Oyunu buradan indirebilirsiniz arkadaşlar: TIKLA BURAYA
Oynadığınız bütün oyunları unutun çünkü DayZ'i harbiden bomba gibiymiş.Oyunun oynanış şeklini izlediğim videolar aracılığıyla anlatmıştım sadece aşağıdaki konuda, şimdi tamamen oynamış biri olarak anlatıyorum.
yazin-oynayabilecegimiz-2-online-oyun-teso-dayz-t283474.html
İlk olarak tüm mevzuyu baştan sona anlatayım ve bir kaç uyarıda bulunayım.
- Ben fiyatı ucuzlamış diye orjinal satın aldım, ama oyunun içinde konuştuğum adamlardan öğrendiğim kadarıyla korsanla da oynanabiliyormuş bu oyun.
- Mod'un kurulumu hakikaten sitelerinde çok saçma sapan bir şekilde anlatılmış, eğer forumda ilgi görürse aynen yaptığım gibi anlatacağım burada.
- Son olarak, oyunda zıplama yok. o.O
İlk Gün Hikayem:
Ekran Görüntüleri:
İlk Gün 2. Hikayem:
İkinci Gün Hikayem:
İlk videom, tuzağa düşürüldük.
Oynadığınız bütün oyunları unutun çünkü DayZ'i harbiden bomba gibiymiş.Oyunun oynanış şeklini izlediğim videolar aracılığıyla anlatmıştım sadece aşağıdaki konuda, şimdi tamamen oynamış biri olarak anlatıyorum.
yazin-oynayabilecegimiz-2-online-oyun-teso-dayz-t283474.html
İlk olarak tüm mevzuyu baştan sona anlatayım ve bir kaç uyarıda bulunayım.
- Ben fiyatı ucuzlamış diye orjinal satın aldım, ama oyunun içinde konuştuğum adamlardan öğrendiğim kadarıyla korsanla da oynanabiliyormuş bu oyun.
- Mod'un kurulumu hakikaten sitelerinde çok saçma sapan bir şekilde anlatılmış, eğer forumda ilgi görürse aynen yaptığım gibi anlatacağım burada.
- Son olarak, oyunda zıplama yok. o.O
İlk Gün Hikayem:
Oyunla modu kurdum, ilk daldığım server'da oyun gece vaktinde çalışıyordu ve gökteki yıldızlar ve denizdeki yakamoz dışında hiçbir şey görünmüyordu.(Ne kadar duygusal yazdım be ) Bende server değiştirip sırada gündüz olan bir server'a geçtim.Bir önceki server'da oyundan çıktığım yerde aynen doğdum, güzel yapmışlar bu özelliği.
Grafik ayarlarına hiç dokunmadan girmiştim oyuna ve görüntüler direkt şahane gözüktü gözüme.Yalnız grafiklerle ilgili şöyle bir sorun var ki umarım çokta kıllanmazsınız, grafikleri en düşükte yapsanız en yüksekte yapsanız fps asla 35 den yukarı olmuyor.Ama iyi yanı 25 den aşşağıyada düşmüyor.
Herneyse hiçbir şey bilmeden sahil kenarında başladım oyuna, güneş zaten batmak üzereydi, denizde biraz uzakta küçük bir ada vardı bir süre manzarayı seyredip arkamı döndüm.Oyuna harita ve pusula ile başlatan bir server'da başlamışım meğersem, haritadan etrafa baktım ama bir şey anlamadım. Kuzey yönünde çift yönlü bir otoyol ve onun gerisinde de baya bildiğin ağaçlarla kaplı karanlık bir orman vardı, onun baya gerisinde de bazı dağların uçları gözüküyordu.
