namusuna ve ahlaka son derece düşkün beş çocuklu bir ailenin babasıdır. Trabzon’da çalıştığı bir iş yerinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a gelip Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eve yerleştiler. Bir süre işsiz gezdikten sonra, Muzaffer adındaki eski öğrencisinin ona sağladığı imkanla işe girer.Her şey kızları Leyla ve Necla’nın arkadaşları olan Leman’ın Ali Rıza Bey’den iş istemesiyle başlar. Ali Rıza Bey Leman’a çalıştığı yerde bir iş bulmuştur; fakat Leman bir süre sonra patronu Muzaffer Bey’le bir ilişki yaşar ve hamile kalır. Ali Rıza Bey bunu duyunca kendini suçlar ve Muzaffer Bey’den Leman ile evlenip onun namusunu temizlemesini ister.Patronu bunu kabul etmeyince Ali Rıza Bey bu olayı gururuna yediremeyip işten ayrılır. Daha sonra oğlu Şevket’in bir iş bulduğunu öğrenince bir parça sevinmiştir. Fakat bir süre sona Ali Rıza Bey’in karısı Hayriye Hanım ve kızları Necla ile Leyla artık eve para getirmediği için ona saygı duymuyorlar ve onu aşağılıyorlardır. Bir gün, Şevket işyerinde evli bir kadınla ilişkiye girdiğini ve o kadınla evlenmek istediğini söyler. İlk başta Ali Rıza Bey bu olaya itiraz etse de daha sonra Şevket’in Ferhunde ismindeki kadını ne kadar çok sevdiğini görmüştür. Fakat, gelin Ferhunde eğlenceye ve modern hayata alışkın biridir ve evde gece toplantıları yapılmaya başlanır. Evin ortanca kızları olan Necla ve Leyla’nın eğlenceye ve lükse olan düşkünlükleri artar.Böylelikle Ferhunde’nin evdeki hakimiyeti iyice artar. Evin en büyük kızı olan Fikret bu olanlara daha fazla dayanamayacağını anlar ve Adapazarı’nda yaşayan bir adamla adamın çocuklarına bakma koşuluyla evlenmeye karar vermiştir. Fikret’in evden gidişiyle daldaki yapraklardan biri kopar. Şevket’in kazandığı para ve Ali Rıza Bey’in emekli maaşı evde yapılan eğlencelere harcanmaktadır. En sonunda elde hiçbir şey kalmaz. Şevket çareyi çalıştığı bankadan zimmetine para geçirmekte bulur. Aldığı parayı yerine koyamayınca hapse girer. Böylelikle dalın ikinci yaprağı da kopar. Ferhunde bu hayat daha fazla dayanamayacağını söyleyerek evi terk eder. Bunun sonucunda üçüncü yaprak da kopmuş olur. Daha sonra Necla da kendini zengin gösteren bir Suriyeli adam ile evlenir. Fakat mutlu değildir ve babasından yardım istemek için mektup yollar. Ali Rıza Bey ise onun bu isteğini reddeder ve yaş….. devam etmesini söyler. Böylece dalın dördüncü yaprağı da kopar. Leyla zengin bir avukatın metresi olur ve Ali Rıza Bey bunu bir arkadaşından öğrenir. Namusuna düşkün olan Ali Rıza Bey Leyla’yı evden kovar . Leyla avukatın Taksim’de tuttuğu eve yerleşir. Böylece dalın son yaprağı da kopmuş olur. Nihayetinde Ali Rıza Bey Leyla’nın eve gelmesini kabul eder ama kendisi evden ayrılacaktır. Adapazarı’nda olan kızı Fikret’in yanına gider ve Fikret’in orada mutsuz olduğunu görür. Kocası ve üvey çocuklarıyla arası iyi değildir. Bunu gören Ali Rıza Bey İstanbul’a geri döner ama birkaç gün eve gitmez. Daha sonra hasta olur ve eski bir arkadaşı sayesinde hastaneye kaldırılır. Bir gün Hayriye Hanım ve kızı Leyla hastaneye gidip onu alırlar ve Taksim’deki eve giderek yaşamlarına orada devam ederler.
 
Kayıt
16 Kasım 2008
Mesajlar
5.779
Beğeniler
0
Herkese başarılar D. Mod Luktada Sözlük YazarLıkla başvurumu yapTım şimdi sabırla ceabını bekilyorum Okan abi inşallah seçiLebiLirim..
Ve Bu arada katılan arkadaslara şimdiden başarılar
 
Kayıt
18 Kasım 2008
Mesajlar
642
Beğeniler
0
king_turk demiş ki:
neySe sabıRLa bekLiyOrum ... :roll:
Cümleye büyük harfle başlanır, bir büyük bir küçük harf ile yazılmaz. Sanırım bunu biliyorsun ama bu tarz şekilde yazmakla sözlük yazarı olman çok zor efendim.
 
