Kayıt
17 Ocak 2008
Mesajlar
2.377
Beğeniler
0
Şehir
Dream


Maya yaratılış söyleni günümüze kadar gelmiş olan en büyük Maya belgesi Popol Vuh'un bir parçasıdır. Latin alfabesiyle kaleme alınan bu belgeyi bilim adamları eski Maya hiyeroglifleriyle yazılmış bir metnin çevirisi olduğu ya da doğrudan Maya sözlü geleneğinden derlenen öykü ve şarkılardan kaydedildiği görüsündedirler.

1700'lü yıllarda, Katolik bir misyoner Popul Vuh'u İspanyolcaya çevirdi. Maya dilini akıcı bir şekilde konuşabiliyordu. Kızılderilileri, eski tarihleri göstermeye ikna etmeyi başarmıştı. İspanyol metin, yaklaşık 150 yıl boyunca gözlerden uzak kaldı. 1850'lerde, Guatemala City'deki San Carlos Üniversitesi'nin kitaplığında bulundu ve ilk olarak 1857'de Viyana'da basıldı.

Popul Vuh, edebi olarak 'harika' tanımlaması yapılan eserlerden biriydi. Destanın yaratılış söylenleri anlatan bu parçasında Hıristiyanlık etkisi görülmektedir. Kitab-ı Mukaddes'i okuyanlarımızın hemen anlayacağı gibi, destan ilk bölümlerle benzerlik gösterir.Aşağıdaki destan, tanrıların yaratmak istediği insanlar ve diğer yaratılış söylenleri açısından ilginçtir.

Başlangıçta sonsuz karanlığın içinde yalnızca yukarıda gökyüzü, aşağıda deniz vardı. Hareket edecek ya da gürültü yapacak hiçbirsek olmadığı için sakin ve sessizdiler. Yeryüzü henüz sulardan yükselmemişti. Otlar ve ağaçlar, taslar, mağaralar ve koyaklar, kuşlar ve balıklar, yengeçler, hayvanlar ve insanlar daha yaratılmamıştı. Kükreyecek ya da gürleyecek hiçbir şey yoktu, çünkü yalnızca yukarıda boş gökyüzü ve aşağıda sakin deniz vardı.

Suyun içinde yeşil ve mavi tüylerin altına yaratıcılar gizlenmişti. Bu büyük düşünürler suyun içinde sessizce konuştular. Evrende gecenin sonsuz karanlığında yalnızdılar. Birlikte ne olacağına karar verdiler. Birlikte yeryüzünün sulardan ne zaman yükseleceğini, ilk insanin ve tüm diğer canlı türlerinin ne zaman doğacağını, bu canlı varlıkların yasamak için ne yiyeceklerini ve şafağın dünyayı soluk ışık seline ilk ne zaman boğacağını kararlaştırdılar.

"Yaratılış başlasın!" diye heyecanla seslendi. yaratıcılar, "Boşluk dolsun! Deniz çekilsin ve yeryüzü ortaya çıksın ! Dünya, uyan ! Böyle olsun !" Ve yeryüzü yarattılar. yaratıcılar yaptı bunu. Sislerin arasından, bir toz bulutunun içinden dağlar ve vadiler denizden yükseldi ve çam ve selvi ağaçları zengin toprakta kök saldılar. Tatlı sular dağların yamaçlarında ve vadilerin içinde dere olup aktılar.

Ve yaratıcılar memnun oldular. "Biz düşündük ve tasarladık" dediler; "Ve yarattığımız kusursuz oldu !"

Sonra yaratıcılar sordular; "Yarattığımız ağaçların altında yalnızca sessizlik mi olsun istiyoruz? Vahşi hayvanlar, kuşlar ve yılanlar yaratalım. Böyle olsun!"

Ve onları yarattılar. Yaratıcılar yaptı bunu."Siz geyikler, çalılıklar ve otlaklarda dört ayak üzerinde yürüyeceksiniz. Ormanda çoğalacak, ağaçların serin gölgesinde ve nehir kıyılarında uyuyacaksınız. Siz kuşlar, ağaçların dallarında ve sarmaşıkların arasında yasayacaksınız. Oralarda yuvalarınızı yapacak ve çoğalacaksınız". Geyik ve kuşlara böyle buyruldu ve böyle yaptılar.

