Kayıt
13 Ekim 2007
Mesajlar
2.705
Beğeniler
0
Şehir
S.Agustin/Madrid
Oktay Sinanoğlu


Okudum gerçekten çok beğendim diğer hiç bir mail'e benzemiyor. Sizlere gelen "bunu 20 kişiye at , atmayanın taa.." gibi mesajlarla vakit kaybetmenizdense böyle bir yazıyla vakit kazanmanızı istedim. Sonuna kadar okursunuz umarım.


1935 yılında doğdu. Adı Oktay Sinanoğlu.


1953/18 yas - Atatürk tarafından 1928 yılında kurulmuş TED Yenişehir Lisesi'ni burslu olarak okudu ve birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti.

1956/21 yas - ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği' ni birincilikle bitirdi.

1957/22 yas - Massachusetts Institute of Technology'yi (MIT) 8 ayda birincilikle bitirerek Kimya Yüksek Mühendisi oldu.

1960/25 yas - Yale Üniversitesi' nde 'asistant professor' (yardımcı
doçent) olarak çalışmaya başladı.

1961/26 yas - Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı ile 'associate professor' (doçent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 'full professor'
(profesör)unvanı nı aldı. Bu unvan ile MODERN UNİVERSİTE TARİHİNİN VE YALE UNİVERSİTESİ TARİHİNİN (son 300 yıldaki) EN GENÇ PROFESÖRÜ oldu.

1964/29 yas - ODTÜ'YE danışman profesör oldu.



Yale Üniversitesi' nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan MOLEKULER BİYOLOJİ dalının ilk birkaç profesöründen biri oldu (Watson ve Crick sarmal modelindeki DNA sarmalının çözelti içinde o halde nasıl durduğunu keşfeden adam - solvofobik kuvvet).

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne üye olarak seçildi. Buraya seçilen ilk ve tek Türk oldu. İki defa Nobel'e aday gösterildi.
Defalarca Nobel Akademisi' nin isteği üzerine Nobel'e adaylar gösterdi. Dünyanın sayısız yerinde sayısız buluşları ve teoremleri ile ilgili sayısız konferans verdi. Son zamanlarda, 26 yaşından beri devam ettiği Yale Üniversitesi' nde Moleküler Biyoloji ve Kimya olmak üzere iki kürsüde profesör ve 7 senedir görev yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesi' nde ise Kimya dalında olmak üzere bir kürsüde profesör olarak görevini sürdürüyor. Pek cok kitabi var. Bakin neler diyor:


'...Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki:

"Gideceğim ve orada söz sahibi olacağım, ondan sonra gelip o namussuzlarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerika'nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika'nın efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve iste bizi gönderdiler. ..'

'...Hiçbir zaman Amerikan vatandaşı olmayı düşünmedim. Aklımdan dahi geçmedi. Ben atalarımdan beri Türk kimliğimle varım.
Ne yaptıysam o sayede yaptım. Ona buna yaranayım diye değil. Otuz yılda bak milleti ne hale soktular. Simdi de 'açlıkla' terbiye ediyorlar.
Ayarlı basının köşe yazarlarından biri geçenlerde Avrupa Birliği'ne girmenin yararlarından diye 'O zaman bu ay yıldızlı pasaport ile Avrupa kapılarına gitmenin utancından kurtulacağım' diyor. Tanrı, bu millete acısın...'

'...Yıldız Teknik'te kimyada bir takım hanımlar var, beyler var, profesör, doçent. Dışarıda da vardır. Burada da var, entrikalar döner, ona buna köstek olurlar. Birkaçı dedikoducu belli odama geliyorlar.
Herkeste dahili telefon var. Ankara'ya bile telefon edemiyorsun, bilgisayardan bağlanamıyorsun. Bölüm başkanlarının telefonları vardı onlar da benim yanımda ya. Şuraya bir telefon bulun bari dedim. Bilgi çağındayım diyorsunuz daha telefon çağına gelmemişsiniz diyorum.
Bilgisayara telefonu bağlayamıyorsun. İnternet yok. Üç dört yıl bağlantı kurulmadı. Hüseyin Afşar'a (bolum başkanı) bari bir telefon bulun dedim. Bana direk telefonundan paralel hat çektirdi. Bazen o yokken arıyorlar, telefonu açıp sekreteriyim diyorum. Bölümde iki tane meraklı hanım var, ortalıkta dolaşıp dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir gün odama geldiler o sırada da telefon çaldı. Bu ne dediler. Ben de saf saf telefon dedim.
Ertesi gün geldim, makas attırıp kestirmişler, koridordan teli kesmişler. Ben de zannediyorum ki, ben bunlar için fırsatım, öyle konular var ki dünyada herkes gelmiş, Yale'de benden öğrenmiş; Rusya'sından, Doğu Blok'undan, Avrupa' sın dan. Ben ayaklarına gelmişim, yeni bir şey öğrenin, yapın. Yok.