Kayıt
16 Kasım 2008
Mesajlar
5.779
Beğeniler
0
Meddah demiş ki:
king_turk demiş ki:
neySe sabıRLa bekLiyOrum ... :roll:
Cümleye büyük harfle başlanır, bir büyük bir küçük harf ile yazılmaz. Sanırım bunu biliyorsun ama bu tarz şekilde yazmakla sözlük yazarı olman çok zor efendim.
Yani bu da demek oluyor ki elendin :S :think: :roll: :oops:
 
Kayıt
16 Eylül 2008
Mesajlar
8
Beğeniler
0
Tarihin Dönüm Noktası​
Fatih Sultan Mehmet​
1543​
Ebubekir Subaşı​

Bir çok eserini okuduğum bu yazar; yine herzamanki gibi eserini üçüncü kişi ağzından anlatmıştır. Burada da Fatih Sultan Mehmet Han'ın oğlu Cem Sultan'dan yola çıkarak İstanbul'un fethine değinilmiş ve olaylar kimi zaman hikayeci kimi zaman gerçekçi olaylar ile birbirine bağlanmıştır. Eserde bunun yanı sıra Fatih'in İstanbul için yazdığı şiirlerede yer verilmiştir. Eser Cem Sultan'ın, kardeşi II.Beyazid karşısında taht kavgasını kaybetmesi üzerine Rodos Şövalyeleri'ne sığınıp daha sonra papanın yanına gitmesi ve burada zehirlenmesi ile başlamaktadır. Cem Sultan zehirleğindiğini anlamış olup, son saatlerini O kudretli babasının nasıl bir insan olduğunu öğrenerek geçirmek istemiştir. Bunun üzerinede en yakın adamı olan Sâdi anlatmaya başlar ve esere güzel bir şekilde giriş yapılır. Eserde Fatih'in çocukluğu, İstanbul'a duyduğu aşkı ve Devlet-i Aliye'nin Fatih zamanındaki durumu ile güzel bilgiler verilmektedir. Tarihi sadece sayısal veriler ile ezbelenmiş kareler içine sığdırarak bir çoğumuzu tarihten uzaklaştıran kitapların aksine büyük bir heycan ve zevk ile okuyabileceğimiz bir eserdir. Herkese tavsiye ederim...​

Eserden bazı Kareler;

İstanbul'un fethi için hazırlıklara başlayan Fatih ilk olarak Rumeli Hisarı'nın yapılmasına başlamıştı. Bu hisarın yapılmasının doğru olmadığını söylemek için gelen Bizans elçilerine Fatih Sultan Mehmet Han'ın verdiği cevap taktire şayandır;

''Toprak elçi gönderilerek kurtarılamaz; eğer imparator bu toprakların sahibi ise, gelip kendisi kurtarsın. Şunu bilin ki, benim kudretimin yettiği yere, sizin imparatorunuzun ümitleri ve hayali bile erişemez. Bu seferlik sizin dönüşünüze müsaade ediyorum; bir daha karşıma çıkarsanız, beni bu kadar sabırlı bulamayacaksınız, bilesiniz!​

Fatin'in İstanbul için yazdığı şiirlerden biri;

''Tân mıdır gönül nâle vü efgân bu gece
Gelmedi meclise ol dilber-i fettân bu gece
Ne acep ağlar ise bülbül-i cân cünki gelüp
Gülüp eğenmedi ol yüzü gülistân bu gece
Vuslat-ı şem'ini çün yakamadı ol yâr gelüp
Firkati nârına Avni yürü sen yan bu gece​

Not: Avni; Fatih Sultan Mehmet Han'ın şiirlerinde kullandığı lakabıdır.

Şahin bakışlı Sultan Rumeli Hisarı'nın üzerinde Boğaz'ın serin sularına bakarak, fermanını vermişti:
''Bre Firuz Ağa! Yanına seçme yiğit alıp Hisar'a yerleşeceksin. Bundan böyle Boğaz'dan geçen her gemiyi sancak selamına mecbur bırakacak, içini teftiş edecek, yük ve cinsine göre geçiş vergisi alacaksın. Bu kaidelere uymayan gemiler ise derhal batırılacaktır.''
Nitekim şanslarını denemeye kalkan iki Venedik gemisi ejderha ağzı gibi ateş kusan Osmanlı toplarının gazabıyla Boğaz'ın derin sularına gömülürken dost düşman herkes Sultan Mehmet Han'ın şaka yapmadığını anlamışlardı.​
 
Yukarı Alt