Ve yaratıcılar memnun oldular: "Biz düşündük ve tasarladık ve yarattığımız kusursuz oldu" Sonra yaratıcılar, yarattıkları canlılarla başka şeyler buyurdular. "Konuşun, seslenin ve bağırın, her biriniz yapabildiğiniz kadar. Bizim adımızı söyleyin, bizi övün ve bizi sevin. "

Fakat kuşlar ve hayvanlar bunu yapamazlardı. Çiğlık atabilir, tıslayabilir ve ötebilirlerdi; ancak yaratıcıların adlarını söylemezlerdi.

Yaratıcılar, yaptıkları canlılardan hoşnut kalmadılar. Onlara dediler ki ,"Sizlere verdiklerimizi geri almayacağız. Ancak bizi övemediğiniz ve sevemediğiniz için, bunu yapacak başka canlılar yapacağız. Bu yeni yaratıklar sizlerden üstün olacaklar ve sizleri yönetecekler. Sizlerin kaderi onlar tarafından parçalanmak ve etinizin yenmesi olacak. Böyle olsun!"

Ve onları yarattılar. Yaratıcılar yaptı onları... Kendilerini övecek ve sevecek uysal ve saygılı bir canlı biçimlendirmeye karar verdiler. Önce çamurlu toprağa sekil vermeyi denediler; fakat bu malzeme çok yumuşaktı. Hareketsiz ve zayıf bir yaratık oldu. Konuşabiliyorsa ama hiç kimse dediklerine anlam veremiyordu.

"Çamurdan yapılmış yaratıklar hiçbir zaman yaşamayacak ve çoğalamayacaklar!" diye bağırdı yaratıcılar ve bu yaratığı yok ettiler.

Sonra yeni yaratıkları tahtadan oymayı denediler. "Bu malzeme tam bize uygun görünüyor! Sağlam ve dayanıklı." dediler. "Bu yaratıklar insana benziyor ve insan gibi konuşuyorlar. Bunlardan pek çok yapalım. Böyle olsun!"

Tahtadan canlılar yasadı ve çoğaldılar, ama hiç kimse dediklerine anlam veremiyordu ve içlerinde, yüzlerinde ruh, elleri ve ayaklarında kuvvet yoktu. Ciltleri sarı ve kuruydu, altında besleyecek kan dolaşmıyordu. Dört ayakları üzerinde anlamsızca dolaştılar ve yaratıcılarını düşünmediler.

"Tahtadan yapılmış yaratıklar yaşayıp çoğaltmak için yeterince iyi değil!" diye bağırdı yaratıcılar. Ve bu tahtadan yaratıkları yok etmeye karar verdiler.

Yaratıcılar gökte özsuyundan büyük bir sel oluşturdular ve yeryüzüne döktüler. Tahta yaratıkların kafalarına vurdular ve onları ağaç gibi devirdiler. Sonra bir kartal üzerlerine geldi ve gözlerini oydu. Bir yarasa üzerilerine geldi ve kafalarını kopardı. Bir Jaguar üzerlerine atladı ve kemiklerini kırıp dağıttı. Yeryüzü karanlıkla örtüldü ve aralıksız bir kara yağmur yağdı.

Güçsüz kalınca düşmanları tahta yaratıklara saldırdılar. Büyük küçük hayvanlar onlara saldırdı. Sopalar ve taslar, tabaklar ve çömlekler onlara saldırdı. Aç bıraktıkları ve eziyet ettikleri köpekler simdi dişleriyle yüzlerini parçaladılar. Öğütmek için kullandıkları taşlar simdi onları öğüttüler. Ocak ateşi üzerinde yaktıkları kap kacaklar simdi yüzlerini yaktılar.

Umutsuzca yaşamları için savaşan tahta yaratıklar evlerini çatılarına tırmanmaya çalıştılar ama evler yıkıldılar ve onları yere attılar. dallarında güvenliğe kavuşmak için ağaçlara tırmanmaya çalıştılar ama ağaçlar onları salladılar ve yere attılar. Mağaralara girmeye çalıştılar ama mağaralar kapandılar ve onlara sığınak olmayı reddettiler.