Kuzey yönünde meylettim, ve baya korkunç şeyler yaşadım. Karakter tepeleri çıkarken yavaş yürüyormuş, baya yavaş yavaş ilerlerken chat kısmından bir şeyler yazmayı denedim, zar zor chat tuşunu ayarlarak ilk defa oynadığımı ve yardım istediğimi belirttim, cevap veren olmadı. Tepeyi baya baya çıktıktan sonra Demetron'muydu nick'i neydi öyle bir herifin ismi mavi bir şekilde göründü sol altta ve aynen hoperlörden boğuk bir şekilde "dont come here" sesi geldi. Saat sabahın 5'inde bunu duyunca baya bir korktum, bildiğiniz harbi tüylerim diken diken oldu Ben genede merak değil mi, ilerlemeye devam ettim, bir kaç saniye sonra gene aynı ses "dont come here or i will shot" diyince bende bayır aşşağa depar atarak kaçmaya başladım.İlk gün ki korkunç anım sanırım bu.
Aşşağıya inip çift yönlü otoyol üzerinden batıya doğru gitmeye başladım belki yemek falan bulurum düşüncesiyle, karakter belki acıkır falan filan diye düşündüm. Bu arada gece olmaya başlamıştı gene hiçbir şey görünmüyordu ama oyun göz alışma sistemi diye bir şey varmış, karanlıkta durduğun sürece etrafında hiç ışık yoksa gözlerin karanlığa alışıyormuş, ama etrafta aydınlık bir şey olursa sadece o aydınlık şey gözüne parlak görünmekle birlikte diğer herşey kapkaranlık görünüyormuş.İlginç bir ayrıntı.
Herneyse batı yönünde ilerlerken karşıma bildiğiniz bir koyun çıktı. Silahımla vurdum ve baya zorlanarak etini çıkartmanın yolunu buldum. Biraz daha ilerledikten sonra karşıma bir bina ve bir liman çıktı, sonra bazı insanlar görmeye başladım, dedim aha zombieleri gördük. Bir tanesini vurdum ama öldürmek için yaklaşık 4 kurşun gerekiyormuş ve bir kere zombe size vurdumu, bandajınız yoksa felaket kan kaybetmeye başlıyorsunuz.Zaten sadece 2 şarjör mermim vardı.Zombieyi vurup hemen geri kaçtım ama karakter kan revan içinde oluk oluk kan akıyor adamdan. Zar zır bandajlanmayı becerdim ama baya geç kalmıştım. Bloodcount oyuna başlarken 12k'dı sanırım, o sırada bloodcound 4,5k lardaydı. Kan seviyesini arttırmak için kan bulmak veya yemek yemek gerekiyormuş, elimdeki yemeği yedim ama çok az etki etti.
Tekrar zombielerin saldırdığı o binaya tekrar daldım.Yerlerden bazı şeyler toplamayı öğrendim zar zor, sonra binanın çatısına çıkıp kendimi aşşağa attım bakalım nolacak diye. Evet ilk oyun deneyimim buydu, umarım birliktede oynarız.
He bu arada bu mevzular dışında chat sistemini çözüp bir kaç kişiylede tanıştım.Adamlar baya arkadaşcanlısıydı.
Grafik ayarlarına hiç dokunmadan girmiştim oyuna ve görüntüler direkt şahane gözüktü gözüme.Yalnız grafiklerle ilgili şöyle bir sorun var ki umarım çokta kıllanmazsınız, grafikleri en düşükte yapsanız en yüksekte yapsanız fps asla 35 den yukarı olmuyor.Ama iyi yanı 25 den aşşağıyada düşmüyor.
Herneyse hiçbir şey bilmeden sahil kenarında başladım oyuna, güneş zaten batmak üzereydi, denizde biraz uzakta küçük bir ada vardı bir süre manzarayı seyredip arkamı döndüm.Oyuna harita ve pusula ile başlatan bir server'da başlamışım meğersem, haritadan etrafa baktım ama bir şey anlamadım. Kuzey yönünde çift yönlü bir otoyol ve onun gerisinde de baya bildiğin ağaçlarla kaplı karanlık bir orman vardı, onun baya gerisinde de bazı dağların uçları gözüküyordu.