Özel ders açtık, yepyeni şeyleri dünyada ilk defa anlatıyorum, dışarıda herkesin benden öğrenmek istediği şeyleri Türkiye'de Türkçe anlatıyorum.

Alakası olmayan, fizikten matematikten insanlar geliyor, asıl gelmesi gerekenler yok!..'


'...ABD içinden çok göçmüş bir ülkedir, tabii pat diye göçmez, arada bir canlanır, tekrar bir şeyler olur ama içinden çok zayıf tarafları vardır.

Dünyada en büyük borcu olan devlet mesela. İç ve dış.
Ama bir devingen tarafı vardır, arada bir şey çıkarırlar bir sene öyle idare ederler, sonra yine inişe geçerler. Öyle pek göründüğü gibi bir güç değildir...'

'...GENÇLER, Türkiye' de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının.

Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin..
Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir.
Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık 'cemiyet'lerden uzak durun. Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.
Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın.

Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir.

Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimde önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.
Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin.
Konulara merak sarın, not için çalışmayın.

O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin.

Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.

Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül isidir. Türk kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk'tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatani, milleti için her türlü fedakârlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaş mış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Simdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır. Türkiye'yi tekrar Kuvayi - i Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır. ..'

OKTAY SİNANOĞLU,

'...bizi 17 yaşımızda apar topar zorla Amerika'ya gönderdiler; çirkin bir gaye ile 'devşirme' olalım diye gönderdiler; çok şükür olmadık!...' diyen adam...

OKTAY SİNANOĞLU,

Amerika'nın tepesine oturan, dünya bilim çevrelerinin peşinde koştuğu adam... Döküntülerini toplayanların Nobel aldığı adam bu işte.

İşaret ettiğinin Nobel aldığı adam bu işte. Yale Üniversitesi' ni, Amerika'yı alt üst etmiş, modern üniversite tarihine adını yazdırmış adam bu işte. Bu adam bizim. Bu adam bizi düşünüyor, bizi sayıklıyor, geceleri uyuyamıyor ülkesi için, insanları için ve biz bu adamı tanımıyoruz. Çünkü tanımamıza izin vermediler. Bu adama 10 kere hakettigi halde Nobel bile vermediler çünkü bize gereken bir kıvılcımdı bu. Göreceksiniz ki istediğiniz kıvılcım orada var.
Göreceksiniz ki hala ve her zaman bu ülke için gerçekçi bir umut var.
Göreceksiniz ki ne varsa bizde var, ruh var, gönül var, görünmeyen bir bağ var.
Onlarda olmayan bir şey var, sonradan kazanılamayacak bir şeyler var...
Göreceksiniz ve üzüleceksiniz, ne yurtseverler var bizden; ne dahiler var... Ne sesi var ne sedası var...

Canım Türkiye' m, donuyla birlikte beş para etmez, sefil, sözüm ona mankenlerin hayatini ezbere bil ama Oktay Sinanoğlu' nu tanıma.

Canım Türkiye' m, tele voleyi kaçırma, ünlüler çiftliğini kaçırma ama bu adamı kaçır!

Canım Türkiye' m, pastanelere 'patiseri', lokantalara, 'restaurant'
,mağazalara 'shop' yazmaya devam et. D&R yaz sonra da Tarzanca, iletişim kurulamaz İngilizcenle 'dienar' diye oku.

Canım Türkiye' m, tepeden tırnağa, sat ülkeni, dilini, değerlerini sat, kendi değerlerini aşağıla, nasıl olsa onlarınki daha iyidir. Sana laf edene ise 'faşist' de, 'milliyetçi' de, 'sağcı' de, 'solcu' de, 'komünist' de, 'dinci' de, de oğlu de.

Ama sakın 'YURTSEVER' deme!
 
Kayıt
21 Temmuz 2008
Mesajlar
16.750
Beğeniler
0
Şehir
Bana küfreder gözlerin , dudakların yardım yalvarı
Canım Türkiye' m, tepeden tırnağa, sat ülkeni, dilini, değerlerini sat, kendi değerlerini aşağıla, nasıl olsa onlarınki daha iyidir. Sana laf edene ise 'faşist' de, 'milliyetçi' de, 'sağcı' de, 'solcu' de, 'komünist' de, 'dinci' de, de oğlu de.

Ama sakın 'YURTSEVER' deme!



:headbang: 8)
 
Kayıt
17 Ekim 2009
Mesajlar
455
Beğeniler
0
baştan sona okudum, çok anlamlı sözleri var

Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.
paylastigin için teşekkürler :beer: :rolleyes1:
 
Yukarı Alt