Birkaçı dışında tahta yaratıkların tümü yok olmuştu. Diğerleri şekilsiz yüzler ve çeneleriyle sağ kaldılar ve onları suyundan gelenlere maymun adi verildi.

Yaratıcılar sonra gecenin karanlığında görüşmek için toplandılar. Güneş, Ay ve yıldızlar daha gökyüzünde yerlerini almamışlardı. "Yeniden bizi övecek ve sevecek yaratıklar yaratmayı deneyelim. Böyle olsun! Yeryüzünde soylu canlılar yasasınlar. Onlara biçim vereceğimiz malzemeyi arayalım."

Dört hayvan, dağ kedisi, koyot, karga ve küçük bir papağan, yaratıcıların önüne geldiler ve onlara yakında bolca yetişen sarı ve beyaz başaklı mısırlardan söz ettiler.
yaratıcılar hayvanların gösterdiği yola koyuldular. Mısırı buldular, öğüttüler ve bu yiyecekten soylu yarattılar biçimlendirdiler. "Böyle olsun!" diye heyecanla bağırdılar..

Ve onları yarattılar. Yaratıcılar yaptı onları.

Böylece dört İlk Ata yaratıldı. yaratıcılar gövdelerini mısır unundan yaptılar. Öğütülmüş sarı ve beyaz mısırdan içecekler yaptılar ve bunlar yeni yaratıklarına kas ve et oldu ve bunlarla birlikte güç vermek için onları beslediler.

Ve yaratıcılar memnun oldular. "Biz düşündü ve tasarladık." dediler. "ve yarattığımız kusursuz oldu!"

Bu dört İlk Ata, insan gibi görünüyor ve konuşuyordu. Çekici, akıllı ve bilgeydiler. Çok uzakları görebiliyorlardı. Dağlar ve vadiler, ormanlar ve çayırlar, okyanuslar ve göller, ayaklarının altındaki yeryüzü ve başlarının üstündeki gökyüzü onlara doğalarını açık ettiler.

Dört İlk Ata, dünyada görülecek her şeyi gördüklerinde, gördüklerinin değerini anladılar ve yaratıcılarına teşekkür ettiler. "Bizi yaratıp sekil verdiğiniz için size teşekkür ederiz." dediler. "Bize görme, duyma, konuşma, düşünme ve yürüme yetenekleri için size teşekkür ederiz. Büyük ve küçük, uzak ve yakın her şeyi görebiliyoruz. her şeyi biliyoruz ve size teşekkür ediyoruz!"

Yaratıcılar artık memnun değildiler. "Amaçladığımızdan daha iyi yaratıklar mi yarattık? Çok mu kusursuzlar?" diye birbirlerine sordular. "O kadar bilgili ve bilgeler ki bizim gibi tanrı mı olacaklar? Daha az görsünler ve bilsinler diye görüşlerini mi azaltsak? Böyle olsun!"

Böyle konuştu yaratıcılar ve yarattıkları varlıkları değiştirdiler. Gözlerine sis üflediler ki yalnızca yakınlarında olanları görsünler. Böylece, yaratıcılar dört İlk Ata'nın sahip oldukları bilgi ve bilgeliği yok ettiler.

Yaratıcılar atalarımızı yaratıp böyle biçimlendirdikten sonra dediler ki : "Simdi İlk Atalar için özenle esler yaratıp biçimlendirelim. Esleri onlar uyurken gelsinler ve uyandıklarında onlara mutluluk vermek için orada olsunlar. Böyle olsun!"

Ve onları yarattılar. Yaratıcılar yaptı onları.

Ve yaratıcılar memnun oldular. "Biz düşündük ve tasarladık." dediler "ve yarattığımız kusursuz oldu!"

Bir süre sonra yaratıcılar İlk Atalar ve Analara benzeyen birçok insan daha yaptılar. İnsanlar karanlıkta yaşayıp çoğalıyorlardı, çünkü yaratıcılar daha ne Güneş'i, ne Ay'ı, ne de yıldızları, herhangi bir ışık biçimi yaratmışlardı. Hem açık hem koyu tenli, hem varlıklı, hem yoksul ve farklı diller konuşan çok sayıda insan doğuda bir arada yaşıyordu.