Kuzey yönünde meylettim, ve baya korkunç şeyler yaşadım. Karakter tepeleri çıkarken yavaş yürüyormuş, baya yavaş yavaş ilerlerken chat kısmından bir şeyler yazmayı denedim, zar zor chat tuşunu ayarlarak ilk defa oynadığımı ve yardım istediğimi belirttim, cevap veren olmadı. Tepeyi baya baya çıktıktan sonra Demetron'muydu nick'i neydi öyle bir herifin ismi mavi bir şekilde göründü sol altta ve aynen hoperlörden boğuk bir şekilde "dont come here" sesi geldi. Saat sabahın 5'inde bunu duyunca baya bir korktum, bildiğiniz harbi tüylerim diken diken oldu Ben genede merak değil mi, ilerlemeye devam ettim, bir kaç saniye sonra gene aynı ses "dont come here or i will shot" diyince bende bayır aşşağa depar atarak kaçmaya başladım.İlk gün ki korkunç anım sanırım bu.
Aşşağıya inip çift yönlü otoyol üzerinden batıya doğru gitmeye başladım belki yemek falan bulurum düşüncesiyle, karakter belki acıkır falan filan diye düşündüm. Bu arada gece olmaya başlamıştı gene hiçbir şey görünmüyordu ama oyun göz alışma sistemi diye bir şey varmış, karanlıkta durduğun sürece etrafında hiç ışık yoksa gözlerin karanlığa alışıyormuş, ama etrafta aydınlık bir şey olursa sadece o aydınlık şey gözüne parlak görünmekle birlikte diğer herşey kapkaranlık görünüyormuş.İlginç bir ayrıntı.
Herneyse batı yönünde ilerlerken karşıma bildiğiniz bir koyun çıktı. Silahımla vurdum ve baya zorlanarak etini çıkartmanın yolunu buldum. Biraz daha ilerledikten sonra karşıma bir bina ve bir liman çıktı, sonra bazı insanlar görmeye başladım, dedim aha zombieleri gördük. Bir tanesini vurdum ama öldürmek için yaklaşık 4 kurşun gerekiyormuş ve bir kere zombe size vurdumu, bandajınız yoksa felaket kan kaybetmeye başlıyorsunuz.Zaten sadece 2 şarjör mermim vardı.Zombieyi vurup hemen geri kaçtım ama karakter kan revan içinde oluk oluk kan akıyor adamdan. Zar zır bandajlanmayı becerdim ama baya geç kalmıştım. Bloodcount oyuna başlarken 12k'dı sanırım, o sırada bloodcound 4,5k lardaydı. Kan seviyesini arttırmak için kan bulmak veya yemek yemek gerekiyormuş, elimdeki yemeği yedim ama çok az etki etti.
Tekrar zombielerin saldırdığı o binaya tekrar daldım.Yerlerden bazı şeyler toplamayı öğrendim zar zor, sonra binanın çatısına çıkıp kendimi aşşağa attım bakalım nolacak diye. Evet ilk oyun deneyimim buydu, umarım birliktede oynarız.
He bu arada bu mevzular dışında chat sistemini çözüp bir kaç kişiylede tanıştım.Adamlar baya arkadaşcanlısıydı.
Ekran Görüntüleri:
İlk Gün 2. Hikayem:
Rus serverlarında malca olaylardan bıkıp birazda avrupa serverlarına bakınayım dedim, bayada iyi ettim değişik mevzular oldu.
Gene sahil kenarında başladım oyuna, bu sefer doğuya doğru gideyim dedim, biraz kötü ettim yaklaşık 25 dakikalık bir yürüyüş sonunda anca uzakta bir kasaba görülmeye başladı. Bu sefer oynadığım serverda oyun baya zordu, sadece bandaj, ağrı kesici ve el feneriyle başlatıyordu oyuna, hiç silah milah yoktu. Bende kasabaya sürünerek daldım, daha ilk evin yanında zombieler geçip gitsinler diye beklerken arkamda bir ses duydum. Döndüm baktım, üstünde survivor yazan bir adam yanımda ayakta dikilmiş duruyor. Napıyor la bu diye düşünüp ayağa kalktım, ayağa kalkmamla birlikte herif gerisin geri tepelere doğru depar attı. Peşinden dakikalarca koşturdum anca yetiştim. Adama chatten durmasını söyledim zar zor, herif durdu ama cevap vermiyor, sabit duruyor. Ben geri gidiyorum o benim peşimden geliyor, ben adamın yanına gidiyorum herif gene depar atıyor.
