Kayıt
2 Mart 2009
Mesajlar
693
Beğeniler
12
Şehir
İstanbul
Takımı
Fenerbahce
Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama ;
Bir Osmanlı paşasının oğlu olan Ahmet Celal, I. Dünya Savaşına yedek subay olarak katılmış ve bir çatışma sırasında vurularak sağ kolunu kaybetmiştir. Bu üzücü olaydan sonra Ahmet Celal insanlardan uzaklaşmak istemiş ve kendini toplumdan soyutlamak için Anadolu’nun sessiz sakin bir ücra köşesini seçmiştir. Bu sebeple, onun subaylık yaptığı dönemde ona emir eri olarak hizmet eden Mehmet Ali’nin Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gider.
Ahmet Celal köy hayatına alışkın değildir. Köydeki ilk günleri onun için çok zor olmuştur. Çünkü bundan önceki yıllarda, İstanbul’da yaşamış ve başkent kültürü ile yetişmiştir. Köylüler ona, oranın yabancısı olduğu için “Yaban” derler. Fakat Ahmet Celal bu lakabı kendine yakıştıramaz. Çünkü o, kolunu bu vatan, bu millet, bu insanlar için kaybetmişti. Nasıl kendine yaban derlerdi bir türlü anlamıyordu. İlk haftalar köy yaşantısına alışmaya çalışmayla geçer. İlk zamanlar Mehmet Ali’nin müstakil evinin bir odasında kitaplarıyla gününü geçirir. Kitapları onun yalnızlığını alır ve acısını unutturur. Kitaplar, onun en iyi dostu olmuştur. Bu zaman zarfında, Mehmet Ali’nin annesi Zeynep Kadın, erkek kardeşi İsmail ve kız kardeşi tanışır. İstanbul gibi büyük bir yerde yaşadığı için Ahmet Celal köyde sudan çıkmış balık gibidir.Haftalar ilerledikçe Ahmet Celal, köy ahalisiyle yavaş yavaş tanışır. Köyün en zengini Salih Ağa, muhtar ve Süleyman adında karısını söz geçiremeyen adamla samimiyet kurar. Fakat bu samimiyet sınırlıdır. Ahmet, onlara hep savaştan, Atatürk’ten ve onun yaptıklarından bahsederken onlar, onu hiç ciddiye almaz. Milli mücadeleye destek vermeleri gerektiğini anlatır ancak nafile.
Ahmet Celal, köylünün kendisi hakkındaki düşüncelerinden uzaklaşmak için bir gün köyün civarındaki yaylalara çıkar; doğanın verdiği huzur ile hem acısını hem de yalnızlığını kısmen de olsa unutur. Yaylalarda gezerken bir kız görür. Kız, İstanbul kızları gibi bakımlı, giyim-kuşamı iyi olmasa bile, onu çok etkilemiştir. Onunla konuşmak ister; fakat kız ondan kaçar. Bu kaçışlar birkaç kez daha yaşanır. Ahmet Celal bir süre sonra ancak kızın isminin Emine olduğunu öğrenir.Cephede savaş şiddetlenmiş ve köylerden tekrar askere çağırılanlar olur. Bunlardan bir tanesi de Mehmet Ali’dir. Onun evden ve köyden ayrılması ile artık Ahmet Celal’in köyde dertleşebileceği kimse kalmamıştır. Bir kaç hafta daha Mehmet Ali’nin ailesiyle birlikte kalır. Fakat İsmail’in Emine’yi sevdiğini ve onunla evleneceğini duyunca evden ayrılır. Köyde başka bir yerde yaşamaya başlar. Fakat kolunu kaybetmiş olmasından dolayı yardıma muhtaçtır. İlk zamanlar Süleyman onun ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Aslında o da yazar gibi terkedilmiş ve yapayalnızdır. Karısı, onu asker kaçağı birisiyle aldatmış ve İstanbul’a kaçmıştır. Fakat Süleyman karısını çok sevmektedir. Onu bir türlü unutamaz. Aradan günler geçer. Bir gün İsmail’in Emine ile evleneceğini duymasına rağmen Ahmet Celal, muhtara gider ve Emine’yi kendisine istemesini söyler. Bunun üzerine muhtar hanımını Emine’nin evine gönderir. Ama Emine bu işe “hayır” der. Üstüne üstelik Ahmet Celal’e kolsuz olduğu için ağır hakaretlerde bulunur. Kendisi hakkında söylenen lafları Ahmet muhtarın ağzından duyunca deliye döner. Ona göre İsmail, Emine’ye layık birisi değildir.Ahmet Celal, İsmail’in Emine ile evlenmek üzere hazırlık yaptığını kahvede işitir. Emine’yi kafasından silmeyi başarmış; fakat bir türlü kalbinden atamamıştır. İkinci kez hayal kırıklığına uğrar. Bunun hıncını Süleyman’ı azarlayarak, karısı hakkında ileri geri konuşarak çıkartır. Bu kavgadan sonra, Süleyman daha fazla dayanamaz ve köyü terk eder. Ahmet Celal pişmandır ama iş işten geçmiştir.Ahmet Celal Süleyman’ın evi terk etmesinden sonra, kendisine yardım etmesi maksadıyla Emeti Kadın’ı tutar. Onun Hasan adında bir torunu vardır. Emeti Kadın hem torunu Hasan’ı hem de Ahmet Celalê bakmaktadır. Torunu Hasan küçük bir çobandır. Ahmet Celal, onunla koyunları otlatmaya çıkar. Böylece hem Emine’yi tekrar görmek hem de acılarını unutmak ister. Bu sırada dağların arkasından top sesleri gelmektedir. Savaş köye doğru gelmektedir. Bu arada Emine İsmail’le evlenir. Ahmet, bir daha köyün içinde gezemez olur.Aradan fazla geçmez. Köye bir şeyh gelir. Köylülere, yurdumuzun düşmanlar tarafında zaptedildiğini ve niyetlerinin Anadolu’yu elimizden almak olduğunu; yeşil sarıklıların bizi düşmana karşı savunduklarını ve müslüman olmak isteyen kraliçeden bahserder. Ahmet Celal bunları duyunca sinirlenir ve şeyhe gider , onunla kavga eder.Savaş cephelerde son surat devam etmektedir. Düşman uçakları köyün üzerinde kol gezmekte ve bir takım kağıt parçalarını yere atmaktadır. Kağıtta “Sakın yerinizden yurdunuzdan olmayınız. Biz size kötülük etmeğe gelmiyoruz. Halife ve padişah bizimle beraberdir. Biz sizi Kemal’in çetelerinden kurtarmak için harbediyoruz.” yazar.


kaynak : YABAN MUZU
 
Yukarı Alt