Tanrılarının hiçbir görüntüsünü yapmadılar, ama yaratıcılarını unutmadılar ve sevgi dolu ve uysaldılar. Yüzlerini göğe kaldırıp dua ettiler : "Ey yaratıcılar! Bizimle kalın ve bizi dinleyin! Işık olsun! Şafak olsun! Gündüz olsun! Şafak dünyayı soluk ışığa boğsun ve Güneş onu izlesin. Güneş her gün aydınlanarak gökyüzünde parladıkça, bize soyumuzu sürdürmemiz için kızlar ve oğullar bağışlayın. Bize iyi, yararlı ve mutlu yasamlar verin ve bize barış verin!"

Bu sözlerle insanlar, Güneş'i yükselip yaratıcıların yaptıkları basamakları altın ışınlarıyla aydınlatmaya çağırdılar.

"Ve öyle olsun!" dedi yaratıcılar "Işık olsun! Evrenin şafağında, tüm yarattıklarımızın üstünde sabahın erken ışığı parlasın! Çünkü biz düşündük ve tasarladık ve yarattığımız kusursuz oldu!"

Ve onu yarattılar. Yaratıcılar yaptı bunu. Güneş, sulardan yükseldi ve altın ışınlarını yeryüzüne saçtı. Büyük ve küçük hayvanlar koyaklarin serin gölgesinde ve nehir kıyılarında ayağa kalktılar ve doğan güneşe yüzlerini döndüler. Jaguar ve puma kükredi ve yılan tısladı. Kuşlar, kanatlarını açtılar ve şarkı söylemeye başladılar. İnsanlar, tütsüler yakan ve kurbanlar sunan rahiplerin çevresinde dans ettiler. Çünkü yaratıcılar dünyayı ışıkla aydınlatmışlardı ve kusursuzdu.
 
Kayıt
31 Ocak 2008
Mesajlar
1.113
Beğeniler
0
Şehir
Africa
2012 de dünyanın sonun geleceğini söyleyen toplum :D
Atatürk türklerin bu toplumdan geldiğine inanıyormus : onun için zamanında bi araştırma ekibi bile kurmus
 
Kayıt
17 Ocak 2008
Mesajlar
2.377
Beğeniler
0
Şehir
Dream
Lev Trocki demiş ki:
2012 de dünyanın sonun geleceğini söyleyen toplum :D
Atatürk türklerin bu toplumdan geldiğine inanıyormus : onun için zamanında bi araştırma ekibi bile kurmus
2011 e geldiğimizde dünyaca bir clan kurulucak [dünya insanının %70-90 ının öleceğini belirten bir kehanet olduğundan dolayı ne gibi önlemler alınır bu clanda belirlenicek ve çalışmalara başlanıcak fakat bizim türkler kesinlikle ve kesinlikle girmeyecek ; buyüzden 2011 de new york yada belçika da biryerlere taşınmayı düşünüyorum ; bu olaya gerçekten inanan birisiyim..]
 
Kayıt
31 Ocak 2008
Mesajlar
1.113
Beğeniler
0
Şehir
Africa
sığ fikirlerle birbiriyle savaşan insanoğlu bir gün gelecek en büyük ve en çetin savaşını Doğa ile yapacak .... diyorlar :D
 
Kayıt
17 Ocak 2008
Mesajlar
2.377
Beğeniler
0
Şehir
Dream
Araştırınız ; 21 aralık 2012 mayaların var olduğuna inanan herkesin bu tarihede inanması gerekiyor...
 
Kayıt
7 Ekim 2008
Mesajlar
1.102
Beğeniler
0
viewtopic.php?f=97&t=131524

Mayaların var olduğu yatsınamaz bir gerçek lakin marduk gezegenin yaklaşması ve güneş fırtınaları olayı tamamiyle palavra.Güneş fırtınası zaten her 11 yılda bir oluşan ve dünyanın manyetik alanı sayesinde atlatılan bir durum.2012 hiçbirşey olmayacağını Nasa'da açıkladı.''Bunlara inanan bu tarihede inanır'' şeklinde değilde , gerçekten araştırma yapmış ve bilgisi olan kişilerle tartışabiliriz bu konuyu.
 
Kayıt
12 Mayıs 2007
Mesajlar
8.070
Beğeniler
0
Hiçbirine inanmam ^^
Kur'an'a inanırım onda da der ki ;
Herşeyi öğrenir herşeyi bulur da beni aramaya karar verirsiniz. O gün kıyamet kopar.
 
Kayıt
10 Ekim 2007
Mesajlar
275
Beğeniler
0
21 aralık 2012 fazla uzak bir zaman değil yakında gelir hepimiz görürüz ALLAH'ın izni ile hiçbir halt olmaz :D
arkadaşlar bu gibi şeyler 2000 yılı içinde söyleniyordu
müslümanlar kurana inanır o derki kıyametin nezaman kopacağını 1 tek ALLAH biliyor der ve sadece kuran değil benim bildiğim diğer kutsal kitaplarda aynısını söyler

bunlar safsatadan başka birşey değil M.Ö. 600 lü yıllar ve daha öteside var
bu demek oluyorki bu insanlar isadan önce yaşamış 600 yada daha öncesinde yaşamışlar ve tabiki insanın doğasında mayasında olan yaratıcı özlemi ile bazı eserler yaratmışlar

ama niyetim kimseyi eleştirmek değil daha yakın zamanda bundan 2000 yıl öncesine inanmıyorsunuz yani incil
bundan daha yakın bir zaman olan 1400 yıl öncei yani kuran buna inanmıyorsunuz ama
tam yaklaşık olarak 3000 yıl önce yapılan bazı güneş hesaplaması olan bir tarihe inanıyorsunuz
bu tarih neden bukadar büyütülüyor bunu anlamak için metafizikçilere kulak vermeniz lazım
genel olarak fizikçiler tanrıya inanmazlar mayalar onlar için çok önemlidir çünki mayaların tarih hesaplamısı güneş sistemi kullanılark yapılmıştır ve 12 aralık 2012 de bu takvim bitiyor peki neden
çünki evren tam bu tarihte tam bir ortak noktaya geliyormuş buda kıyamet anlamına geliyormuş
eğer bu doğru ise zaten endişe etmenize gerek yok hepimiz ölmüş oluruz kuranda incilde tevratta bir yalandan başka birşeyden ibaret olmadığı ortaya çıkar yani hapı yutarız :D
ama yalansa bu gibi şeylere pirim vermiş olur günaha gireriz ALLAHA şirk koşmuş oluruz
bu neden ile inanmayalalım böyleşeylere
tabiki araştıralımöğrenelim bilgi sahibi olalım ama yanlış yollara sapmayalım
 
Kayıt
14 Nisan 2009
Mesajlar
297
Beğeniler
0
bilimsel bi görüşü yorumlarken hemen dini ele almayın derim. önce bi düşünün nedir ne değildir.
mesela "Çamurdan yapılmış yaratıklar hiçbir zaman yaşamayacak ve çoğalamayacaklar!" diye bağırdı yaratıcılar ve bu yaratığı yok ettiler. Burda müslümanlıkla ters bişey var buna biri bile bişey demedi. bilmioyorum ama güzel bir uygarlık bence.
ve mesela nostradamus u ele alalım adam birçok şeyi bilmiş bunu net olarak söylememiş ama şimdiye kadar olmuş çoğu şeyi olduğu için bilim adamlarıda çözebiliyor. Ama gelecekle ilgili kehanetleri çözemiyorlar çünkü eksik parçalar bulunuyor. Nostradamus bazı şeyleri bilebiliyorsa Bu toplumun dediklerinede saygı göstermek gerekir.
Son olarak bir şey bir belgeselde Beyin altı diye birşeyden bahsediyordu Bununda Deja-vu nun nedeni olduğunu söylüyordu.
 
Kayıt
7 Ekim 2008
Mesajlar
1.102
Beğeniler
0
Din araştırmayı ve bilgi edinmeyi öğütler.Bilimsel veriler dinle çakışmaz.Bu verilere göre 2012 yılında dünyanın yok olacağı falan yok.Kaynak : Nasa.

Dejavu ; beynin sağ lobu ile sol lobu arasındaki çalışma hızının milisaniyelerle ifade edilen farkından ya da beynin olayı giriş anından biraz geç algılamasından kaynaklanır.
 
Kayıt
14 Nisan 2009
Mesajlar
297
Beğeniler
0
discoverydeki bi belgeselde pek alakalı şeyler söylemiyodu ama mantıklı dediğin
 
Yukarı Alt