En sonunda pes edip tam uzaklaşırken yoldan bir araba sesi ve korna sesi duyuldu, hemen dağdan aşşağıya doğru koştuk adamla, ben aşşağa düşüp bacağımı kırdım. Hemen duran arabadan birisi inip bacağımı düzeltti, sonra hep birlikte arabaya binip konuşmaya başladık.
Şoförün dediğine göre bizi bir çeşit survivor camp'e doğru götürüyorlardı, bazı bandit çeteleriyle savaştaymışlar ve yeni başlayanlardan bir birlik oluşturuyorlarmış. Bizi o campa götürüp yeni player aramak için sahil şeridine tekrar gideceklerdi amma olaylar öyle gelişmedi. Gerisi için videoyu izleyin tesadüfen kaydediyordum.
Gene sahil kenarında başladım oyuna, bu sefer doğuya doğru gideyim dedim, biraz kötü ettim yaklaşık 25 dakikalık bir yürüyüş sonunda anca uzakta bir kasaba görülmeye başladı. Bu sefer oynadığım serverda oyun baya zordu, sadece bandaj, ağrı kesici ve el feneriyle başlatıyordu oyuna, hiç silah milah yoktu. Bende kasabaya sürünerek daldım, daha ilk evin yanında zombieler geçip gitsinler diye beklerken arkamda bir ses duydum. Döndüm baktım, üstünde survivor yazan bir adam yanımda ayakta dikilmiş duruyor. Napıyor la bu diye düşünüp ayağa kalktım, ayağa kalkmamla birlikte herif gerisin geri tepelere doğru depar attı. Peşinden dakikalarca koşturdum anca yetiştim. Adama chatten durmasını söyledim zar zor, herif durdu ama cevap vermiyor, sabit duruyor. Ben geri gidiyorum o benim peşimden geliyor, ben adamın yanına gidiyorum herif gene depar atıyor.
En sonunda pes edip tam uzaklaşırken yoldan bir araba sesi ve korna sesi duyuldu, hemen dağdan aşşağıya doğru koştuk adamla, ben aşşağa düşüp bacağımı kırdım. Hemen duran arabadan birisi inip bacağımı düzeltti, sonra hep birlikte arabaya binip konuşmaya başladık.
Şoförün dediğine göre bizi bir çeşit survivor camp'e doğru götürüyorlardı, bazı bandit çeteleriyle savaştaymışlar ve yeni başlayanlardan bir birlik oluşturuyorlarmış. Bizi o campa götürüp yeni player aramak için sahil şeridine tekrar gideceklerdi amma olaylar öyle gelişmedi. Gerisi için videoyu izleyin tesadüfen kaydediyordum.
İkinci Gün Hikayem:
İlk olarak bu yazıda artık smiley kullanamayacam çünkü smiley kullanma hakkım doldu posttaki.Biraz duygusuz bir yazı olacak sanırsam.
En son tuzağa düşürülüp öldürüldükten sonra başka bir serverda başladım oyuna, fransız ve alman serverlarının pingleri gayet düşük.
Bu sefer hava kararmak üzereyken başladım oyuna, hava karanlıkken zombieler sizi göremiyor ama sizde onları genelde göremiyorsunuz çünkü hakikaten fazla karanlık, el feneri açıncada hepsi üzerinize çullanıyor. Hava yağmurluydu ve bulutlar hareket etmediği için kuzey yıldızını göremiyordum.O yüzden en mantıklı gelen otoyol üzerinden gitmek fikriyle harekete başladım, yaklaşık 30 dakika yürüdükten sonra otoyolla tren raylarının birleştiği bir yerde garip bi şekil gördüm çalıların arasında.Yanına gittim bir baktım bisikletmiş. Baktım binilebilir ve 0 hasarlıymış.Bindim bisiklete ve felaket hızlı gidiyor. 60 km hızla falan gidiyor okadar diyorum. Bisikletle birkaç küçük kasabanın yanından geçtikten sonra içinde ambar olan bir kasabanın yanında bisikleti bir zombieye çarpıp bozdum yanlışlıkla.
Depar ata ata zombielerden kaçarken ambarlardan birine girip hemen üst kata çıktım,zombieler merdivenleri zor çıkıyorlar. Merdivenin üzerinde de ilk silahımı buldum, bir balta. Tek vuruşta zombieleri indirebiliyordu. Peşimdeki zombieleri öldürdüm ve hemen yandaki diğer ambara geçtim. Orada da 1 tane tüfekle 10 tane mermi buldum. Sonra hemen kaçayım buradan dedim çünkü zombie sesleri geliyordu ambarın dışından. Kasabadan çıkıp dağlara kaçmaya başladım ama peşimde zombie vardı bir tane ve üzerimde bandaj yoktu malesef.
Arkamı dönüp zar zor zombie ye 2 el ateş edip öldürdüm. Ama onu öldürmemle arkamdaki ağaçların yanında 2 tane daha spawn oldu. Onları öldürüncede 2 tane daha ormanın içinden gelmeye başladı. Ben gene depar atıp kaçmaya başladım. Sonra daha fazla koşamayacağımı anladım çünkü karşıma başka bir kasaba çıktı ve hemen başında zombieler vardı. Zombieler peşimden oyundan çıkabiliyor muyum diye denedim ama çıkamıyormuşum. Peşimdeki 2 zombie'yi öldürüp hemen kapattım oyunu.
Bu hikayeden de anlayacağınız üzere, çok mecbur kalmadıkça ateş etmeyin. Yanarsınız.
En son tuzağa düşürülüp öldürüldükten sonra başka bir serverda başladım oyuna, fransız ve alman serverlarının pingleri gayet düşük.
Bu sefer hava kararmak üzereyken başladım oyuna, hava karanlıkken zombieler sizi göremiyor ama sizde onları genelde göremiyorsunuz çünkü hakikaten fazla karanlık, el feneri açıncada hepsi üzerinize çullanıyor. Hava yağmurluydu ve bulutlar hareket etmediği için kuzey yıldızını göremiyordum.O yüzden en mantıklı gelen otoyol üzerinden gitmek fikriyle harekete başladım, yaklaşık 30 dakika yürüdükten sonra otoyolla tren raylarının birleştiği bir yerde garip bi şekil gördüm çalıların arasında.Yanına gittim bir baktım bisikletmiş. Baktım binilebilir ve 0 hasarlıymış.Bindim bisiklete ve felaket hızlı gidiyor. 60 km hızla falan gidiyor okadar diyorum. Bisikletle birkaç küçük kasabanın yanından geçtikten sonra içinde ambar olan bir kasabanın yanında bisikleti bir zombieye çarpıp bozdum yanlışlıkla.
Depar ata ata zombielerden kaçarken ambarlardan birine girip hemen üst kata çıktım,zombieler merdivenleri zor çıkıyorlar. Merdivenin üzerinde de ilk silahımı buldum, bir balta. Tek vuruşta zombieleri indirebiliyordu. Peşimdeki zombieleri öldürdüm ve hemen yandaki diğer ambara geçtim. Orada da 1 tane tüfekle 10 tane mermi buldum. Sonra hemen kaçayım buradan dedim çünkü zombie sesleri geliyordu ambarın dışından. Kasabadan çıkıp dağlara kaçmaya başladım ama peşimde zombie vardı bir tane ve üzerimde bandaj yoktu malesef.
Arkamı dönüp zar zor zombie ye 2 el ateş edip öldürdüm. Ama onu öldürmemle arkamdaki ağaçların yanında 2 tane daha spawn oldu. Onları öldürüncede 2 tane daha ormanın içinden gelmeye başladı. Ben gene depar atıp kaçmaya başladım. Sonra daha fazla koşamayacağımı anladım çünkü karşıma başka bir kasaba çıktı ve hemen başında zombieler vardı. Zombieler peşimden oyundan çıkabiliyor muyum diye denedim ama çıkamıyormuşum. Peşimdeki 2 zombie'yi öldürüp hemen kapattım oyunu.
Bu hikayeden de anlayacağınız üzere, çok mecbur kalmadıkça ateş etmeyin. Yanarsınız.
İlk videom, tuzağa düşürüldük.
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı: